-Sarp'tan-
Ah tam bir aptalım ben.. O'ysa ona bağlandığımı göremiycek kadar kör. Eski baba-oğul muhabbetlerinden sonra ilk defa biriyle bu kadar derin bir sohbete dalmıştım. Uzun zamandır kızlarla konuşmuyor olmamdan olsa gerek. O gün cevap veremeden gittiğinde onu ne kadar merak ettiğimi bir bilse..
Beni başından def ettiğinde birdaha yeni tanıştığım kimseye yakın davranmayacağıma yeminler ediyordum. O çökelek tipli kızla da nasıl samimiyet kurdu anlayamamıştım. İlk geldiği gün bana kuruluyordu sanki. Böyle el sallamalar gülmeler falan. Yüz vermeyince de önüne dönmüştü tabi.
O gün okul çıkışında Azra'yı takip etmiştim. Civarın en pis mahallesinin karanlık sokaklarından birinde oturuyordu. Genellikle geceleri akıl almaz pis işler yaşanırdı buralarda. Mahallenin neredeyse tümü yıkık dökük evlerle doluydu. Müthait bile uğramazdı buralara. Azra'da onlardan birine girmişti. Bu kız buradan ta dağın başındaki okula nasıl geliyordu? Ben bile eve nasıl döneceğimi şaşırmıştım. Babamı arayıp adam göndermesini söyleyecektim ancak telefonuna ulaşılamıyordu. Daha sonra şöförümüz Mithat abiyi aradım, o da açmadı. Mahsur kalmıştım burada. Hava da kararmaya başlamıştı. Bir daha onunla konuşmamak için kendime söz versemde, Azra'dan başka çarem yoktu. 'Sizin sokağın başındayım, buradan evime nasıl gideceğimi bilmiyorum.' diye mesaj attığımda, daha 5 dakika geçmeden kafasını camdan çıkarıp bana 'Senin ne işin var burda?' gibisinden bakış attı. Elimle 'gel' işareti yaptım, o'ysa bana 'bekle' işareti yapıp camı kapattı. Yanıma geldi ve elindeki pembe montu bana uzattı.
"Ben bunu hayatta giymem."
"Donarak ölmek istemiyorsan giy şunu." dedi sert bir ses tonuyla. Montu giydiğim gibi;
"Burada ne işin var? Ve buranın benim evim olduğunu nerden biliyorsun?"
"Seni takip ettim." dediğimde gözlerini kocaman açıp bana baktı.
"Benden ne istiyorsun?" korkmuş olduğu her halinden belliydi.
"Sadece seni tanımaya çalışıyorum. Sense bugün beni başıdan def edip gittin. Ne yani merak etmek suç mu?"
"Şeyy.. Bugün olanlar için çok özür dilerim, sinirliydim ve sana patladım. Ama neden beni takip ettin?"
"Konuşmaya fırsat vermedin ki. Sorsam nerede oturduğunu söyleyecek miydin?"
"Neyse neyse tamam. Peki sen nerede oturuyorsun?"
"Konutkent Sitesi." eyvah eyvah sıçtım ben.
"Tam olarak ne tarafta?" Konutkent sitesini bilmiyormuydu yani? Güldüm ve;
"Orayı bilmediğine inanamıyorum." dedim.
"Ne yani bilmemmi gerekiyor?"
"Boşver. Babamı aradım ama ulaşamadım. Benimle biraz durursan.." yağmur başlamıştı. Kolundan tutup bir evin kuytu köşe bir yerine sığındık.
"Peki.. Bekle biraz." telefon açıp bir görüşme yaptı ve "Tamamdır" dedi. Üzerimdeki monta bakıp "Keşke babanın montlarından birini getirseydin ya bu ne pembe pembe." dediğimde yüzü düşmüştü.
"Babam yok benim."
Boynumu eğip kısık bir ses tonuyla "Öldü mü?" dedim. Gülümsedi ve "Hayır" dedi.
"Peki ona ne oldu?"
"Bu sorunun cevabını vermek için daha çok erken." dediğinde yalnızca 'Peki'yle yetindim.
"Kiminle yaşıyorsun?"
"Annem ve kızkardeşimle. Birde annemin can dostu Fatma teyzem var tabii. Bizim 2. Annemiz sayılır. Ben yokken annem ve kız kardeşime o ba-" dilini ısırmıştı. Sanki söylememesi gereken bir şeyi ağzından kaçıracaktı ancak son anda kendini durdurmuştu.
"Sen kiminle yaşıyorsun?"
"Babamla."
"Annene ne oldu?"
"Bu sorunun cevabını vermek için daha çok erken." dediğimde 'Yaa' deyip omzuma vurdu ve gülüştük. Annemin başka bir herife kuma olarak gittiğini söyleyemezdim tabii. Bunu çete bile bilmiyordu. Hepsine öldü demiştim.
