24-Oha

16 2 21
                                    

İyi Okumalar...

Yatağımda bir o yana bir bu yana dönerek kendi sinirimi bozuyordum. Bugün yine okula gitmemiştim ama yarın annemin zorla beni okula göndereceğini adım gibi iyi biliyordum.

Cumartesi gününden beri ağlıyordum.  Ağlamam geçiyordu sonra bir daha o gördüğüm manzarayı hatırlayıp bir daha ağlıyordum. Sonra hala daha onu düşündüğüm için ağlıyordum. Sonra ben niye ağlıyorum diyerek bir daha ağlıyordum. Böyle böyle bir sürece oturuyordu.

Annem kapımı tıklatıp içeri girdiğinde ağlama krizlerinden birinin içindeydim. "Oğlum yeter artık ağlama değmez." annemin desteği üzerine daha da fazla ağlamaya başladım. Anneme anlatmıştım ve duyduğunda ilk o da benimle ağlamaya başlamış sonra da değmez diyerek beni teselli etmeye başlamıştı.

Annem elinde ki meyve tabağını kucağıma bırakarak yatakta yanıma oturup yüzümü elleri arasına aldı. "Bak oğlum bunları yaşaman gayet doğal tamam mı? Bir süre sonra unutacaksın." Kafamı olumlu anlamda sallamıştım. Kısa bir süre olsa da onunla yaşadıklarımı unutabileceğimi sanmıyordum.

Kapının çalması üzerine annem yanımdan kalkarak odadan çıkmış ve odamın da kapısını kapatmıştı. Canım annem ya.

Meyve tabağından kiviyi alıp ağzıma attığım da ani gelen mutluluk ile gülümsedim. Kivi ne güzel varlık be.

Bir süre sonra kapım fuhuş operasyonuna girermiş gibi açıldı ve içeriye iki tatlı arkadaşım girdi. "Naber lan dal yarak" Jungwon neşeli bir şekilde yatağıma zıplayınca meyve tabağında ki meyvelerden bir kaç tanesi yorganın üstüne düşmüştü. Yorganın üstünde ki meyveleri alırken homurdandım "Yavaş ol hayvan herif."

Jihoon diğer yanıma yavaşça oturup beni kendi göğsüne çekti. "Her zaman sen mi bize göğüs açacaksın. Bu kadar güçlü görünmeye çalışma hyung. Lütfen yanımızdayken ağlayacaksan ağla bizi düşünme."

Jihoon'un dediği şey ile bastırmaya çalıştığım ağlamamı gün yüzüne çıkarttım. Ağlamaktan yorulmuştum fakat hala daha ağlamaya devam ediyordum.

"Anlamıyorum gerçekten anlamıyorum. Hala daha nasıl onu özlüyorum." Jungwon elimi tutup iki elinin arasına aldı. "Bunu biliyorsun ama yine söyleyeyim sen sırılsıklam aşık olmuşsun. Keşke doğru kişi karşına çıksaydı."

Jihoon beni göğsünden uzaklaştırıp "Hyung bundan sonrası için özür dilerim ama bize teşekkür edeceksin."

Dediklerini tam olarak sindiremeden yanımdan kalkıp odadan çıkmışlardı. Ben daha ne olduğunu bile soramamıştım be.

Hala daha adımlarım odamın kapısındaydı. Ben demin ne yaşadım? Kapımın tekrardan açılmasıyla içeri kokusunu bile özlediğim kişi girdi.

Ani bir hamleyle yataktan kalkıp odanın kapısına doğru yöneldim. James odadan çıkmamam için bileğimden tutup beni kendine doğru çekti. "Artık konuşma zamanım geldi."

Bileğimi kurtarmaya çalışıyordum fakat James kurtulmama izin vermiyordu. James yatağımın karşısında ki tekli koltuğa yönelirken beni de peşinden sürüklüyordu. James tekli koltuğa oturduğunda beni de yanlamasına kucağına çekmişti.

Ben gözlerimi sonuna kadar açmış ona bakarken o beni kucağına sabitlenmişti. "Şimdi beni dinlemek zorundasın. Eğer dediklerime inanmazsan Leo'nun yanına kendi isteğimle giderim." dediklerine gülmemek için kendimi sıkmıştım. Kendimden nefret ediyorum ona karşı gelemiyordum.

"Woochan o kız yıllardan beri bana takıntılı hatta bir ara polise bile bu yüzden gitmiştim. Uzaklaştırma kararı aldım fakat bizi görüldüğün gün uzaklaştırma kararının süresinin bittiği gündü. Kız benim kapıdan çıkmamı bekliyormuş. Bir anda üstüme yapıştı onu ittirmek istedim ama kendini bana mühürlemiş gibiydi. Zaten kendimden uzaklaştırmayı başardığım zaman seni gördüm ve peşinden koştum fakat yetişemedim. Nereden ulaşmaya çalıştıysam oradan engel attın. Eve döndüğümde dudaklarımı kaç sefer yıkadım biliyor musun? Baksana hala daha yarası duruyor." En son cümlesini dudağının kenarında ki yarayı göstererek söylemişti.

Elim otomatik olarak o yaraya giderken gülümsedi belimde ki elini daha da sıkılaştırıp. "Kapının dışından dediklerinizi duydum. Demek bana sırılsıklam aşıksın." Bakışlarımı dudağının kenarında ki yaradan çekip. Gözüne çıkarttım. "Yanlış kişi olduğunu da söylemişti Jungwon ama."

James kafasını olumsuz anlamda sallayıp "Yanlış kişi olduğumu düşünmüyorum. İkimizde doğru kişiye aşık olduk." Benim transa girdiğimi farkeden James "Ee beni Leo'ya yem edecek misin?" Diye bir soru sormuştu. Bakışlarım tekrar dudağının kenarında ki yaraya inerken cevap vermiştim. "Hayır."

James kocaman gülümseyip belimde ki bir elini yanağımın kenarına koyup dudağımın üstüne fısıldadı. "Bu iş çok uzadı sanırım bugün zamanı."

Öpüşmüştüm ben öpüşmüştüm oha.


Ay son yeri yazarken utandım.

Finale son 2...

Finale son 2

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Woochan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Woochan

Bir Çük MeselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin