1- İlk gün

150 6 0
                                    

Adımlarımı hızlandırmalıydım. Daha ilk günden yeni okuluma geç kalacaktım. Yeni okul. O lanet olası şeyden nefret ediyorum!

Okula vardığımda saat 07.56ydı. Muhtemen sınıfıma vardığımda saat tam 08.00 olacaktı. İçeri girdiğimde bütün dikkatler benim üzerimdeydi. Bu, beni epey ürkütmüştü. Koca okulda herkes bana bakıyordu -koridordaki herkes-. Sınıfa doğru ilerlerken kızların bazıları gergin ve ürkütücü, bazılarıysa küçümseyici bakışlarını bana fırlatıyordu. Küçümseyici bakışların nedenini tahmin edebiliyordum, ben daha 9'dum ve muhtemelen o bakışların sahibi üst sınıflardı. Peki ya diğerleri ? Neden bana o nefret dolu gözlerle bakıyorlardı ? Okulu sevmediğim yetmezmiş gibi bu okul beni daha çok nefret ettirmiş ve ürkütmüştü.

Sınıfa girdiğimde bir anda bakışların beni bulduğunu hissetmiştim. 8 kız ve geri kalanı erkeklerden oluşan bu sınıf, erkekler çoğunlukta olsa bile sessiz, sakin bir sınıfa benziyordu. İçerdekileri süzerken bir anda, gözlerim en arkada oturan yakışıklı çocuğa yönelmişti. Sınıfta yanı boş olan bir tek o vardı ve ben onun yanına geçmiştim. "Merhaba ben Azra" dediğimde, gözlerini o saçma oyundan ayırıp benimle ilgilenmemişti bile! Alaycı bir ses tonuyla " Memnun oldum bay ukala" deyip önüme döndüm.

İçeri giren öğretmeninde beni fark etmesi uzun sürmemişti. Bu benim yeni matematik öğretmenimdi. Ayağı kalkan öğrencilerine "Oturun!" diyerek yerine geçti. Onun matematik öğretmeni olduğunu sıraların üzerinde duran kitap ve defterlerden anlamıştım. Bir çocuk ona doğru dönerek "Hocam sınıfa yeni bir kız geldi." dedi ve ayağı kalktığı sırada düşen çantasını alıp yerine oturdu. Hoca bana yönelip;
"Adın ne güzelim ?" diye sordu.
"Azra hocam, Azra Soykurt." dediğimde yanımdaki çocuk kafasını telefondan kaldırdı ve kaşları kalkık bir şekilde bana baktı. Daha sonra sakince önüne döndü. Sanki ismim ona tanıdık gelmişti ama beni çıkaramamıştı.
Hoca "Hoşgeldin Azra!" diyerek kitaplarını karıştırdı. Ayağı kalkıp tahtaya doğruldu ve soru yazmaya başladı. Hızlı bir şekilde soruyu yazdım çünkü en önce ben çözmeliydim. Birinciliğimi burada da korumalıydım.

"Bu kadın tam bir çatlak! Hangi okuldan geldiğini sormadı bile."

"Ah evet. Ayrıca güzelim nedir ya!? Tamam kız çok güzel, ama öyle hitap edilir mi?"

"Güzel ama havalı bir tipe benziyor, ve gidip sarpın yanına oturdu. Acaba ondan hoşlandı mı?"

" Onu bilemem ama Ceren bundan hiç hoşlanmayacak!" Son cümleyi fazla sesli söylemişti. Hocanın 'ştt' yapmasıyla fısırdaşmayı kesip önlerine döndüler. Arkadaki iki kız dedikodumu yapıyordu. Yanımda oturan çocuğun ismini öğrenmiştim, ancak Ceren'de kimdi? Bu çocuğun yanında oturmaya devam edersem başım belaya girecekti. Daha ilk günden adımın sorunluya çıkmasını istemiyordum, bu nedenle tenefüste ilk işim yerimi değiştirmek olacaktı.

Zil çaldı ve ben hemen boş bir sıraya geçtim. Benim hemen ardımdan içeriye, biri önde ikisi arkada üç kız girdi. Önden gelen kız koşar adımlarla Sarp'ın yanına geçti ve "Sevgilim, seni çok özledim! Telefonlarımı neden açmadın? Çok merak ettim seni!" diyerek Sarp'ın yanağından öptü. Sarp neye uğradığını şaşırmışcasına kızı ittirip "Ceren yeter artık! Şu platonik aşkına daha ne kadar devam edeceksin? Biz seninle sevgili değiliz, ben seni sevmiyorum hatta şu hareketlerine devam edersen senden nefret edeceğim!" deyip sıradan kalktı. Sert ve yüksek bir ses tonu ile sınıf kapısında bıyık altından sırıtan çocuklara "Yürüyün!" diyerek sınıftan çıktı. Bu çocuk kendini ne sanıyor ki? Kızmıştım, çünkü bu çok kaba bir hareketti. Boşuna ona ukala dememiştim, bay ukala. Yerdeki kızı kaldırmak için yanına eğilip "İyi misin ?" diye sorduğumda kız bana eliyle 'defol' hareketi yapıp arkasından gelen iki kıza tutunarak ayağı kalktı. Ceren buydu, Sarp'ın yanında oturmamdan hoşlanmayacak olan kız. Uzaktan güzel gözükse de, yanına yaklaştığımda dudağında sürtük kırmızısı bir ruj, yüzünde fondöten ile pudra karışımı bir maske olan ve yakından bakıldığında çilleri gözüken, çakma sarışın ve fazla egoist bir kızla karşılaşmıştım. Bu tiplere sinir olmamak elde değil. Ve güzel bile değilken bu neyin egosudur diye düşünüyordum ki, gözlerim fiziğine takıldı. Aman Allah'ım, kusursuz bir fiziğe sahipti. Erkeklerin tâbirine göre 'at' gibi bir kızdı.

Matematik testime odaklanırken dedikodumu yapan kızlardan biri bana doğru ilerleyip "Hey Azra! Tanışmak istermisin?" diye sorduğunda başımı hayır anlamında sallayıp testime geri döndüm. "Adım Selin. Birşeye ihtiyacın olursa bana söyleyebilirsin." konuşması samimi gelmemişti ancak bu okul hakkında biraz bilgiye ihtiyacım vardı.
"Aslında, senden birşey isteyebilirim."

"Tabi?"

"Bana bu okuldan biraz bahseder misin?"

"Sınıfımız sessizdir, ancak koridora çıktığında kendini kerhanede gibi hissedebilirsin. Etrafda yiyişen sevgililer, seni yiyecekmiş gibi bakan erkekler, ki senin kadar güzel bir kızı rahat bırakmayacaklarına eminim, kavgasından tut haraç kesmesine.."

"Yeteer!" ürkmüş bir sesle çığlık attım. Korkudan, küçük dilimi yutacaktım.

"Kısacası cehenneme hoşgeldin." omzuma dokunup, sırasına çekildi. Bu okula geldiğime yavaş yavaş pişman olmaya başlamıştım, ancak okul değiştirmek elimde olan birşey değildi. Titreyen ellerimle test kitabını açarak testime devam edecektim ki; yok, olmuyor. Odaklanamıyordum. Kafamı sıraya gömüp uyumaya karar vermiştim.

Ders boştu. Etrafıma toplanan kızların dürtmesiyle uyanmıştım. Uykulu gözlerden kurtulamadan kendilerini tanıttılar.

"Hangi okuldan geldin?" dedi içlerinden biri.

"Atasoy Fen Koleji." dedim.

"Neden özel okuldan bu cehenneme geldin?"

"Zengin misin?"

"Ailenle mi yaşıyorsun?" hepsi bir ağızdan soru sormaya başladılar. "Tek tek gelin kızlar." dedim gülerek. Tam sorularını yanıtlayacağım sırada, telefon çalmıştı. Arayan Fatma teyzeydi. Korkmuştum.

"Azra, annen.."

"Anneme ne oldu!?"

"Astım krizine girdi. Şuan hastanedeyiz."

Hangi hastane demeye kalmadan eve gidip Aze'ye bakmamı, onun evde tek başına kaldığını söyledi. Çantamı aldım ve koridordakilere aldırış etmeden koşmaya başladım. Yeni okulumdaki ilk günüm böylece bitmişti.

İMKANSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin