BİR DAHA SÖYLE

7 0 0
                                    

Bu hayattan yorulmuş ve sıkılmıştım. Yaşama amacım bile yoktu. Tek isteğim sessiz sakin bir hayat yaşamaktı ama sanırım o da olmayacaktı. Ben niye yaşıtım olan gençler gibi gülemiyor, eğlenemiyor, kötü bir olay yaşadığımda aileme bahsedemiyordum yada mutlu bir olay yaşadığımda aileme mutluluğumu anlatamıyordum. Oysa bunları yapmak için neler vermezdim ki...

Gördüğüm rüyanın etkisinden hala çıkamamış bir halde evime doğru yürümeye başladım. Yüzüme çarpan rüzgar sanki gözyaşlarımı kurutmaya ant içmişti. Ben ağladıkça daha çok rüzgar esmeye başlıyordu sanki, yada bunlar sadece benim hayalimden ibaretti bilmiyordum.. Önüme gelmiş saçlarımı ellerimden geçirerek arkaya doğru savuşturdum, sonra artık ağlamaktan sırılsıklam olmuş yanaklarımı sildim kollarımla. Küçükken de hep ben silerdim gözyaşlarımı, annem bir kez olsun silmezdi hatta daha fazla ağlatırdı beni çünkü ona göre ağlamak zayıflık göstergesiydi. Oysa ben öyle düşünmezdim, insan ne kadar ağlarsa o kadar rahatlardı bence o yüzden ağlamanın zayıflık göstergesi değil de insanı daha güçlü kıldığına inanırdım.

Ben düşüncelerimle boğuşurken ayağıma takılan bir taş yere düşmeme neden olcaktı. Ama reflekslerimin hızlı olması nedeniyle düşmekten son anda kurtuldum ve sinirle taşa doğru tekme savurdum. Tekmenin etkisiyle yuvarlanan taşta oyalandı gözlerim bir süre. Taş yuvarlandı yuvarlandı ve son olarak başka bir taşın yanında durdu. İstemsizce gülümsedim bunu gördüğümde, çünkü yuvarladığım taş sanki sevgilisini bulmuş teşekkür ediyordu bana. Bu düşünce psikolojimi sorgulattırdı bana biraz, ama olsundu sonuçta hayat hayaller olmadan çekilmezdi.

Bu sırada rüzgar şiddetini arttırmış ve ardından yağmur çiselemeye başlıyordu. Bunu yüzüme gelen küçük damlalardan anlamıştım. Keşke zaman dursa diye düşündüm, zaman dursa da ben sonsuza kadar yağmurun altında kalsam, kimse beni duymasa, görmese...

Başımı gökyüzüne doğru kaldırdım bana göz kırpan bulutlara gülümsedim ve kendi etrafımda dönmeye başladım, bunu küçükken de çok yapardım. Ne kadar çok kendi etrafımda dönersem bulutların o kadar beni gökyüzüne doğru çekeceğini düşünürdüm. Bunu hatırlamam zaten ağlamaktan bir haber olan gözlerimin daha çok ağlamasına neden oldu. Buna sinirlenen bedenim daha hızlı kendi etrafında dönmeye başladı. Daha çok dönmeliydim, belki gerçekten bulutlara doğru yükselirdim. Dön Efsun, dön Efsun, daha çok dön...

Ne kadar süredir döndüğümü unutmuştum. Ta ki bedenim başa bir bedene çarpana kadar. Çarpmanın etkisiyle acıyan koluma yüzümü buruşturdum ve huzurlu dakikalarımı kimin bozduğunu görmek için başımı kaldırdım ama karşımda kaşlarını çatmış bana bakan Koray'ı beklemiyordum. Hışımla "Ne yapıyorsun ya burda?" diye bağırdım. Sorum onu eğlendirmiş olacak ki sinsice gülmeye başladı. "Seni özlemiş olamaz mıyım sevgilim?" diye soruma soruyla karşılık verdi. Onunla laf dalaşına girmek istemediğim için "Aman be ne yaparsan yap canın cehenneme Koray". dedim ve evime giden adımlarımın hızını arttırdım.

Bunun üzerine kolumu sertçe kendine çekti "Yeniden söyle." dedi gözlerimin içine bakarak. Ne demek istediğini anlamadığım için gözlerine boş boş bakmaya devam ettim. Sabır dileniyormuş gibi kafasını gökyüzüne doğru kaldırdı ve derin bir nefes üfledi havaya. Yakınında olmam nedeniyle sıcak nefesinin bir kısmı benim yüzüme çarptı, çok güzel kokuyordu, hem de tadına bakmak isteyeceğim kadar çok...

Aniden bakışlarını tekrar bana doğru çevirdi ve ben bakışlarının esiri oldum sanki. "İsmimi." hırıltılı sesi kulaklarıma doldu. "Tekrar söyle." dedi arzulu bakışlarını benden çekmeyerek. Bakışlarına tek kaşımı kaldırarak cevap verdim. "Ne o, aşık falan mı oldun bana Koray?" eğlenerek çıkan sesim onu güldürmedi, aksine kaşlarının hafifçe çatılmasına neden oldu. "Olursam ne olurmuş Efsunum." diyerek beni şaşırtmaya çalıştı. Ah tanrım, lanet olsun ki başarmıştı da. O bana biraz önce Efsunum demişti değil mi? Bir insanın sözlerine hiç bu kadar takıldığımı hatırlamıyordum ama o beni biraz önce tek kelimeyle kendine hapsetmeyi başarmıştı.

 "Lanet olsun, beni kendine çekmeyi bırak." diye tersledim ve gitmek için yanına bir adım attım ama o da benim adım attığım tarafa adım attı ve ben kafamı onun göğsüne sertçe çarptım. Bunu bilerek yapmış olacak ki kulağa melodi gibi gelen kıkırtısı etrafımızı sardı. Kendimi onun gülüşüne kaptırarak ben de ona eşlik ettim. Gülüşümü duymasıyla bakışları tekrar beni buldu ve sanki bir şey yapmaya hazırlanıyormuş gibi gözleri karardı.

Yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve tepkimi ölçmek istermiş gibi bekledi bir süre. Ne yapacağını merak ettiğim için herhangi bir hamle yapmadım ama o bunu yanlış anlamış olacak ki sertçe dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Bunu yapmasıyla aniden irileşen gözlerim kendini ele verdi. 

Doğrusu bunu beklemiyordum ama ne Koray'ı ittim ne de öpüşüne karşılık verdim. Orada onun dudaklarının dokunuşunu aklıma kazıdım. Çok nazik öpüyordu, sıcak nefesi benim nefesime karışıyor, karşılık vermemi istermiş gibi yumuşak dokunuşlarıyla dudaklarıma izlerini bırakıyordu. Ve ben her öpüşünde kendimi kaybediyordum...










Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 25, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BUZ KALPLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin