/on dört/

205 27 35
                                    

Felixin ağzından;

Elimdeki telefon ile olduğum yerde kaçıncı tur atışım bilmiyordum ama kanepede terler içinde sayıklayarak yatan hyunjini gayet iyi biliyordum.
Chani kaçıncı arayışım bilmiyordum, nerde olduğunu şuan ne bok yediğini hiç bir şeyi bilmiyordum.

Yaklaşık yarım saat önce hyunjin birden öksürmeye başlamıştı. Nefes alamadığını ve bunaldığını söylemişti. Telaşlanmış ilk önce chani aramış açmayınca Jeongini arayıp chanin evine gelmesini söylemiştim. Jeongin ile konuştuktan sonra hyunjini bahçeye çıkartmış rahat bir nefes alması için beklemiştik biraz. Ama üşümemesi ve hasta olmaması için hemen geri eve girmiştik.
Ben Jeongini beklerken hyunjin kanepede uyuya kalmıştı. Ve durmadan kabus görüyor sayıklıyordu kendi kendine. İlk başta onu uyandırmış tuvalete gidip elini yüzünü yıkatmıştım. Daha sonra tekrar uyuya kalmış yine kabus görmeye devam etmişti. Şimdi yine uyumuştu ve yine kabus görüyordu. Ve ben ne yapacağımı asla bilmiyordum. Chani ne kadar arasam da telefonuna asla cevap vermiyordu. Ve benim yapabileceğim tek şey jeonginin gelmesini beklemekti.

Tam bu sırada zil çalmıştı. Gelen Jeongin olmalıydı. Ben olduğum yerde tırnaklarımı kemirmeyi bırakmış koşarak kapıya gitmiştim. Beklemeden kapıyı açmış karşımda gördüğüm jeongine sarılmıştım sıkıca. Jeongin ellerini hemen belime yerleştirmiş sarılışıma karşılık vermişti. Çok az bir süre bu şekilde durmuştuk. Jeongin benden ayrılmış elinin biri hala belimde dururken birini saçlarıma çıkartmıştı.

"Üşütecez güzelim, içeri geçelim hadi"

Kafamı yukarı aşağı sallayarak onaylamış eli hala belimdeyken oturma odasına doğru yürümeye başlamıştık.
Yürürken hyunjinin nasıl olduğunu sormuş ben ise hala kabus gördüğünü ve kendi kendine sayıkladığını söylemiştim. Oturma odasına girdiğimizde kanepede yatan hyunjini görmüş hızlı adımlarla yanına gidip kanepenin yanına çökmüştü. Ben kanepenin ucunde beklerken Jeongin elini hyunjinin alnına koymuş beklemişti.

"Felix ateşi var hyunjinin"

Telaşlı bir şekilde söylediği cümle benimde telâşlanmama neden olmuştu. Üzgün ve yine telaşlı bir şekilde jeonginin gözlerinin içine bakmış ne yapacağımızı sormuştum.

"Soğuk bir şeyler getir ıslak bir bez ya da buz torbası gibi"

Bu sefer sakin bir tonda söylediği cümleler ile bende bir nebze sakinlesmistim. Hızlı adımlarla mutfağa giderek buzdolabından buz torbası çıkarmıştım. Vakit kaymetmeden elimdeki buz torbasi ile tekrar oturma odasına gitmiştim.

Jeongin elimdeki buz torbasını alarak hyunjinin alnına koymuştu. Ardından bana dönerek konuşmaya başlamıştı.

"Chani aradın mı?"

"Aradım, milyonlarca kez aradım ama asla cevap vermedi"

"Arkadaşlarını falan aradın mı?"

Hayır anlamında kafamı salladım. Ardından kendi telefonunu çıkarmadığı paltosunun cebinden çıkartmıştı.

"Yeop ile markın numarası olacaktı bende, onları arayalım"

Çıkarttığı telefonundan bir kaç tuşa basmış bir şeyler yapmıştı, ardından telefonu kulağına doğru götürmüş açmalarını beklemişti.
Telefon bir kaç çalışından sonra açılmış ve karşıdaki kişi konuşmaya başlamıştı.
Jeongine hoparlöre almasını söylemiş jeonginin yanına oturmuştum.
Jeongin telefonu hoparlöre almış telefinu hemen önümüzde duran sehpaya koymuştu. Telefona biraz yaklaşarak konuşmaya başlamıştı.

"Yeop benim jeongin, hyunjin bir anda rahatsızlandı Chan yanında mı acaba?"

Jeongin konuştuktan sonra hiç bir ses gelmemişti ikimizde meraklı bir şekilde bekliyorduk. Ancak arkadan sadece son ses müzik sesi ve bir kaç hışırtı sesi geliyordu. Sanki.. sanki birisi yürüyordu.

is the cat kid? \hyunchan\Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin