İyi Okumalar...
Kafede oturmuş James ve arkadaşlarını bekliyorduk. Aslında bir kişi daha bize katılacaktı ve bunu Jungwon bilmiyordu.
Jihoon ile bir piçlik yapıp Jay hyunga ulaşmıştık ve onun da Jungwon'un gönlünü almak için Seul'e geldiğini öğrenmiştik. Sonra da Jay hyungu bugün için buraya çağırmıştık.
Artık yeter aq Jungwon'un bu hallerinden bıkmıştım. Çok sinirli ve sessiz takılıyordu ve bu benim aşırı zoruma gidiyordu.
Kafeden içeriye 5 süper yakışıklı bedenler girdiğinde üçümüzde ayağa kalkıp onları selamladık ve tekrar yerimize oturduk. Tabi ben otururken bir düşme tehlikesi geçirsem de şuan konu bu değil.
"Ortam niye bu kadar gerildi sakin olun amk." Sangwon'un gülerek konuşmasıyla herkes oturduğu yerde yayılmıştı. Cidden kendimizi kasmaktan altımıza sıçacaktık.
"Hepiniz benim için buraya toplandınız çok teşekkür ederim." Jungwon büyük bir memnuniyet ile herkese tek tek bakarak konuşmuştu. Jungwon'un yanında oturan Jihoon 'Ya salak' dercesine kollarını Jungwon'a sardı.
"İyi hoş buraya toplandık bundan sonra yapacaklarımızı planladınız mı?" Leo hyungun mantıklı konuşması ile Jihoon ve ben birbirimize baktık. Biz sadece buraya kadarını planlamıştık. Leo hyung elini alnına vurup kafasını 'ben ne zaman akıllı biriyle tanışacağım' dermişceşine salladı.
"Aman siktir edin az sonra konuşma arasında ne yapacağımızı buluruz."
Yorch hyung bütün pozitifliği ile konuştuğunda gülümsedim. Bu adam ciddi manada tatlı ve yakışıklıydı.Yaklaşık 1 saatten beri konuşuyorduk ve asla kimse sıkılmamıştı. Jungwon'un da morali geçen günlere göre çok yerindeydi. En önemlisi kahkaha atıyordu.
Kafenin kapısına bakışlarımı çevirdim. Hala daha Jay hyung gelmemişti acaba gelmeyecek mi? Eğer bugün de gelmezse bundan sonra işleri zorlaştıracaktım. Bu zaman kadar sevgilisinin gönlünü almaya gelmemiş bir insana bir daha kardeşimi emanet etmezdim.
Düşüncelerimi geride bırakıp masada dönen sohbete kendimi verdim."İnanabiliyor musunuz Sangwon hyung resmen kızı tavlayacağım derken kolunu kırdı." JJ'in heyecan ile anlattığı olaya Sangwon hariç herkes gülmüştü. Sangwon burnunu kırıştırıp küçük bir çocuk gibi mızmızlanmaya başladı."Bunu burada anlatmasaydın gece rüyalarına girerdi değil mi ibne?"
Sangwon tam yanında oturan JJ'ye vuracakken JJ yanından kalkmıştı. JJ Sangwon'a en uzak köşe benim yanım olduğu için yanımda oturan Jungwon'a yalvarmış ve yanıma oturmuştu. Jungwon ise mecburen Sangwon'un yanına oturmuştu. Kısa olan yer değişikliği ile herkes konuşmaya kaldığı yerden devam etmeye başladı.
"Peki siz hiç korku filmi izlerken bayılan Han Jihoon hikayesini duydunuz mu?" Jungwon neşeli çıkan sesiyle konuşunca gülümsedim. Yavaş yavaş toparlanması hoşuma gitmişti.
"O gün Woochan'ın büyük ısrarı yüzünden 'Teksas Katliamı'nı izliyorduk ama Jihoon filmin başından beri sürekli huysuzlanıp filmi kapatmamız gerektiğini söylüyordu. Filmin ortalarında kapı zili çaldı. Woochan kapıyı açmak için hareketlendiğinde Jihoon kapıyı açmaması için Woochan'ın koluna yapıştı. Woochan tam ne olduğunu soracakken kapı tekrar çaldı ve bu sefer çalan kişiden bağırma sesi de geldi. Woochan ve ben ne olduğunu anlamadan Jihoon bayıldı. Ayıldığında neden bu kadar çok korktuğunu sorduk. Meğerse bunun okulda bir arkadaşı bir efsane anlatmış ve efsanenin konusu 'Teksas Katliamı İzleyenlerin ölümü' filmi izleyen herkes 1 saate kalmadan ölüyormuş. Anlayacağınız o gün Jihoon azrailin kapıya geldiğini sandı."
James tereddütlü bir surat ifadesiyle "Peki kapıda bağıran kişi kimdi?"dedi. Korkan James'a gülerek "Soğuktan üşüyen babammış. Uzun süredir kapıyı çalıyormuş fakat biz duymamışız." James bana tam cevap verecekken arkasından yükselen ses ile bakışlarım sese doğru döndü.
"Çek ellerini sevgilimin üzerinden." Elinde küçük bir hediye paketi olan Jay hyungdan gelmişti bu ses.
Jungwon tanıdık gelen ses ile beraber kaşlarını çatarak arkasına döndü. Kapı tarafına arkası dönük olduğu için dönmeden Jay hyungu göremezdi.
Hala daha şokta olan Sangwon'a baktığımda öylece kaldığını görmüştüm. Adam haklı aq sadece Jungwon'un gözüne giren saçı alıyordu ve tam o sırada da Jay hyung gelmişti.
Jay hyung bir sandalye alıp diğer tarafı boş olan Jungwon'un yanına oturdu. Jungwon yanına oturan Jay hyung ile Sangwon'a daha da yaklaşmıştı. Jungwon sinir ile bana ve Jihoon'a bakmıştı. "Bunun burada ne işi var?"
Jay hyung, Jungwon'un elini sıkıca tutarak "Bu falan ayıp oluyor ama." Jungwon yalandan üzülmüş gibi yaptıktan sonra elini sertçe çekmiş ve yüzüne ciddi ifadesini takınmıştı. "Senin için değerli pardon özel olan insanla işin bitti herhalde geri geldiğine göre."
Jay hyung kafasını geriye atıp bilmem kaç numaralı bakışını Jungwon'a atmıştı. Jungwon sert bir şekilde yutkunup bakışlarını başka tarafa çevirdi. "Benim için değerli ve özel olan insan sensin Jungwon. Lütfen bir açıklama yapmama izin ver sevgilim." Jungwon gözlerini devirip ayağa kalktı. "Ben gidiyorum buranın havası biraz kirlendi. Kendinize iyi bakın çocuklar. Woochan, Jihoon sana emanet. Yorch hyung Woochan ve Jihoon sana emanet."
Jungwon hızla kafenin çıkışına ilerlerken Jay hyung elinde ki hediye paketini hızla Jihoon'a uzatıp çıkışa doğru ilerlerken konuştu. "Beni cesaretlendirdiğin için teşekkür ederim küçük adam."
Jihoon teşekkür manasında gülümsedi ve Jay hyung gittikten sonra şok içinde kalan diğerlerini güldürecek şeyi söyledi. "Hediyeyi verdi bir yakınlaştık ama sonrasında adam dedi ani bir soğudum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Çük Meselesi
Fanfiction"LAN GÜLECEĞİNİZE ALIN ŞU KÖPEĞİ ÜSTÜMDEN AŞAĞI DOĞRU İNİYOR ÇÜKÜMÜ KOPARTCAK."