********
1.4- Hoş Geldin, Biz Diye Bir Şey Var ArtıkAltı senelik en yakın arkadaşım Do Kyungsoo ile tanıştınız. Onu biraz size anlatayım. Liseyi İngiltere, üniversiteyi Amerika'daki okumuş bir çıtır. Çocukluğu başka yerlerde geçtiğinden ötürü kendini pek de Koreli hissedemeyen bir Koreli. Otuz yaşında değil, yirmi dokuz yaşında askere gidecek ama önce burada kök salmayı denemek istiyor. Otuz yaşında giderse askerlik için gönülsüz olduğu çok bariz olurmuş. Beni tam da böyle diyerek ikna etti. Askere aynı zamanda gidip, bir an önce aradan çıkarmayı düşünüyoruz durduk yere dört sene ayrı kalmamak için. Kyungsoo'cuğum İngiltere'deki lisesinden harika notlarla mezun olduktan sonra ailesiyle Amerika'ya taşındı ve yapma oğlum işletme oku, etme oğlum tıp oku diyen ana babasına bir beşlik çakıp gizlice gastronomi okumaya başladı. Sürprizi çok seven bir aile oldukları için annesi ve babası zaten onlardan başka bir eyalette yaşayan oğullarını zorla eve döndürmeyi fazla abartı bulduklarından, onu dönmeye mecbur bırakmak için maddi desteklerini çektiler yani beş parasız bıraktılar ki Kyungsoo pişman olup seneye istedikleri bölümü okusun.
Onlar için haberler kötüydü çünkü oğulları yılmaz bir savaşçı ve bir deliydi.
Bu deli anasının babasının numarasını silip kendine üç tane yarı zamanlı iş buldu. Birinci işi iyi bir otelin mutfağında bulaşıkçılıktı, haftanın üç günü öğlen üçten gece bire kadar burada çalışıyordu, ikinci işinde çamaşırhanede çalışıyordu ve üçüncü işi çocuklara Korece öğretmekti. Bir senenin sonunda bitmiş halde falan değildi, eskisinden daha güçlüydü ve kendine olan özgüveni de yükselmişti. Kyungsoo içimizden güçlü olan ki bunu söylemeye gerek bile yok. Ben olsaydım ağlayarak ailemden özür diler ve paşa paşa onların dediğini yapardım. Anne ve babamın üniversitede çift anadal ile dil okumama karışmamaları bu hayattaki en büyük şanslarımdan biri o yüzden. Neyse işte, Kyungsoo bulaşıkçılık işinde terfi etmiş ve akşamları mutfakta ufak da olsa yemek işlerine başlamıştı, bu patetes soğan soymak bile olsa Kyungsoo için değerliydi çünkü kendi işiydi.
Sizce de harika biri değil mi?
İşteki yükselişle kazancı da artmıştı bu sayede, neyse ikinci senenin başında ailesi artık bu hasrete dayanamadığından ve oğullarının geri adım atmayacağından emin olduklarından özür dilemek için ta onun ayağına gittiler de öyle barıştılar. Kyungsoo bu savaşı da kazanmıştı yani. Kazandığı ne ilk ne de son savaştı bu.
Kyungsoo'nun ailesi ev arkadaşı olan kuzenim Minjoo noona ile tanıştıktan sonra Kyungsoo banka kartına tekrar kavuşmuştu. Bana o ay üç bin dolar yolladı. O parayı güzelce kardeşlerimle ezdik Japonya'daki gecikmiş yaz tatilimizde. Kyungsoo sonra çamaşırhandeki işini bıraktı ve otelde daha uzun süre çalışmaya başladı.
Alev gibi bir oğlan gerçekten. Hep öyleydi.
Işıyan sabaha rağmen ne kadar onu bırakmak istemesem de saat dokuza doğru sabaha karşı daldığım uykumdan uyandım ve kalktım. Ona kendi ellerimle, evimizdeki ilk gerçek yemeği hazırlamak istedim. Senelerdir bana yazdığı tarifleri delinin biri olduğum için bir deftere yazdığımdan, açtım o defteri ve ona sıcacık bir çorba hazırladım. Pirinci de makinede değil ocakta pişirdim. Çünkü bugün önemli bir gün.
Kyungsoo ile ilk kez bir sabaha uyanıyorum. Senelerdir neredeyse her sabah günaydın mesajı attığım ona ilk kez bizzat günaydın diyeceğim. Gidip onu uyurken izleyeceğim, onun ismini yumuşakça söyleyecek ve gözlerini yavaşça açarken ona bakacağım. Sofrayı hazırlarken düşündüklerimi heyecanıyla kocaman gülümserken buluyorum kendimi. Onu uyandıracağım, onun yaptığı ilk şey sesimi duymak olacak bu sabah, ikincisi ise beni görmek. Gözlüklerini isteyecek belki, alıp ona uzatacağım. Uykulu sesini duyacağım. Yüzünü izleyeceğim yine. Masaya gidip onu bekleyeceğim.
Sen de kimsin diye çığlık atmak istiyorum kendime şu an. Sen kimsin ulan, bu ben miyim? Ama nafile. Gidip Kyungsoo'nun başında bekliyorum onun yerine. Ona sesleniyorum. Onu izliyorum.
****
Günaydın aşkımlarım gününüz bahar olsun♡ Sizi çok seviyorum
Gölge
04.03.2023
Cumartesi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beni kendine yakın tut''kaisoo
General Fiction"Kalbin nerede senin?" diyorum kendimi koltuktan yere yuvarlarken. Dramatik bir ikili olduğumuz kesin, bununla ilgili bir problemimiz yok. "Kaybettim," diyor ciddiyetle, "bir sabah kalktım ve olması gerektiği yerde değildi." "Çünkü onu çaldım." di...