Günün bitiminde herkes odasına döndü. Her ne kadar Taehyun'un beni odasına götürmesini istesem de bunu dışarıya vurmadım, daha yeni sevgiliydik sonuçta. Ancak odama doğru yürürken beni henüz bırakmak istemediğini gözlerinde görebiliyordum, ve benim için bu yeterliydi.
Yattım ve bir süre tavanı izledim, hayal gücümü Taehyun'la süsledim. Acaba şu anda ne yapıyordu? O da uyumakta zorlanıyor muydu? Mesaj atsam bakar mıydı? Yoksa çoktan uyumuş muydu?
Uçak biletim gereği yarın akşam dönecektim. Bunun için Huening Kai'ye kızamazdım, biletin parasını ödeyerek bana fazlasıyla iyilik yapmıştı, ve her ne kadar burada sıklıkla aklımdan çıksa da gitmem gereken bir okulum vardı.
Ben kalan süreme mümkün olduğunca çok Taehyun'u sığdırmak istiyordum. Yanına gitsem en kötü ne olabilirdi ki? Şimdi odasına gideceğim, kapıyı tıklatacağım, ve üç vakte kadar bir cevap gelmezse odama geri döneceğim. Bunun üç saniye mi yoksa üç saat mi olduğu bana kalmış.
Nasıl göründüğümü kontrol edip odadan dışarı çıktım. Yavaş adımlarım gecenin suskunluğunda tahmin ettiğimden daha fazla ses çıkarıyordu. Olabildiğince sessiz olmaya çalışarak merdivenleri teker teker çıktım ve titreyen elimle Taehyun'un kapısını tıklattım.
Pijama takımı üstünden süzülüyor, kusursuz bir şekilde dağınık saçlarıyla karşımda duruyordu şimdi. Beni görünce tek kaşını kaldırdı, ancak gözlerinde uykunun u'sunu göremiyordum.
"Her şey yolunda mı?"
"Yolunda! Ama uyuyamadım." diyerek omuzlarımı silktim. Bana zarif bir gülüş sundu ve kapıyı geçmem için daha çok araladı. "Gel böyle."
Yatağa yatıp yorganın benim tarafımda kalan kısmını açarak beni de davet etti. Vakit kaybetmeden ben de yatağa atladım ve yorganın ucunu ayaklarımın altına doğru kıvırdım. Böyle yapmazsam ayağım buz gibi olurdu.
Birbimize yüzümüzü döndük, ve sadece baktık. İkimizin de uyumaya niyeti yoktu, yani en azından ben öyle umuyordum. Aramızdan tek kelime geçmiyordu. Ama bu sıkıntı değildi, keyiflenmek için bir şey yapmamıza gerek yoktu, birlikte olmamız yeterli hissettiriyordu... İşte tam da böyle.
Derken o düşünce bulutlarımı dağıtıverdi.
"Biliyor musun, belki de Jay'in gelmesi iyi oldu. Orada kontrolümü kaybettim, kendimi kaptırmışım."
"Ben halimden gayet memnundum."
Gülerek 'seni gidi seni' der gibi başını salladı. Ve ardından bana doğru yanaştı, şimdi aynı yastığı paylaşıyorduk. Aramızdaki yakınlıktan dolayı nefes almam gittikçe zorlaşıyordu. Titrek bir nefes verdi, gözlerinde sayamayacağım kadar çok ışıltı vardı.
"Çok mutluyum."
"Gerçekten mi?"
"Tabii ki, seninleyken mutluluk bir yalan değil."
Kuzey kutbundaki gökyüzünü andırıyordu bana gözleri: bulutsuz, çeşitli yıldızlarla dolu. Belki kuzey ışıklarının dans ettiği zamanlar da oluyordur.
Ancak onun mutluluğunun tek sebebi olmak değildi arzuladığım, o çok daha fazlasına layıktı. Bütün mutluluklarının arkasındaki sebebi bilmek, şahit olmak istiyordum ben.
Uzanıp burnunun ucunu öptüm, geri çekilince onu öperken kapanmış olan gözleri tekrardan açıldı.
"Tam bir enayisin, biliyorsun değil mi?"
Ağzımdan çıkan beklenmedik cümleye gülmeye başladı. "Ciddiyim Taehyun, başkası olsaydı çoktan benden vazgeçmişti."
"Neyse ki ben başkası değilim."
"Peki ya hiçbir zaman gelemeseydim? Hiç çıkamasaydım karşına?" O zaman ne olurdu, hayal bile etmek istemiyorum.
"Olsun, seni düşünmek bile çok güzel."
Yarın gitmek zorundayım, diye hatırlatmadım ona bu gece. Şu anımız bozulmak için fazla değerliydi. Ve sanırım bir süre sonra göz kapaklarımızla verdiğimiz savaşı kaybettik, birbirimize bakarak uyuyakaldık.
***
Şakağımda hissettiğim tüy gibi hafif dudaklarla uyandım. Ancak gözlerimi açmadım; dudakların sahibini biliyor ve uyanmazsam başka neler yapacağını merak ediyordum. Yanı başımdaki ağırlık beklemediğim bir şekilde kalktı, ve benden uzaklaşmaya başladı. Kapı henüz açılmadan adım sesleri kesildi. Bense dikkatle izlendiğimi seziyordum ve hâlâ gözlerimi açmamakta ısrarcıydım. Sonrasında yaklaşan adım sesleri tekrar geldi yanıma, eliyle saçlarımı özenle geriye doğru taradı, ve bu sefer yanağıma aynı hafiflikte bir buse bıraktı. Gülümsememek veya yüzümdeki herhangi bir kası oynatmamak için inanılmaz bir uğraş veriyordum. Bir süre orada kaldıktan sonra vücudunun sıcaklığı beni tekrardan terk etti, ve eski yerine -kapıya doğru- gitti.
Ardından sinirli bir fısıltı duydum, az kalsın ağzımdan bir kıkırdama kaçırıyordum.
"Doyamıyorum."
Geri döndü, ve bu sefer varla yok arasındaki baskı dudaklarımdaydı. Dayanamayıp ben de dudaklarımı onunkilere bastırdım. Ancak ben daha istediğimi alamadan geri çekildi, yüzünde mahcup bir ifade vardı.
"Uyandırdım mı?"
"Hayır. Hâlâ uyuyorum, bak." Gözlerimi yumup dudaklarımı öne çıkardım, ve mesajı almasını umdum. Beni çok bekletmeden bir elini yanağıma koydu. Asıl güzel olan kısım şimdi başlayacakken alt kattan gelen yüksek sesli bir şangırtı ile gözlerimizi açtık. Büyük -ve muhtemelen değerli- bir eşya kırılmış olmalıydı. Ardından çığrınmalar gelmeye başladı.
"Gak! Gak! Gak!"
"Yah! Hyuka gel buraya!"
Taehyun geri çekilip bana gergince gülümsedi, gözlerini devirmemek için kendini zor tuttuğunu görebiliyordum. "Hemen geliyorum."
Ona başımla onay verdim. Hâlâ yatakta boylu boyunca yatarken kulaklarımı kabarttım; Taehyun'un merdivenden seri bir şekilde inen adım sesleri, ve daha fazla çığrınma.
"Ya Jay! Kaç kere dedim sana şu çocuğa şeker verme diye?!"
"Gak! Gak!"
Evet, gelecekte bu sabahlara uyanmaya kesinlikle alışabilirdim.
Normalde bu bölüm için uzuun uzun planlarım vardı ama cidden çok üşendim, özür dilerim. Başkaları nasıl bir kitaba 100-200 bölüm yazabiliyor aklım almıyor ya, ben 10 bölümde sıkıldım resmen. Neyse, onun yerine şimdi teşekkür konuşmamı yapacağım;
Wattpad'de yazar olmak benim ortaokuldan beri (M.Ö. 553 falan yani) düşlediğim ama cesaret edemediğim bir şeydi. Ta o zamanlar kafamda kurduğum vampir fantezili bir kitabım vardı, detayları bana kalsın...
Ehem.
SIM Card'i okuyan herkese, özellikle de oylayan ve yorum yazanlara çok teşekkür ederim. Siz olmasaydınız bu kitabı bitirecek motivasyonu hayatta bulamazdım.
Dürüst olmak gerekirse; buradaki itibarım çok da umrumda değil. Takipçi sayım umrumda değil, beni takip etmek zorunda değilsiniz, hele nasıl işlediğini asla anlayamadığım şu sıralamalar hiç umrumda değil. Ancak yazdıklarımın takdir edildiğini bilmek çok güzel bir his, sizler bu acemiye dünyanın en tassakli yazarı gibi hissettiriyorsunuz. Bu yüzden size ne kadar teşekkür etsem az
BU ARADA! Son rötuşları bitirirsem smut yayınlayacağım. Onu aylar önce yazmıştım ziyan olmasın
Kendinize iyi bakın, sizleri çok seviyorum ღ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIM Card | Taegyu
FanfictionKuzen olan Yeonjun ve Beomgyu, Yeonjun bir süreliğine tatile çıkmak üzereyken: "Senin telefonunun kamerası daha güzel ya." demesiyle telefonları değiştirir ama salak gibi SIM kartları değiştirmeyi unuturlar. Kendi hattının Yeonjun'da kaldığı gerçe...