dokuz

10 2 0
                                    

Küçükken yalnız kaldığım her an hayallerimde olmak istediğim karakter olurdum gülünç ama fazlası ile güzel ve güç vericiydi.

Eminim ki bir çoğumuz bu hayalleri kurmuştur, kendi kötü dünyamızdan çıkıp güçlü ve havalı karakterimizle oluşturduğumuz ütopya da yaşamak bize huzur veriyordu.

Kabul etmeliyiz ki büyümek hiçte sandığımız kadar güzel değildi, oyunlarla dolu olan dünyamız yıkılmış ve sırtımıza sorumluluk diye yükler bindirildi.

Bunun yanı sıra yıkılacak bir oyun dünyası olmayan insanlarda var daha küçücükken sırtlarına tonlarca yük ve acı binmiş kişiler iste Eflal de onlardandı. Bir hayal veya oyun dünyası yoktu.Bende tam tersi o yaşı gelince oyun dünyasını yıkan insanlardanım çünkü büyüdüm.

Üzerinden epey zaman geçmişti biz ayrılalı, binun suçunu hiç kadere atmadım. Kaderimde vardı demedim çünkü kendi yaptığım hata ve yanlışı kendi elimde olan bir kavrama yüklemek acizliktir bence...
Yaptığımız hatalarla yüzleşemeyince hemen bir 'kaderim....ahh kötü kaderim,olacaktı zaten benim suçum yok'

Cahil insanlar ömür boyu sussalar dünya acaba nasıl olurdu...

Umut sabaha karşı beş gibi merkezden ayrılıp evine doğru sürdü arabasını yorgundu hemde fazlası ile. Eve gidip dinlenmek ve uyumak istiyordu ama imkansızdı tam altı...altı yıldır uyuyamıyordu. Gördüğü rüyalar ve kâbuslar ona uyku vermiyordu her zaman iki saat tek kapatabiliyordu gözlerini.

Huzursuzdu mavi gözlü genç huzursuzluğunu çok uzun zaman önce yaptığı hatadan dolayı kazanmıştı.

İnsanın vicdanının hiç durmadan konuşması çok büyük bir cezaydı. Umut'tun vicdanıda fazlası ile gevezeydi, çok konuşup hep acı çektiriyordu.

Mesleğini seviyordu yorucu ve zordu ama ona fazlası ile iyi geliyordu. Zaten bir tek işiyle mutlu olduğunu hissediyordu. Çocukluk hayali değildi polislik hep annesi gibi avukat olmak istiyordu. Olabilirdi ama istemedi sanki avukat olsa Eflal'e söylediği sözlerin altında daha çok ezilecekti. Çünkü Eflal de hep annesinin mesleğini yapmak istiyordu, doktor olacaktı eğer okusaydı.

Apartmanın önüne gelip arabayı her zaman ki yere park edip evine girdi ailesiyle yaşamıyordu üniversiteden beri ayrılmıştı o evden. Oradan taşınıp karakola yakın olan altı katlı bir binanın dördüncü katında yaşamaya başladı.

Yalnızdı ama ruhu ancak böyle hafiflemişti kendini ailesi ve yaşamıyla cezalandırıyordu.
Eve girdikten sonra odasına adımlayıp günün yorgunluğunu atmak için bir duş aldı, üstünü giyinip, dolaptan bir tane uyku ilacı içti daha sonra kendini yatağa bıraktı.

Aklındaki acabalar ve belirsizlikle kendini yavaş yavaş uykuya bıraktı.

'Yaşıyor muydu Eflal'
'Nasıldı'
'Nerdeydi'
'Unutmuş muydu onları'
'Eğer yaşıyorsa mutlu mu'

"Bulacağım seni yemin ederim ki bulacağım' bu kelimelerinden sonra kendini uykunun kollarına bıraktı. Uyumayı seviyordu Umut çünkü rüyasında Eflali görüyordu ama Eflal hayal kırıklığı ve acı dolu karalarıyla ona baktığında ruhu derin bir pişmanlıkla sarsılıp uyanıyordu.

******

Telefonun sesiyle gözlerini hafif araladı, yatağın yanında sehpanın üstünde duran telefonu alıp arayana baktı.
'Cem arıyor' daha sonra açıp kulağına götürdü.
"Söyle Cem" sıkıntıyla nefes aldı. "Umut bu peşinde olduğumuz Cihan Karabey'den haber var" Umut hemen yerinde doğrulup kaşlarını çattı bir yıla yakındır o adamın peşindeydiler. "Ne haberi?"

"Abi biliyorsun kendisi uzun zamandır Pariste buradaki işleride gizli yürütüyor Kadıköydeki barında çalışan köstebeğimiz bu sabah aradı Cihan Karabey en iyi adamını gönderiyormuş buraya" Cem uzun ve tek nefeste konuştuğu için derin bir soluk çekti ciğerlerine.

"Peki biz ne yapacağız gidip adamı tutuklamayacağız herhalde" Umut yataktan kalkıp hafif sarsak adımlarla pencereye doğru yürüdü. "Tabiki öyle bir şey yapmayacağız sen gel merkeze konuşuruz" hava bu sabah güzeldi sonbaharın sonlarındaydılar pencereyi açıp derin bir nefes çekti ciğerlerine.

"Tamam kapat......ha dur bu arada buraya gelecek adamı hakkında bilgi toplayın bu Cihan piçi kolay kolay kimseye güvenmez"

"Tamam abi sen nasıl istersen" Umut konuşan çocuğun üstüne telefonu kapatıp camın önünden ayrıldı, banyoya doğru giderken konuştu.

"Bakalım kimmiş Cihan beyin elçisi"

Cihan Karabey bir sürü yasa dışı işten aranıyordu uzun zamandır. Silah kaçakçılığı, uyuşturucu, fuhuş, kumar, bahis ve daha neler neler fazlası ile zengin ve meşhurdu. İki yıl önce kumarhanesine yediği baskından dolayı Parise kaçmıştı. Gelemediği içinde en güvendiğini göderiyordu.

Umut hemen hazırlanıp arabasına bindi merkeze doğru sürmeye başladı. Aklında ise tek bir cümle geçiyordu 'En kısa sürede elçiyi bir ziyaret etmeli'










...

Yaralı Geçmiş...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin