Merhabalar, sözü fazla uzun tutmak istemiyorum lâkin bir şeyler de demeden geçmek istemiyorum.
Sevin, sevilin. Bunlar hayattaki en güzel, en nâdir bulunan iki duygu. Ulaşması zor olan, devamlılığı ise ulaşmasından daha zor olan iki duygu. Fakat en önemli önceliğinizin kendiniz olduğunu unutmayın. Sizi üzdüğünü düşündüğünüz insanlardan uzaklaşın, onları yokluğunuzla sınayın.
Multimedyaya bir şarkı ekliyorum, bildiğinizi tahmin ediyorum. İyi okumalar.
-Burçe'den.-
Gözlerimi duvardaki saate çevirdiğimde son birkaç dakikamız kaldığını anlamam içime bir nebze de olsa su serpmişti. Bu oda bana birçok hissi aynı anda tattırıyordu.
Kendimi sorgulamamı sağlıyordu, kendimden şüphe etmemi sağlıyordu. Emin olduğum şeyler birbir elimden kayıyor, boşluk hissi yaratıyordu.
Fakat Giray'ın insanların dediği gibi biri olmadığından emin olmaya başlıyordum. Sürekli bağıran ya da kaba bir adam değil. En küçük ses tonunu bağırma olarak algılayan bendim, arkadaşlarıma yanlış anlatmışım. Bu yüzden Giray hakkında böyle düşünüyorlardı, yoksa severlerlerdi.
"Dalgın görünüyorsun Burçe. Başka anlatmadığın bir şey var mı?"
İnce fakat bir o kadar da kendinden emin çıkan ses beni kendime geri getirdi.
Her hafta gördüğüm ve alıştığım yüze bakıp rahatlamaya çalıştım. Zülâl'e bundan da bahsetmem gerekiyordu, doktordu neticede.
"Aslında bir şey var."
Omuzlarının birkaç tutam aşağısında bulunan şarap rengine benzeyen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdıktan sonra kahverengi iri gözlerini rengi elaya çalan gözlerimle buluşturdu.
"Dinliyorum Burçe. Rahat ol."
Göz göze geldiğimizde daha da gerildiğimi fark etmemle gözlerimi kaçırdım ve birbirleriyle birleştirdiğim ellerime odaklandım. İşaret parmağımda bulunan krem rengindeki yüzük kendine geniş bir hareket alanı buluyordu. Zayıflamıştım, bunu çevremdeki herkes fark ediyordu.
"Anlatmıştım, sevgilim Giray. 3 yıldır sevgiliyiz, zaman zaman onda kaldığım oluyor."
Yutkunduktan sonra gözlerine baktım; duruşunu ciddileştirmiş, daha dikkatle dinlemeye devam ediyordu. Derin bir nefes verdikten sonra devam ettim.
"Asıl sorun şu ki, eşyaların yerini unutmaya başladım. Oysaki nereye koyduğumdan eminim."
Zülâl'e baktığımda ifadesiz duruyordu. Kesinlikle bu iş bana göre değildi. Kayıtsız kalmak, yüz ifadesini sabit tutmak kesinlikle bana göre şeyler değildi. Şu an karşısında olduğum insan duvardan farksızdı, tabii konuşmadığı sürelerde.
"Giray ile birlikte aldığımız bir abajur vardı, her zaman televizyon ünitesinin yanında durduğunu düşünüyordum. Hatta emindim. En son gittiğimde L koltuğun yanındaydı."
Doktor dahi olsa bana acıması istediğim en son şey olurdu. Babamı ellerimle toprağa verdiğim gün o acınası bakışların altında bir değil bin kez ezilmiştim. O gün bir söz vermiştim kendime, gerekirse bin türlü acının altında ezil fakat insanların yanında sesin çıkmasın. Hayat felsefemi bundan ibaret kurmuştum, şimdi bulunduğum hayat bundan çok uzaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahi.
RomanceDudaklarını tekrar boynuma bastırdığında titrediğimi hissettim. Sanki onun dudakları bir ateşti, dokunduğu yeri kavuruyordu. Ben ise yanmaya razıydım, sessiz inlemelerim haricinde sesim çıkmıyordu. O bana dokunduğu an dilim lâl olmuştu. "Geçmişin i...