Taksiye bindiğimizde Azra konuşmuyordu. Gideceğimiz yere varınca sessizce arabadan inmiş ve şaşkın gözlerle bana bakıyordu.
"Ne işimiz var bizim bu ormanda?" sessizliğimi koruduğumda "Sarp gerçekten ne işimiz var burada? Seninle oyun oynayacak vaktim yok benim. Götür beni buradan." bu cümleyi sakince söylese bile korktuğu gözlerinden okunuyordu. "Oyun haa?" kolunu hızlıca tutup sıkarak sürüklemeye başlamıştım. Bıkmış gibi buruşturduğu yüzü artık ağlayacak duruma gelmişti.
-Azra'dan-
Acıyan kolumu bile unutmuştum artık. Tek düşüncem bu hiçkimse olmayan ıssız ve korkutucu ormanda ne işimiz olduğuydu. Daha da kötüsü, Sarp bana zarar mı verecekti?
Karşımdaki manzarayla gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.
"Yürü." sakin ve soğuk ses tonu beni ürkütmüştü.
"Bırak beni." elimi hızlıca Sarp'tan çekip koşmaya başlamıştım. Nereye koştuğumu bile bilmiyordum. Bir süre sonra takip edilmediğimi anlamış ve mağara gibi biryere sığınmıştım. Burada bunlardan çok vardı. Yorulduğumu anladığımda uyuya kalmıştım.
Başımın okşanmasıyla uyandığımda, daha gözlerim açılmadan "İçim geçmiş" dedim. Gözlerimi açtığımda Sarp'la karşılaşmıştım. Uzandığım yerden hızlıca kalkıp "Senn.." bacaklarımı kendime doğru çekerek ağlamaya başlamıştım. Göz yaşlarıma hakim olamıyordum. "Lütfen bana zarar verme."
"Ne!? Sana zarar vermek mi?" başımı salladığımda hayal kırıklığına uğramışcasına bana bakıyordu.
"Sen gerçekten sana zarar vereceğimi mi düşündün yani?"
"Beni neden buraya getirdin" soğuk ve sert çıkmıştı sesim.
"Sana kendimi anlatmamı istemiyor musun?"
"İstemiyorum. Sen kendini ne sanıyorsun ya? İnsanları hırpalama hakkını sana kim veriyor? Çete başı falan mısın?"
"Daha değil." lafı gözlerimin açılmasına neden olmuştu. "Babam bizi heryerde bulacaktır. Bu yüzden kimsenin bilmediği bu yere getirdim seni."
"Neden babandan kaçıyorsun?"
"Babam.." öksürdü ve; "Beni pek sevmezde" dedi gülerek.
"Sende mi.."
Kaşlarını kaldırıp meraklı mimiklerle "Sende mi?" dedi. Hay aksi ya.
"Yeni tanıdığım herkes de babasından kaçıyor ya."
"Yok ben babamla yaşıyorum. Ama seni benimle yanyana görmemesi lazım. Bu yüzden onun bulamayacağı biryerde konuşmalıydık. Babam burayı bilmez."
"Anlamadığım tek şey, baban beni nerden tanıyor ki?"
"Babam seni tanımıyor, ancak Ceren başka kızlarla konuşmamdan pek hoşlanmıyor. Babam Ceren'in babasıyla iş yapmak istiyor."
"Baban iş adamı mı?"
Gülerek "Pek sayılmaz." dedi. "Babamın, Ceren'in babasının gözüne girmesi için tek şansı benim. Bu yüzden seni yanımda görürse, sana zarar verebilir." korkmuştum. Sarp, beni kurtarmış olsa da tehlikeli bir çocuktu.
"Endişelenmene gerek yok. Bundan sonra yanıma gelmezsin olur biter."
"Bu sadece benim için geçerli değil, öyle değil mi?"
"Hayır. Yanıma yaklaşan tüm kızlar için. Ama Ceren'in gözüne batmayı başardın bile." durakladı ve "Azra, aklın varsa Ceren'den uzak dur. Cerenle ben bile başa çıkamıyorum." dedi. Bu Ceren dedikleri, gerçekten korkulacak bir kıza benziyordu anlatılanlara göre.
"Haklısın. Sınıfta Ceren hakkında söylenenlerin birkaçına kulak misafiri olmuştum." dediğimde gülüşmüştük.
"Ya bişey sorucam, demin 'yeni tanıdığım herkes de babasından kaçıyor' dedin ya, kimden bahsettin? Yoksa yeni gelen kızdan mı?"
