[Jungkook]
"Hepsi senin yüzünden! Görevini tamamlayacaktı, suikastçıyı öldürecekti! Ne diye öyle baktın ki Taehyung'a!"
"Jimin sakin ol."
"Nasıl sakin olabilirim Yoongi ya! Taehyung'un şu hâline bak! Bunların hepsi senin yüzünden Sujeong!"
"Jimin, yeter artık! Kız ağzını bile açmadı, yalnızca Taehyung ile ilgileniyordu!"
Yein'in bağırışıyla birlikte yerimde sıçramıştım. Gözlerimi açtığımda beni karanlık karşılamıştı, yalnızca kapıdan sızan ışık birazcık aydınlatıyordu bulunduğum odayı. En son neler olduğunu hatırlamak adına zihnimi zorlamıştım ancak başıma bir ağrı girmişti. Bu yüzden boş vermiştim, hatırlamamayı seçmiştim.
"Taehyung onun yüzündeki üzüntüyü görünce dur dedi Jungkook'a. Eğer Sujeong öyle bakmış olmasaydı o pislik şimdiye ölmüştü!"
Üzerimdeki battaniyeyi kenara atıp doğrulmuştum yattığım yerden. Sağa sola bakınıp yapacak bir şeyim var mı kontrol etmiştim. Olmadığına emin olduğumda ayağa kalkıp ışığa doğru ilerlemiştim. Bizimkilerin sesini takip etmiş, en sonunda daha önce ziyarete gelmiş olduğum evin salonuna gelmiştim. Burası Taehyung ve ailesinin eviydi ve annesiyle babası ortalarda yoktu, bizimkiler salonun ortasında dikiliyor ve tartışıyordu. Beni gördüklerinde hepsi susmuştu.
Yein koşar adım yanıma gelip kolumu tuttuğunda şaşkın bakışlarım tutuşunu bulmuştu. Yüzüne baktığımda endişesini görebilmiştim ancak anlamlandıramamıştım. Neden böyle endişeli görünüyordu, onu daha önce hiç böyle gördüğümü hatırlamıyorum.
"Ne oldu Yein?"
"İyi misin?"
"Evet, kötü olmam mı gerekirdi?"
"Nasıl hissediyorsun?"
"Gayet iyiyim. Ne diye bağırıyorsunuz, neyi tartışıyorsunuz?"
"Hatırlamıyor musun Jungkook?"
"Neyi?"
Yoongi'ye döndüğümde ortamda bir sessizlik oluşmuştu. Öyleki dışarıdaki fırtınanın varlığını fark etmemi sağlamıştı bu sessizlik. Rüzgâr evin camlarını dövüyordu, yağmurun sesi evin içine kadar ulaşıyordu. Ara sıra gök gürüldüyor ve bir flaş patlıyordu gökyüzünde. Kasvetli bir hava hâkimdi gecenin bu saatine.
"Söylesenize, neyi hatırlamam gerekiyor?"
Yine kimse yanıtlamamıştı sorumu. Birkaç saniye içinde Jimin dayanamamış olacak ki sessizce eliyle sağ tarafımı göstermişti. O tarafa dönüp neyi gösterdiğine bakmak istemiştim.
Asla beklemiyordum griye dönmüş saçlarıyla koltukta cansızca uzanan sevgilimi gösteriyor olmasını. Nefesim kesilmişti. Elim ayağım boşalırken dengemi kaybedeceğimi sanmıştım. Yein diğer elini de koluma koyup destek olmuştu bedenimin sarsıldığını fark ettiğinde.
"Taehyung..."
Yein'in elinden kurtulup hızlı adımlarla Taehyung'un uzandığı koltuğa ilerlemiştim. Yanında dizlerimin üzerine çöküp boşluğa uzanan elini tutmuştum sıkıca. Elleri buz kesmişti, yüzünün rengi gitmişti.
Ölü gibiydi benim sevgilim. İlk kez bir sıfatın ona yakışmadığına şahit oluyordum. Ölüm ve Taehyung; ikisi birbirine asla yakışmıyordu.
"Ne oldu sana..."
"Gerçekten hiçbir şey hatırlamıyor musun Jungkook?"
"Hatırlıyorum! Lânet olsun, her şeyi hatırlıyorum! Öldürmeliydim, o herifi oracıkta öldürmeliydim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magicless | taekook
خيال (فانتازيا)taehyung deniz erkeği olmak bu devirde zor vesellam hırlısı var, hırsızı var, sapığı var... ha bir de, psikopat jeon jungkook'u var! texting, düzyazı. soft, sihir, dram. 1K | 08.01.23 5K | 29.01.23 10K | 14.02.23 kurgu red with love ile ortak işleme...