5. BÖLÜM ~ YIKIM

207 20 5
                                    

Merhabaaa!! Uzun bir aradan sonra yeni bölüm sizlerle. Biraz duygusal oldu sanki.. Umarım beğenirsiniz.
PSCast ^^

Not: BTS - I Need You ile okuyunuz ^^

Jimin'in gidişi kalbime ne kadar da güçsüz olduğunu bir kez daha göstermişti. Aradan iki hafta geçti. Jimin'in yazdıklarını okuduktan sonra Jongkook'un telefon sinyallerinin geldiği her yeri gezdik. Sadece bir yer kaldı. Oraya da bugün gidecektik. Korkuyordum. Karşılaşacaklarımızdan korkuyordum.

Gideceğimiz yer bir depoydu. Jongkook'un kaçırılışından 2 gün sonra... Jongkook oradaydı. Ona kim bilir neler yapmıştı o piskopat. Jongkook'un canını yakmış mıydı acaba? Bunları düşünmek beni gerçekten yoruyordu. Yapabileceğim tek şey vardı Jongkook için: O depoya gitmek. Kimseye fark ettirmeden merdivenleri indim. Tae ve Jong incelediğimiz yerlerle deponun nasıl bir bağlantısı olabileceğini tartışıyorlardı salonda. Onlara fark ettirmeden kapıdan çıktım.

Taksiye bindim ve adresin yazılı olduğu kağıdı şoföre verdim. Ardından kafamı cama dayadım ve yolu izlemeye başladım. 45 dakikalık bir yolculuğun ardından şehrin dışında terkedilmiş bir binaya geldik. Bir yandan depoyu inceliyor, bir yandan da taksicinin burayı nerden bildiğini düşünüyordum. Merakımı yenemedim ve sordum:

- Şey... burayı nerden biliyorsunuz? Şehrin baya dışında ve siz navigasyon kullanmadan buldunuz.

+ Geçen haftalarda bir genci buraya getirmiştim. Sanırım iki hafta önce falandı. Arabadan inerken bana bir mektup vermişti. Üstünde yazılı adrese bırakmamı istemişti. Sonra da depoya doğru yürümeye başladı. Bu depo Kore Savaşından beri kullanılmıyor. Çevre kasabaların buraya taktığı ad "Zindan". Bu bile içeri girmemek için bir neden sayılır. Ama o genç... merakımdan bir saat bekledim burda. Çıkmadı. Sonra mektubu göndermenin mantıklı olduğunu düşündüm.

Şoförün anlattıklarından sonra aklıma Jimin geldi. Ahh Jimin... Neden yalnız hareket etti ki?

Bir kağıda Tae'nin numarasını yazdım ve şoföre uzattım.

- Çok teşekkür ederim bayım. Beni burda bekleyin. Eğer yarım saat içinde gelmezsem polisi ve bu kağıttaki numarayı arayın. Şimdiden teşekkürler.

+ Önemli değil genç bayan. Yine de dikkatli olun. İçerde ne olduğunu bilemezsiniz. Dediklerinizi yapacağım. Bana güvenebilirsiniz.

Kafamla onaylayıp arabadan indim. Depoya doğru yürümeye başladım. Kapının önüne geldiğimde kafamı çevirip taksiye baktım. Şoför camdan beni izliyordu. O adama güvenmiyordum ama başka çarem de yoktu. Kapıyı açıp içeri girdim. Öğlen olduğu için içerisi aydınlıktı. Etrafa bakarak yürümeye başladım. Bir süre yürüdükten sonra ayağıma çarpan bişeyle durdum. Bu... Jimin'in anahtarlığı.. Jimin!

- JİMİİİN!!! JONGKOOK!!! BURDA MISINIZ!!! Jİ-

Bağırışlarım ağzımı kapatan bir elle bölündü. Beni kendine çevirdi. Onu tanıyordum.. Chan.. Chan.. Yeol?

~ Merhaba bayan Sürtük. Ben Chanyeol. Hatırladın mı? Şu liseden beri sana aşık olan. Hatta Jongkook ve Taehyung olmasaydı sana ve bedenine de sahip olacaktım. Şimdi burdasın. Buraya geleceğini biliyordum EJ. Şu andan itibaren seni kimse kurtaramaz benden. Artık benim olma vaktin geldi. Önce Lucy seni görmeden saklamalıyım. Seni görürse biteriz tatlım. Ve ben sana sahip olmadan bitmek istemiyorum...