"Yok canım.. Bizim orada oturan bir kız işte yeni tanıştık da" iyi yırtmıştım. Belki de yırttığımı sanıyordum. Benimde babamdan kaçtığımı bilse ne tepki verirdi acaba.
"Ee burada mı oturucaz?"
"Başka nerede oturabiliriz ki" dediğimde gözlerim açılmıştı. "O ev çok ürkütücü amaa"
"Piknik yapmaya ne dersin?"
"Sen ciddi misin?" gülmüştü.
"Şaka yapıyor gibi bi halim mi var?" elimi tuttu ve "Gel benimle" dedi.
"Hayal kurma, yiyeceğimiz olmadan nasıl piknik yapı-" korktuğum eve geri dönünce birden sesim kesilmişti. İçeriden bir 40-45 yaşları arasında bir kadın çıktı ve elindeki tıkabasa yiyecek dolu sepeti Sarp'a uzatarak;
"Piknik sepetiniz hazır Sarp Bey." dedi. Neden bu kadar resmi konuşuyordu ki?
"Reyhan teyze, Sarp Sarp." dedi Sarp. Sanırım bana adımla hitap et demek istiyordu. "Sağolun" dedi kadına ve yanındakine. Onlara el sallayıp benim elimden tuttuğu gibi evin arkasına götürdü. Piknik sepetini yere bırakıp kiler gibi biryere girdi ve içinden koca bir kilim alıp bana uzattı. "E hadii." gülümseyerek ona doğru dönüp yürümeye başladım. Sarp'ın yanında kendimi mutlu hissediyordum.
Ormanın içine gidildiğinde köy gibi biryerle bağlantısı olduğu belliydi. Parkın olduğu tarafta bir araba belirmişti. Yerimizi belirledikten sonra Sarp sepeti olduğu yere bırakıp o arabaya doğru koşmaya başladı. Adamla sohbet ediyor gibilerdi. Bende o gelene kadar sofrayı hazırlayayım düşüncesiyle kilimi sermeye koyuldum.
Sarp yanıma geldiğinde buz kesilmişti. Gözleri dalmış, hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Nolduğunu sorduğumda "Hiç" deyip birden irkildi.
"Bakıyorumda sofrayı kurmuşsun?" dedi birden neşeli bir sesle. Ben bile neye uğradığımı anlayamamıştım.
"Ee senin başınımı bekleyip durcaktım Sarp bey" dedim gülerek. Mangal yapmayı babamdan öğrenmiştim. Aze doğmadan önce babam melekti sanki. Hep beni oynatır beni gezdirirdi, anneme çok düşkündü.
Yemek yerken daldığım bu düşüncelerden kurtulup bir anda kendimi Sarp'a verdim. Çok endişeli gözüküyordu.
"Sarp sen iyimisin?" başını salladı ve yemeğine geri döndü. Farkında değildi ama kendini çok kasmıştı. Sarpın bu halleri benide endişelendiyordu. Çalıların arasından gelen sesle çığlık atmam bir oldu. "Sarp o neydi?" Sarp bana sus ve otur işareti yaptıktan sonra dikkatını sesin geldiği yere verdi. Aynı ses yine gelince elimden tuttuğu gibi ormanın içine koşmaya başladı.
"Azra kooş!" Bağırarak ve fazla tedirgin çıkan sesi beni korkutuyordu. "Sarp noluyo bana bi açıklarmısın?" Sadece kolumdan tutmuş koşuyordu. O mağara gibi şeylerden birinin içine girip sessizce saklanmaya çalıştık. Bütün adamlar toplandı ve adamların yanına siyah lüks bir araba yerleşti. Sarp gözlerini kıstı ve nefret dolusu bir bakış attı.
-Sarp'tan-
İğreniyordum o adamdan. Burada bile bulmuştu beni. Babam nefret kelimesinin vücut bulmuş haliydi benim için. Ona kötü bakışlar fırlattığımda, Azra 'Kim bu' gibisinden şeyler söylemeye çalışıyordu. Arabadan indi, yanında o kadını da getirmişti.
Azra'nın o mavi gözleri birden koyulaşmış ve yerinden çıkacak gibi açılmıştı. Bağıracaktı ancak son anda ağzını kapattım ve, kollarımda bayılmıştı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZ
Teen FictionYaşam mücadelesi veren Azra, Kalbini satmamaya yeminli Sarp, 'Aşka inanmayan bir kız ve onu kendine aşık eden bir çocuk..' "İmkansız umutlar, imkansız hayaller ve imkansız bir aşk hikayesi.."