"Adım Yavuz Karagöz. Şanlıurfa'nın en şanlı ailelerinden birine mensubum. Benim hayatım, benim lanetim, benim ailem. Belki bir çok insan yerimde olmak istiyordur ama bilmedikleri bişey var. Şan, şöhret, para bunların hiç biri mutluluğu sağlamıyor. Benim hikayemde işte burada başladı: Karagöz Konağı. Şehirde yaşayanların gıpta ederek baktığı bu konağın içinde ne kötülükler dönüyormuş meğer ben bilmezmişim. Bu konak nelere şahit oldu aga. Ben bu konağın olduğu şehirde kalamam. Ben intikam almadan kalamam. Ben ihanetin hesabını sormadan kalamam. Benim adım Yavuz Karagöz. Ben ihanetin öfkesiyim."Yıl 1996'da yani Yavuz daha 20 yaşına yeni girmişken, çocukluk aşkı kendisinden bir yaş büyük olan Leyla'ya akşam birlikte birşeyler yapmak istediğini söyledi. Çok istemesine rağmen babasından korkan Leyla, Yavuz'u reddetti. O günden sonra her gün Leyla'ya akşam birlikte bişeyler yapmak istediğini söyleyen Yavuz bir gün amacına ulaşır. Bahçıvanın kızı olan Leyla babasının bahçe için gerekli aletleri koyduğu müştemilatın anahtarlarını gece gizlice alır. Saat gecenin bir yarısı müştemilatta buluşan aşıklar uzun bir süre konuşurlar. Onları uzaktan izleyen uşak ve aynı zamanda Yavuz'un en yakın arkadaşı olan Fırat'ta uzun zamandan beri Leyla'ya yanıktır.
Onların yakalanmasını isteyen Fırat düşünür taşınır ve aklına zekice bir hinlik gelir. Sessizce müştemilatın kapısına yaklaşan Fırat içeriye bir bakar. Yavuz elinde yüzük ile diz çökmüş, Leyla şaşkın. Gördüklerinin karşısında çok sinirlenen Fırat oracıkta ikisininde canını almak istemiş. Fakat, bulduğu fikir çok daha iyiymiş. İkisi de farketmeden anahtarı üzerinden alıp kapıyı kapatmış. Kapı sesiyle irkilen Yavuz "Noluyo lan" diyerek kapıya koşar fakat ne yaptıysa açamaz. Ne camı, ne penceresi olan bu müştemilatta boğulamaktan korkan Yavuz ve Leyla birbirlerine sarılır. Bu şekilde soğuktan ve havasızlıktan bitkin düşen aşıklar uyuya kalır. Bu Yavuzun son huzurlu uykusudur.
Ertesi sabah Bahçıvan Ali Bey onları soğuktan donmak üzere buldu. Birbirlerine sarılıp yerde yatan gençler soğuktan donmak üzereydiler. Gecenin bir vakti buluştukları için Leyla'nın üzerinde gecelik ince kıyafetler vardı. Babası onları bu şekilde görünce delirdi. Yavuz'u tutup dışarı çıkardı yorulana kadar tekme, tokat, yumruk her türlü dayak attı Yavuz'a. Kıpırdayacak hali olmayan Yavuz donmaktan değilse dayaktan ölecekti. Yavuz'un babası uyurken, annesi balkondaydı. Oğlunun Bahçıvan tarafından dövüldüğünü gören anne Reyhan Hanım hemen kocasını uyandırır. Odalarının kapısında bekleyen adamları da yanına alıp koşarak oğlunun yanına gider. Bahçıvan Ağa'yı görünce Yavuz'u bırakır ve hazır ol pozisyonuna geçer. Ali Bey "Ağam.." derken Mehmet Ağa öyle bir tokat atar ki Ali yere yığılır. Sonra sesli ve ağlamaklı bir sesle olanları anlatır. Yerde kanlar içinde yatan oğlu Yavuz'u ayağa kaldırır. "Doğru mu?" diye sorar. "Baba..." Yavuz'un sözü bitmeden daha "Ne baba lan!" diyerek ona tokat atar tekrar yere düşen oğlunu yerde var gücüyle döver.
1 hafta yataktan kalkamayan Yavuz'un sol gözü artık görmemektedir. Yavuz ve Leyla artık evlenmek zorundadır fakat şöyle bir sorun vardır ki; Leyla artık Yavuz yarı kör olduğu için onunla evlenmek istemez. Babasından dayak yer. Küfürler işitir. İlle de evlenmem der. Bunlara dayanamayan Leyla Karagöz Konağı'nın en yüksek çatısına çıkar ve atlamak için hazırlanır. Onu bu şekilde gören uşak, herşeyin sebebi Uşak Fırat arkasından yakalar ve konuşmaya başlar:
- Leyla dur! napıyosun burada?
- Gelme Fırat, atacam kendimi.
- Atınca nolcak he, kurtulcan mı?
- Evet, kör bir kocaya yıllarca bakacağıma ateşlerde yanarım daha iyi.
- Bana var Leyla'm.
- Ne?
- Benim ol diyorum, benim. Seni ilk gördüğüm günden beri, bana ilk Fırat dediğin günden beri, bana ilk şu gözlerle baktığın günden beri senin için yanıyorum be Leyla. Sen benim ol diye nelerimi vermezdim. Sen hep Yavuz'u seçtin, ama olsun. Ben hala senin için yaşıyorum Leyla. Sen yeter ki "He" de bana. Bugün, hemen kaçırırım seni. Başka şehirde yaşarız. Kendimize yeni bir hayat kurarız. Sen yeter ki "He" de Leyla.Leyla döner Fırat'a sarılır. Ağlar. Ertesi gün için anlaşırlar. Yavuz'un çocukluk arkadaşı, en yakın dostu Fırat ona hayatının kazığını atmıştı. Peki ya Leyla'ya ne demeli? Yıllarca sevdiği adamı bir görmeyen göz için terk etti. Yavuz tüm bunlar olurken yatağında mışıl mışıl uyuyordu. Ertesi gün neler olacağından habersiz.
Ertesi gece saat 00.00'da konağın dışındaki derenin kenarındaki büyük çınar ağacının altında buluştular. Konuştukları gibi Fırat'ın mesuliyeti altındaki ağanın arabasını alıp yola koyuldular. İki ihanetçi yollara düştüler. Ama bilmiyorlardı ki bu tek taraflı aşk ileride büyük hadiselere neden olacaktı.
Birlikte Eskişehir'de yaşama kararı alan Leyla ve Fırat yıllarca mutlu mesut yaşadılar. 7 yıl, 7 yıl boyunca içinde intikam büyüten Yavuz intikam için yollara düşer. Sıra sıra tüm illeri gezen, adım adım heryeri gezen Yavuz 7 yıl sonra Eskişehir'e gelir. İşte Eskişehire geldiği o gün Fırat ve Leyla için hikayenin başlangıcıdır. Halbuki Yavuz için hikaye 7 yıl önce başlamıştır.