4.1

54 4 4
                                    

BÖLÜM 4: Sensiz Saadet Neymiş?*

I want you
And i always will
I wish i was worth you*
4.1: I Want You
Zaman akıp geçiyor. Aralık ayı sert bir giriş yaptı. Hafta sonu için bir dağın eteklerindeki kiraladığımız ahşap ev ertesi sabah karlar altındaydı. Dün akşam kuru bir soğuk ve açık bir hava vardı. Ayaz o kadar keskindi ki dışarıdaki mangal planımızı iptal edip portatif ocakta salonda pişirip yemiştik aldığımız etleri. Salona serdiğimiz yer yataklarına uzanmıştık daha sonra, içtiğim onca şişeden sonra gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Kyungsoo, "Jongin." diye mırıldandı. Gözlerimi zar zor açtım. "Çok soğuk değil mi ya, uyuyamıyorum."

Ondan daha fazla içtiğimden mi bilinmez ben o kadar üşümüyordum, evin yerden ısıtma sistemi açıktı ve ilk kez bir evde gördüğüm için hevesle yaktığım şömine daha yeni yeni çıtırdayarak sönüyordu. Hasta olmasından endişe ettim. Kalktım ateşini kontrol ettim, normaldi. Çenesine kadar çektiği yorganın altından öylece beni izliyordu. "Çoraplarını giydin, değil mi?"

"Evet efendim." dedi. Saçlarını okşadım yavaşça. Çok sevimliydi ve bunun haksızlık olduğunu düşünmeyecek kadar hoşlanıyorum bundan. Aklım gidikti. Bana yavru köpek bakışlarıyla bakıyordu, aklımın uydurup uydurmadığından emin değildim ama çok güzel bakıyordu, kesinlikle.

"Seni çok seviyorum." dedim. "Biliyorsun değil mi?"

Başını salladı. Sarhoşluktan Kyungsoo'yu çift görmek üzereydim ama onun yerine gözlerinin ıslaklıkla parladığını gördüm. "Bunu sakın unutma. Ne olursa olsun seni çok seveceğim." Kyungsoo duygusal filmler izlediğimiz zamanlar haricinde ağlamazdı. Gözlerinin dolmadığına kendimi inandırdım. Elimi uzatıp göz altlarına yokladım, kuruydu.

"Ne oldu ki birden?" diye sordu.

"Yalnızca sarhoşum." dedim. "Bir de seni çok seviyorum." Yatağımı onun yatağıyla birleştirdim. Yorganımın bir kısmını onunkinin üzerine serdim ve onun yanına yattım. "Sana sıkıca sarılacağım ve böylece artık üşümeyeceksin. Anlaştık mı?"

"Anlaştık." Bana doğru kaydı. Göğsüme yaslandı. "Keşke hep sarhoş olsan diyeceğim neredeyse." diye mırıldandı kendi kendine ama anlayamadım.

"Bu akşam ne kadar da iyi bir çocuksun böyle." diye soruyorum ona sarılırken, sırtına koyduğum elim onu ısıtmak için orada geziniyor.

"Ben kötü biriyim aslında, şu an her gece sarhoş olmanı diliyorum." diyor bana yaslı olan yüzü dolasıyla boğuk bir sesle.

"Sen en iyisisin, bunun aksini hiç düşünmedim. Karaciğerime kastın mı var bu arada?"

"O kadar da iyi değilim, abartıyorsun. Hatalar ve bencillikler yapıp duruyorum. Sağlam karaciğerinden nefret ediyorum, biraz yağlanması için daha çok içmelisin. Bak, kötü biriyim."

"En iyisi sensin, fikrimi değiştiremezsin. Hataların bile güzel senin." Ofluyor.

"Şapşal şapşal konuşma."

"Tamam, tamam, şapşal şapşal konuşuyorum ben. Sen haklısın hayatım." Onu bir lokmada yutmak istiyorum. Bu his beni delirtiyor. Onu kendime çekmek, tüm bedenini bedenimde hissetmek istiyorum. Sarhoş kafam hiç de yardımcı olmuyor ancak onu incitebilecek olmanın korkusu beni bir çivi gibi sağlam iradeli biri haline getiriyor.

Alnına bir öpücük konduruyorum. "Ateşin normal gibi Kyungsoocuğum." diyorum. Ben onu sevmek istiyorum, yaralarını sarmak, onu iyileştirmek, iyi hissettirmek, güvende olduğunu bildiği o limanı olmak istiyorum. Kendimi bu yüzden ölecek olsam dahi koyvermeyeceğim. Onu düş kırıklığına uğratmayacağım.

beni kendine yakın tut''kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin