Alex'in yazılarını kimse okuyamadı. Duygularını anlayamadılar. Bazıları çocukluk arkadaşı dedi, bazısı kardeş. Ama kimse asıl gerçeği bilmedi. Mehmet'in ailesi bu sefer evlatlarının naaşını kaldırabildi. Onu Selanik'in en kuytu mezarlığına gömdüler. Rahat uyusun, gavur, sonsuz uykusunda bile rahatsız edemesin diye.
Alex ise vatan haini olarak görüldü. İşkence ettikleri Türklerden birini korumaya çalıştığı için ölüsünü bile kaldırmadılar yerden. Bir gün tesadüfen Niko oradan geçmese, cesedi orada çürüyecekti. Vicdanlı delikanlı onu sırtlamış ve bir Hristiyan mezarlığına gömmüştü. İsmini yazamamış, isimsiz bir mezarda yatmıştı Alex. Babası ve annesinin olanları duyması pek uzun sürmemişti.
Mehmet'in iki şehit annesi ve babası, son evlatlarını da yitirince ansızın bir gün, güzel evlerinin bahçesinde asılı bulunmuşlardı. Alex'in annesi ilk böyle öğrenmişti Mehmet'in, ikinci evladının öldüğünü. Sonra şehre yan yana, el ele yatan Yunan ve Türk zabitlerinin haberi yayılmıştı. Uzun süredir oğlunun eve gelmediğini fark eden anne, kabullenmişti sonunda.
Sadece üç gün sonra, Yunanlar esir Türkleri serbest bıraktı. Geriye bir avuç delikanlı kalmıştı. Onların da nereye gittikleri belli değildi. Bir kısmı yolunu kaybetmişti, bir kısmı ise aklını. Çok azı ailesini tekrar görebildi.
Alexander ve Mehmet'in aşkını ise kimse bilmedi. Tanrıyla aralarında sır kaldı.
"Mehmet.. sana bir şey olursa ne yaparım gerçekten bilmiyorum."
Mehmet oturduğu yerde ona doğru kaydı biraz. Az daha elleri birbirine değecekti. Aralarında milimler vardı.
"Ağzını hayra aç sevgilim. Bize bir şey olmayacak. Kaçıracağım seni daha."
Alex kıkır kıkır gülerdi sözlerine, sadece 17 yaşındaydılar.
"Gözlerin var ya, bin yıldıza bedel. Yıldızlar senin gözlerinde."
Mehmet, Alex'in güldüğünde kısılan gözlerini çok severdi.
"Kendine meftun ettin beni. Seni bırakamam Mehmet.."
"Yıldız gözlerini bırakır mıyım sanıyorsun? Delikanlı adam yavuklusunu bırakır mı?"
Alex, sözlerine utanır susardı. Her gün kilisede bunun için dua ediyordu. Meryem anam, beni Mehmet'imden ayırma.
Sonra Emine ana Mehmet'i çağırdı. Mehmet oturduğu yerden kalkmadan önce yavuklusunu iyice süzer, her zerresini aklına kazıyıp, sonra hayal ederdi.
"Haydi, selametle kardeşim!" Bile bile, annesi duysun diye bağırarak konuşurdu.
"Selametle, kardeşim." Alex de ona uyar, eve gidene kadar sırıtıp dururdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alexander'ın mektupları
Historical FictionAlexander, Türk sevgilisi Mehmet esir düştüğünde duygularını kağıda döker.