Aman Allahım.. Cidden bu çocuk ne saçmalıyor. Bana.. bana tecavüz mü edecek?! Hayır !!

- Bırak beni seni aşağılık herif! Bana dokunmana izin vereceğimi mi sanıyorsun? ASLA!! BIRAK BENİ!!

+ Şimdi sakin ok EJ. Seni odama götüreceğim. Biraz beklemen gerekecek beni. Sonra yanına geleceğim bebeğim.

Kulağıma doğru fısıltıyla konuşuyordu ve bu gerçekten iğrençti. Beni sürükleyerek bir odaya getirdi. Ağzımı bantladı ve beni yatağa attı. Ağırlığını üstüme verdi ve masadan aldığı iple ellerimi yatağın başlığına bağladı. Çırpınıyordum ama çırpınışlarım sönük kalıyordu. Sonuma yaklaştığımı hissediyordum. Yüzüme doğru yaklaştı. Dudakları kulak mememe değiyordu. Göz yaşlarım istemsizce akmaya başladı.

+ Ağlama güzelim. Sana hiç kimsenin yaşatamayacağı bir deneyim yaşatacağım. Çok eğleneceğiz tatlım.

Dudaklarını kulağımdan indirip boynumu öpmeye başladı. Boynumu ısırdığında acıdan inledim. Bu onu mutlu etmiş olamlıydı ki aynı şeyi tekrarlayıp durdu. Ağlamaktan bitap düşmüştüm hiçbir karşılık veremiyordum. Enerjim kalmamıştı. İstediğini alacaktı...

Her şeyden vazgeçmem, direnmeyi bırakmam an meselesiydi ki dışarıdan gelen siren sesleriyle Chanyeol üzerimden kalktı.

Kapıyı açıp dışarı çıktı. O çıktıktan birkaç dakika sonra beni buraya getiren taksi şoförü odaya girdi hızlıca bana yaklaşıp ellerimi çözdü.. Sessizliğin hakim olduğu depoda şimdi silah sesleri vardı. Kapıdan oldukça uzaktaydık. Hareket etmek için silah seslerinin bitmesini bekledik. Silah sesleri bittiği an Taehyung'un endişeli sesi sardı depoyu

- EUNJUNG!!! EJ!!!!

~ TAEHYUNG!!! TAE-AH!!
Saklandığım yerden çıkıp Taehyung'a doğru koştum. Karşımdaydı.. endişeli gözlerle bana bakıyordu. Gülümsemesi ise rahatladığını gösteriyordu. Onu görmenin verdiği rahatlıkla gülümseyecektim ki depoyu üç el silah sesi doldurdu. Silah seslerinin ardından üç ok saplandı sırtıma. Ve dünyam yavaş yavaş kararmaya başladı. Ne Taehyung'un bağırışları netti ne de Jongin'in koşuşu... O karmaşada elleri bağlı bir şekilde yanıma koşan Jimin ve Jongkook da soluktu. Ben mi ölüyordum? Yoksa dünyam mı yok oluyordu? Taehyung yanıma oturdu ve başımı dizine yatırdı.

- Ölmeyeceksin EJ. Buna izin vermem.. Sen.. ölmeyeceksin tamam mı? Söz ver bana!

+ Tae-ah... ben... yoruldum. D-dinlenmek...
i-istiyorum. Nolur... izin ver.

- Eunjung ben.. ben sensiz yapamam.. Anılarımız seni terk ettiğinde ne kadar acı çektim biliyor musun? Anılarımızla birlikte öldüm ben EJ. Jongkook olmasaydı şimdi bi harabeydim. Beni o inandırdı anılarımızı tekrar oluşturabileceğimize. Ama daha hiçbir şey yaşamadık EJ. Tüm anılarımız benim zihnimde yaşarken sende hiçbir şey olmadan gitmene izin veremem. Yaşamamız gereken çok şey var. Söyleyecek çok sözümüz var. Gitme EJ... Geleceğimizi bırakıp gitme. Beni bırakıp gitme...

Duyduğum son sözler zihnimde yankılanırken göz kapaklarım kapanmaya başladı. Dünyam sonsuz karanlığa yuvarlanırken aklımda tek bir şey vardı: Benim geçmişim de, geleceğim de Taehyung'du. Ben sadece onu seviyordum. Kalbim sadece ona aşıktı...

VEEEEE BÖLÜM SONU!!
Umarım beğenmişsinizdir. Düşüncelerinizi yorumlara aktarmanız dileklerimle :)
PSCast ^^

NOT: UNUTMA...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin