yirmi altı'

2K 224 116
                                    

[Yein]

İnsan hataya meyilli bir varlıktır. Yaptığı hatalar sayesinde yaşamı öğrenir. Yaşanmışlıkları sayesinde var olur. Bütün insanlar hayatlarında bir kere de olsa hata yapmışlardır. Önemli olan yanlış yapmamak değil, yapılan yanlıştan ders çıkarmaktır. Aksi mümkün değildir zaten, yanılgıya düşmemek mümkün değildir. Önemli olan o yanılgılardan ne öğrendiğimizdir. Ve onları düzeltmek için neler yapabileceğimiz mühimdir.

İçinde hissettiği boşluk gözlerine vurmuştu yanımda oturan kızın. Siyah ve kısa saçları hâlâ benim için alışılmamıştı. Belki bunun için mi uğraştı bunca şeyin arasında diye düşünenler vardır, hatta neredeyse eminim Jimin'in tam da böyle düşündüğüne. Ancak insan o çaresizlik ve depresyon çukuruna düştüğünde ne yapacağını şaşırıyor. Sujeong'u anlıyordum, ilk kez. Onunla tanıştığım günden beri onu ilk kez bu kadar iyi anlıyordum. Nemli gözlerini ne zaman görsem içimi bir hüzün kaplıyor, ne kadar pişman ve çaresiz olduğunu yalnızca gözlerine bakınca fark ediyordum.

Başını arkasındaki cama yaslamış boşluğa bakıyordu. Trendeydik, nereye gittiğimiz hakkında benim bir fikrim olmasa da onun vardı belli ki. Yalnızca onu takip ediyordum. Tek tük insanlar vardı, saat çoktan gece yarısını geçmişti hatta sabah saatlerine yaklaşıyorduk. Bu saatte çalışan bir tren bulduğumuz için şaşkındım ancak sanki Sujeong her şeyi planlamış gibiydi. Hiç aksamadan, emin adımlarla, keskin bir şekilde gerçekleştiriyordu hareketlerini. Bense ona ayak uyduruyordum sadece.

Yine de eksik bir şeyler olduğunu hissediyordum. Onun gözleri her zamanki gibi parlamıyordu. Duyguları sönmüştü, ruhu emilmiş gibiydi. Ne düşündüğünü tahmin etmesi zordu, bakışlarından anlamak mümkün değildi. Eskiden olsa anlardım. Onunla arkadaş olmasak bile onu çok iyi tanıyordum.

Dayanamadım. Elim elinin üstünde yerini aldığında bakışlarını yavaşça ellerimize indirdi. Gözünden bir damla yaş düşüp elimin üstünü ıslattığında içim titremişti. Bu kadar üzüleceğimi, o bu hâlde olduğu için bu kadar canımın yanacağını söyleselerdi inanmazdım. Yaşamama rağmen inanması güçtü.

"Halledeceğiz, merak etme."

"Biliyorum."

Başını kaldırıp gözlerimin içine baktığında ürkmüştüm. Nasıl anlatılır bilmem, bakışları o kadar... Çok garipti. Gerçekten o kadar garipti ki, daha önce böyle bir duygu hissettiğimi hatırlamıyorum. Elimden bir şey gelmeyecek gibiydi, ilk kez bu hayatta çaresiz hissediyordum. Karşımdaki ruhu ölmüş kadını canlandırabilmek adına yapabileceğim hiçbir şey yoktu sanki. Bu canımı acıtıyordu.

"Sujeong..."

Ne söyleyecektim, konuşsam bile hangi kelimeler dökülecekti dudaklarımdan? Var mıydı ki ona ümit verebileceğim bir cümle? Onun umudu olabileceğim sözler var mıydı? Eğer varsa söyleyin bana, bir bir sıralayacağım ona. Onu böyle görmek hiç hoşuma gitmedi. Bu iyi ve güzel kadının gözlerimin önünde acılar içinde sessizce ağlamasını izlemek hiç hoşuma gitmedi. Bu böyle devam edemezdi.

"Taehyung iyi olacak Sujeong."

"Biliyorum Yein."

Biraz sert çıkışmıştı gözyaşlarını sildiği sırada bana. Ona kızamıyordum, aksine bana bağırıp çağırdıkça mutlu olacakmışım gibi hissediyordum. Herhangi bir duyguyu barındırması ses tonunun, benim için en büyük armağandı. Duygularını yitirmese yeterdi benim için, ne kadar sinirli olursa olsun ve benden nefret edip bağırırsa bağırırsın her şeye tastamamdım şu an. Yeter ki hissetsin, hislerini kaybetmesin.

Bir yandan da bilmediği ne olabilir diye düşündüm kendi kendime. Ona bilmediği bir şey söylemek istiyordum. Onu bir nebze olsun mutlu edecek, bilmediği herhangi bir şey söylemek istiyordum.

Magicless | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin