4.4
Sunlight comes creeping in
Illuminates our skin
We watch the day go by
Stories of all we did
It madde me think of you
It made me think of you
Yeni yıl akşamındayız, cumartesi zaten izinli olduğum için kurduğumuz sofra Kyungsoo ve benim ortak çalışmamızla hazırladığımız şeylerden oluşuyor. Kimseyi davet etmedik, kimsenin de davetine gitmedik. Bu birlikte kutlayacağımız ilk yılbaşımız olacak. İçim içime sığmıyor sanki öyle sevinçliyim, sanki ilkokulda şiir okumak için seçilen kişi benmişim gibi. Tüm gün yan yana ya süslemeler uğraştık ya da mutfakta yemeklerinizi hazırladık.
Atlantis'i mi buldum yoksa? Atlantis beni mi?
Birbirinin aynısı kırmızı kazaklarımızı giyiyoruz benim ısrarlarım üzerine. Önce onun giyinmesini bekliyorum çakallıktan. Bakıyorum koyu renk kot pantolon giymiş, koşup bende aynısından giyiyorum. Kafama yeni yıl için aldığımız zımbırtıyı takıyorum. Hop, hazırım.
Aynaya gülümseyerek bakıyorum ve kendime öpücük atıyorum. Beynim bomboş. Henüz tek yudum içmedim ancak garip bir sarhoşluk içindeyim.
Kyungsoo beni gördüğünde kahkaha atıyor. "Ben sana hoca anlamasın, değiştirerek yaz demedim mi Jongin?" diye soruyor. Omuz silkiyorum.
"Anca beraber kanca beraber Kyungsoocuğum." diyorum ve ona sarılmaya gidiyorum. Ona sarılıp, yanaklarından bol bol öptüğümde, "Ya bir dur, daha saat yedi bile değil, girmedik yılbaşına." diyor.
"Fragman bu bebiş." diyorum ve onu kolundan çekiştirerek koltuğa götürüyorum. "Bütün akşam yan yana durmalıyız çünkü yeni seneye nasıl girersen öyle geçer."
"Böyle şeylere inanmanı tavsiye etmiyorum şekerim." diyor tüm bilmişliğiyle. Batının katılığını sıcacık yuvamıza sokmaması gerektiğini söylüyorum. Yeni yılı bizzat batının bize empoze ettiğini söylüyor. Ağzımın payını veriyor ama yılmıyorum ve ne demek istediğimi biliyorsun, neden beni bozuyorsun diye onu bir boy daha öpüyorum. Onunla boğuştuktan sonra, "Tamam, deneyelim işte. Eğer gerçekleşme şansı varsa, sırf denemediğimiz için kaybetmek çok yazık olmaz mıydı?" diye soruyorum. Kolumun altında dramatikçe zar zor nefes alıyormuş gibi yapmakla meşgul olduğundan sorumu pek ciddiye almıyor.
"Benim yıkanıyormuş gibi hissediyorum." diyor. "Önceki hayatında bir İngiliz masonu falan mıydın?"
"Öncelikle ağzından yel alsın ama senin hoşuna giden bir şey olmak isterdim." diyorum. Acayip tatlı değilsem neyim? "Neden hoşlanıyorsan o olayım." diyorum ve gözlerinin en iççine bakıyorum.
"Senden hoşlanıyorum. Başka bir şey olmana gerek yok." Yuh, söyledikleri beni tokatlıyor.
"Aman da aman, neler de söylermiş." diyorum yanaklarını sıkarken. O nasıl alnıma vurup, üfletiyorsa ben de hep onun yanaklarını sıkıyorum tam da böyle. Canının yandığını belirtmek için bana bağırıyor. Arsızın biri olduğum için, "Bu kadar sevimli olursan seni ısırmak zorunda kalırım." diyorum ve daha da sinirleniyor.
Elini alnıma koyup beni geri itiyor, "Fırında hala bir tepsi kurabiye var, biliyorsun ki." diyor ve zar zor benden kaçıyor.
"Kalbin nerede senin?" diyorum kendimi koltuktan yere yuvarlarken. Dramatik bir ikili olduğumuz kesin. Ve bununla ilgili bir problemimiz yok.
"Kaybettim," diyor ciddiyetle, "bir sabah kalktım ve olması gereken yerde değildi."
"Çünkü onu çaldım." diyorum göz kırparak. Yattığım yerden ona bakıyorum ve tamam işareti yapıyorum sağ kolumu kaldırarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beni kendine yakın tut''kaisoo
Ficción General"Kalbin nerede senin?" diyorum kendimi koltuktan yere yuvarlarken. Dramatik bir ikili olduğumuz kesin, bununla ilgili bir problemimiz yok. "Kaybettim," diyor ciddiyetle, "bir sabah kalktım ve olması gerektiği yerde değildi." "Çünkü onu çaldım." di...