Günler geçmişti. Tek başıma bahçede oturuyordum. Güneşin tadını çıkartıp kitap okuyordum. Bazen hayattaki amacımı, neden yalnız olduğumu düşünüyordum. Eric'e mesaj attım.
Monica: Selam Eric. Müsait olduğun zaman görüşelim mi? Seninle konuşmam lazım.
Eric: Akşam 9 uygun mu? Şu an pek müsait değilim. Olumlu mesaj atman yeterli. Görüşürüz.
Monica: Uygun. Göl evinde bekliyor olacağım.
Akşam belkide Eric'ten bazı cevapları alabilcektim. O zamana kadar havanın tadını çıkartmak istiyorum. Bir kaç saat sonra eve geçtim, duşa girdim. Duştan çıktıktan sonra bornozla mutfağa indim atıştırmalık bir şeyler bakıyordum. İçimde bir his vardı. Boğazımdan yukarısını yakan. Hemen soğuk su içtim. Açlığım bu yaz inanılmaz bastırıyordu. Sanki hiç doymuyor gibiydim. Çok fazla zorlanıyordum. Bir kaç aperitif atıştırıp giyinmek için odaya çıktım. Telefona baktığımda 2 cevapsız çağrı ve 5 mesajla karşılaştım.
Miggle 2 kere aramıştı. Mesajlardan bir kaçı Angeladan geliyordu.Angela: Selam Monica. Akşama Miggle ile sizdeyiz harika süprizleri varmış. 10 gibi orda olmuş oluruz. Britney de bizimle. Yaşasııııın kızlar gecesiiii!!!
Evet Angelanın mesajı böyle bitmişti.
Britney: Selam küçük cadım. Angela seninle konuşmuş. Akşama ordayız gelirken yemeği ben getireceğim. Mükemmmeell bir Lazaaaannyaaaa. Sakın yemek yeme ve şarap için bizi bekleeeeee.
Vay canına sanırım kızlar planı yapmıştı bile. Onları durdurmak imkansızdı. Buda demek oluyor ki Ericle 1 saat içinde kimliklerimizi konuşmamız ve bir sonuca varmamız gerekiyordu.
Diğer mesaja geçmiştim.Eric: Selam Monik, akşam 8 de ordayım hemen işlerimi bitirmeye çalışıyorum. Umarım sorun olmaz. Seni görmek için sabırsızlanıyorum.
Ellerim alev alev olmuştu. Telefonu bıraktım. Diğer iki mesaj ailemden gelmişti zaten. Önemli konular değildi. Hemen buz kovasına buz koymaya ve ellerimi hafifletmeye mutfağa inmiştim.
Saat 7 olmuştu bile. Mutfakta atıştırma tabağı hazırlayıp oturma odasına gittim. Bir duble burbon doldurduktan sonra müzik açtım. Şu anda düşünmek istemiyordum, rahatlamam gerekiyordu.
Hoparlörü açtım, sesi yükselttim.Monica: I loved you with a fire red, now it's turning blue
And you say sorry like the angel
Heaven let me think it was you
But I'm afraidTam nakarata gireceğim sırada, baaaammm! Sol duvardaki cam kırıldı ve içeri taşa sarılı bir not geldi. Kendimi korumak için hemen sehpanın altına saklandım. Etrafıma bakındım. Sadece taş vardı, çıt çıkmıyordu. Ne olduğunu anlayamadan bir ses duydum.
Eric: Monicaaaaaaaaa, Moniiiicaaaaaa nerdesiiiiin? Heeeeyyy duyuyor musun?
Kapıya vuruyordu. Hemen kapıya koştum ve açtım. Karşımda duran Eric'e sarıldım şoka girmiştim. Gözlerimden göz yaşları süzülüyordu. Eric beni içeri çekip ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Oturma odasına varınca anladı, gözleri buz mavisine döndü. Çenemden tuttup kendine baktırdı ve konuştu.
Eric: Bunu yapanı gördün mü?
Monica: Hayır!
Eric: Enerjisini hissetmedin mi?
Monica: Ben, ben hiç bir şey görmedim ve hissetmedim.
Ağlıyordum, ne demek istiyordu anlamıyordum. Hissedebilir miydik? Böyle bir şey var mıydı?
Eric: Burada bekle. Ben etrafı kolaçan edip hemen gelicem. O zamana kadar ellerini aç ve bekle. Sakin ol, sadece enerjiyi hisset.
Dediği gibi yere oturdum, ellerimi açtım. Düşünmemeye çalıştım. Sadece enerji hissetmeye çalıştım. Çok zordu yapamıyordum. Kendimi toparlamaya çalışıyordum. Tam yapamayacağım derken buz gibi bir enerji hissettim kapıda. İçimi soğutuyordu, ben alev alevken o buzla kaplı gibiydi. Kapı açıldığında gördüm ki bu Ericti!
Demek böyle bir şeydi enerjiyi hissetmek onu bir şekle aklımda sokabilmek. Bunu öğrenmenin heyecanı ve yaşadığım olayın korkusuyla dengesizleşmiştim. Eric içeri girdi beni yerden kaldırdı ve kanepeye oturttu. Yerden taşı aldı, taşın etrafındaki kağıdı açtı ve okudu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enerjimi Geri Verin Lütfen
FantasíaLütfen buz getirin! 🧊 Açlık geldiğinde ne kadar dayanabilirsin? Sevdiklerin gerçek yüzünü gördüğünde ne kadar yanında kalabilir?