on

284 40 35
                                    

hueningkai eve gitmiş ve o gece uzun zamandır çekmediği kadar güzel bir uyku çekmişti. bedeni o kadar yorgundu ki ardı sıra gelen düşünceler topluluğuna kapılarını tamamen kapatmıştı. o da bunu fırsat bilip su içmek için bile ara vermeden devam etmişti uykusuna. yeonjun ise bar kapısından içeri girdiğinde tepeden tırnağa garip hissediyordu. gözlerini, kremle nemlenmiş parmak uçlarında gezdirdikten sonra elindeki kreme bakmıştı. aralarındaki etkileşim farklı mıydı ya da böyle düşünen sadece o muydu bilmiyordu.

gitarını sandalyeden çekip masaya koymuş ve kendisi oturmuştu. daha önceki hisleri bunun gibi değildi. oysa şimdiye kadar defalarca etkilenmişti başkalarından. üstelik bir kız arkadaşı da vardı. fakat o eline dokunmaktan ziyade öpse, sarılsa veya göğsüne yatıp uzansa bile böyle bir hissiyatı yaymıyordu vücuduna. "hayır" demişti kendi kendine, az önce de düşünmüştü ki bir kız arkadaşı vardı, bu unutmaması gereken bir gerçekti. daha önce hiçbir erkekten hoşlanmamış olduğu gibi, bu garip bir durum olduğu için de farklı hissettirmiş olabilirdi. en azından kendini bu şekilde savunuyor, aklına gelen türlü düşünceleri de başından bu şekilde savıyordu.

yeonjun evine gitmiş, günün yorgunluğunu sırtından bir yük gibi atıp kendini de koltuğa bırakmıştı. dakikalar sonra alışkın olduğu tüylü beden kolları arasında yer edinip hırıltılar çıkarmaya başlamıştı bile. yeonjun dudaklarını yukarı kıvırdı, buzdolabından bir bira çıkardı ve rosa ile biraz kafa dinlediler. daha doğrusu rosa kısa bir süre içinde onun üzerinde uyuyakaldı, yeonjun ise yaz sonbahar esintisiyle havalanan yaprakları izleyerek saatlerce oturdu.

ertesi gün hava parçalı bulutluydu ve hafif bir rüzgar dolaşıyordu sokak aralarında. bugün hueningkai'nin sabah dersi yoktu. bu yüzden güneşle aynı anda uyanmamış, evde ve yatakta olmanın keyfini çıkarmıştı. haftaların yorgunluğu bir gecede geçmiş kadar rahatlamıştı. gerinerek yatağından kalktıktan sonra kahve yapmıştı kendine. kahvaltı yapmayı pek sevmezdi, devamlı bir öğün düzeni de yoktu zaten.

uyandıktan birkaç saat sonra fakülteye gitmek için evden çıkmıştı. çıkışta arkadaşları ile zaman geçirecekti ama nereye gideceklerine veya ne yapacaklarına karar vermemişlerdi. normalde enine boyuna düşünür, en sonunda da konfor alanını seçip evde kalacağını söyler ve onlara katılmazdı. ama bu sefer kabul etmişti, onları çok fazla göz ardı ediyordu şu sıralar ve bunu telafi etmesi gerektiğini düşünüyordu.

bu düşüncesi, gidecekleri yerin birkaç hafta önce gittikleri bar olduğunu öğrenene kadar sürmüştü. son dakika reddedememiş ve peşlerine takılmıştı. şimdi de yanlarında yarı heyecean yarı stres ve biraz da hayal kırıklığı ile yürüyordu. ortamdaki konuşadan yine uzaklaşmış bir halde bulmuştu kendini. yeonjun'u düşünmek bütün planlarını altüst ediyor ve fazlasıyla meşgul ediyordu zihnini.

"yarın çıkışta kütüphaneye mi gitsek?" dedi arin diğerlerine bakarak. gözleri hueningkai'yi bulduğunda bir cevap bekledi ondan. aralarına dönmesini bekledi. "bilmem ki, olabilir." dedi hueningkai. yine aynı şeyi yaptı, kesin olmayan ihtimallerle soruyu örtüp sırasını diğerlerine devretti. "hueningkai." dedi soobin adımlarını kesip. hueningkai de buna karşılık durmuş ve ona bakmıştı. "efendim?" dedi. soobin ise cevabını geciktirmeden konuştu. "sen iyi misin? sanki şu aralar bedenin burda ama aklın tamamen farklı bir yerde." birkaç saniye sonra ise taehyun atladı ortaya. "evet, bir sorun varsa bize neden söylemiyorsun? kendini bizden uzaklaştırma."      hueningkai tüm bu sorulardan kendini uzaklaştırmak için sahte bir gülümseme sundu arkadaşlarına. kendini savunmaya başlamadan önce çöpü çıkaran beomgyu'yu görünce hem istedikleri yere vardıklarını fark etti hem de bunu fırsat bilip "beomgyu!" diye seslenerek konuyu dağıttı.

perdeler kapansın, bu ev güneş sevmiyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin