Çok mutluyduk. Ece hamileydi. Akşam çekirdek ve kolayla kavgaları izledik. Ertesi gün, bir müzeye gitmeye karar verdik. Garip... Ormanın içinde aydınlık gözüken ama karanlık olan yerde bir müzeye gidiyoruz. Olsun. Bir arada olalım yeter. Garip olsada birlikte olmamız yetiyor. Annemiz babamız bizi merak etmiyor. Onlar... Yoklar.
Kahvaltı ettik. Saat 2'ydi. Yola çıktık. "Şşşt, Berfin heyecanlı mısın?" dedi Ayaz. "Asıl size sormalı Ayaz hanım hahhaa!" diye ekledim gülerek. Ece ve Emir arkada oturuyorlardı. Biz Ayaz'la beraber öndeydik. Ayaz arabayı sürüyordu. Bende onun yanındaki koltuktaydım. Drift atmaya çalıştı. Eh işte, Ayaz bu sana. Ece "noluyor amına koyıyım arabadadamı rahat yok?" dedi. "Ece klasik Ayaz işte bu." dedi Emir. "Ooo Ayaz hanım havalara mı girdiniz?" "Bana hanım demeyi bırakın amk." Güldük. Müzenin olduğu yere vardık. İlerledik. İnceledik. Müze ne kadar da güzeldi. Çok beğendik. Ece ve Emir önden ilerliyordu. Ece küçük bir kız çocuğu gördü. Kendini tutamayıp ağlamaya başladı. Emir "ay noluyo Ece!"dedi. "E-Emir... Sevgilim... Ben bir çocuk gördüm!" Ayaz'la kahkaha patlattık. "Yenge noluyo duygulandın mı hahahh!" "Valla Ece duygusal çift gibisiniz ayol!" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ormanda bir hayat
Lãng mạnBu kitap aşk acısı çekenlere, maceracılara ve doğayı sevenlere gelsin...