Sayısız kederlerle, acılarla inleyen, ızdırap çeken, bahtsız insanlara acıyan Zeus, bir gün kendi kendine düşündü ve şöyle söylendi: "- İnsanların ve dolayısıyla tanrıların rahat etmeleri, ızdıraplardan kurtulmaları için eşsiz bir kahraman yaratmalıyım; bu kahraman, insanları bütün tehlikelerden, kederlerden uzaklaştırmalı, onları selamete eriştirmeli, kuvveti ve fazileti ile dünyayı kötülüklerden temizlemelidir." Zeus, böyle söylenerek karanlık bir gecede Olympos'dan aşağı indi ve Thebai şehrine geldi. Orada güzel ve muhteşem bir sarayda, boyu bosu, endamı, göğsünün olgunluğu, vücudunun ve yüzünün güzelliği ile bütün kadınları geride bırakan bir kraliçe yaşıyordu. Alkmene adını taşıyan bu eşsiz güzelin, bu ünlü kraliçenin kocası Amphitryon o zaman sarayda değildi, muharebe meydanında idi. Alkmene'yi ürkütmeden, hiçbir şüphe uyandırmadan elde edebilmek için, baş-tanrı kraliçenin kocası şekline girerek geldi, sarayın kapısını çaldı. Kapıcı ve muhafızlar, krallarını görerek sevindiler ve onun etrafına toplandılar, sonra onu karısının yanına götürdüler.
(kuvvetli ve faziletli HERAKLES)