"Benim gitmem gerekiyor. Hava karardı ve saat geç olmaya başladı. Sende bir an önce babana haber ver." Montu çıkartmaya çalışırken, "O sende kalsın" dedi ve gitti. Sokağın başına kadar gözlerim onu takip etmişti. Ancak sokağın başındaki o sarhoş herifleri görünce aniden koşup onun hemen arkasındaki ağaca saklandım.
-Azra'dan-
Yanından uzaklaşırken gitmek istemediğimi fark etmiştim. Ancak saat neredeyse 8 olacaktı ve eve gitmem gerekiyordu. Eve doğru ilerlerken gözlerim sokağın başındaki adamları görünce korkmuş ve aniden adımlarımı hızlandırmıştım. Biri bana doğru yaklaşıp yanındakine "Abi buranın kızları da pek güzel oluyor ya." dedi. Eve doğru koşarken beni takip ettiklerini gördüm ve çığlık attım. Sokak fazla ıssızdı ve buradaki insanlar bu seslere alışkın gibi hiç müdahale etmiyordu. Biri bileğimi tuttuğunda çekmeye çalışıyor, bir yandan da koşmaya devam ediyordum ki, yumruk sesiylebirden irkilip arkama döndüm. Sarp, adamları dövüyordu, bir yandanda küfürler savuruyordu. Elimle ağzımı kapatmış onu izliyordum. Hele benim bileğimi tutan adamı neredeyse öldürecekti. Üstü başı kan içinde kalmıştı. Allah'tan montumu ve çantasını bir kenara koymuştu da, monta zarar gelmemişti. Yoksa annemlere ne hesap verirdim?
"Sarp bırak öldüreceksin!" dediğimde duymamazlıktan gelmişti. "Bırak dedim öldüreceksin adamı!" ayağı kalktığında dövdüşü adama son birkez tekme atıp, üstü silkti. "Şerefsizler!" diye bağırıp yanıma gelerek "İyi misin?" diye sordu.
"Ben iyiyim de, sen iyimisin?"
"Hep benim yüzümden oldu. Seni bu saatte nasıl dışarı çıkarttım ben? Of Allah'ım çıldı-" sokağın başına bir araba yanaştı ve içinden çıkan siyah takım elbiseli adam;
"Sarp Bey, buyrun efendim." diyerek ön koltuğun kapısını açtı. Sarp yere koyduğu çantasıyla montumu aldı ve montumu bana uzatıp "Çabuk eve" dedi. Hızlı adımlara eve girdim ancak demir kapıdan çıkıp Sarp'a seslenen adamla arabaya baktım. Sarp içine binip adama birşeyler söyledi ve ilerlediler. Koşarak içeri girdim. Nefes nefese kalmıştım. 16 yaşındaki bir çocuk nasıl olurda 2 erişkin adamı döver ? Bu çocuğa haksızlık etmiştim. Bundan sonra Sarp'la yakınlaşacaktım çünkü -Annem, Aze ve Fatma teyze hariç- ilk defa beni önemseyen biriyle karşılaşıyordum. İçeri girdiğimde ışıklar kapanmıştı. Evden annem ve Fatma teyzeye haber vermeden çıkmıştım, birtek Aze biliyordu. Evi arayıp -Ev telefonunu genellikle Aze açardı- Aze'ye beni idare etmesini söylemiştim. Odaya girdiğimde, yatağımın içine yastık koymuş, kendisiyse mışıl mışıl uyuyordu. Onu öpüp açılan üstünü örterek, bende yatmaya koyulmuştum. Ancak karnım çok açtı, bu nedenle uyku tutmamıştı. Kalkıp kendime kahvaltılıklardan bir sofra hazırlamıştım. Bunu sıkça yaptığımdan 'gece kahvaltısı' olarak adlandırmıştım. Karnımı doyururken aklıma yeni kız gelmişti. Kız benim kopyamdı sanki. Tek bir farkı vardı, o da ergenlerin tabiriyle daha 'cool' olmasıydı. Bakımlı, güzel ve karşıdan bakılınca burnu havada birine benziyordu. Ancak onunla tanışınca çok cana yakın biri olduğunu anlamıştım.
Karnımı doyurduktan sonra masadakileri yerlerine koyup, odama doğru yöneldim. Bugün yaşadığım olay beni çok germişti. Daha fazla dayanamayıp uyumuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZ
Ficção AdolescenteYaşam mücadelesi veren Azra, Kalbini satmamaya yeminli Sarp, 'Aşka inanmayan bir kız ve onu kendine aşık eden bir çocuk..' "İmkansız umutlar, imkansız hayaller ve imkansız bir aşk hikayesi.."