01

7K 158 205
                                    

Elfida

"Bana bakın kızlar. Pazarda başınız eğik dolaşıyorsunuz, katil etmeyin beni!" Pazara gitmeden önce her zamanki gibi babamın korumacı tehditlerini dinliyorduk. Talip çıkacak diye ödü kopuyordu.

Sürmenedeki bu sıkıcı hayatımıza renk katmak için halamıza gidecektik. Zar zor aldığımız izinle son kez babam için alışveriş yapmaya pazara gidiyorduk.

Ve en önemlisi Galatasaray-Trabzonspor maçına gidecektik. Babam koyu Trabzonspor'luydu. Küçüklükten beridir bordo-maviyle büyüyorduk. Ama ne İrem, ne ben hiçbir zaman Trabzonspor'u olmadık. O Beşiktaşlı, ben Galatasaray'lıydım. Tabii bundan babamın haberi yoktu, olsa muhtemelen bizi tüfekle kovalardı.

Pazarda gerekli olan şeyleri alıyorduk, aynı zamanda arkamızda dönen dedikodularida duyuyorduk.

"Kızlara bak maşallah, ne güzel olmuşlar. Bir tanesini Murat'a, bir tanesini Fatih'e alsak ne güzel olur." Arkadaki genç kadının dediği şey üzerine yanındaki yaşlı kadın eline vurmuştu.

"Sus kız, Bahri Bey'le hasım mı yapacaksın bizi? Bahri Bey'den kız almak, deveyi hendekten atlatmaktan daha zordur." Kadın derin Karadeniz ağızıyla uyarmıştı genç kadını.

Tezgâhtan ayrıldıktan sonra İrem'le kıkırdamaya başlamıştık.

"Ay o sümüklü Murat'ı napayım ben ya!? İlkokuldayken kürsüde altına işemişti." İlkokul sıra arkadaşım Murat'ı anmak mideme pekte iyi gelmemişti. Aşırı kötü anılarımız vardı.

"Ya o Fatih, çocuk yürüyen sidikliydi, her gün altına işiyordu. Saniye Teyze'nin okula gelmediği tek bir gün yoktu." Demesiyle kahkaha patlattım.

"Ay sorma sorma!"

Alışverişi bir kaç saat sonra bitirdik ve pazar çıkışına yürüdük. Ve her zamanki gibi babam almaya gelmişti. Sessizce arabaya eşyaları yükledikten sonra sessizce yolumuza devam etmiştik. Böyleyiz biz babamla, az konuşuruz, çok bakışırız.

Eve geldiğimizde hazırlanmış, kıyafetlerimizi toplamıştık. Tam olarak hazırlanıp, valizimizi arabaya yüklemiştik. Ve her zaman ki gibi babam bırakıyordu. Dedim ya ölünce mezara bizide sokacak adeta.

...

"Kırmızı far sürüp, alnıma İcardi yazsam pekte abartmış olmam dimi?" Kafasını telefondan kaldırıp boş gözlerle, dalga geçer gibi bakıyordu İrem.

"Yok ya ne abartması. Hatta gidelim şimdi dövmeciye İcardi'nin fotoğrafını karnına dövme yaptır."

"Fena fikir değil." Dedim ve telefonumu elime aldım.

"Ne yapıyorsun Elfida?"

"Ya iki sokak ötedeki dövmeciyi arıyorum böyle bir şey yapar mı diye?" Dememle elimdeki telefonu hiddetle çekti.

"Kızım sen gerizekalı mısın? Trabzon'un ortasında vurdurtacaksın herhalde kendini."

"Tamam be şakada yapılmıyor sana. Hem sen utanmasan Tayyip Talha'lı tişört yaptıracaktın." Dedim tek kaşımı kaldırarak.

"Yaptırmadığı mı kim söyledi?" Dedi ve çantasındaki Tayyip Talha'nın fotoğrafının baskılı olduğu tişörtü çıkardı.

"Yuh ama İrem."

...

"Bu şarkıları ayarlayanların müzik zevki niye bu kadar kötü!?" Diye çemkirdim İrem'e doğru.

"Ne çalmalarını isterdin? Elfida mı?" Kaşlarımı çatarak baktım.

"Ay hayır tabii ki de. O çalacaksa Nef'te çalmalı, burda değil." Oyuncular giriş yapıyordu.

Maç başlamıştı.Ve beni en mutlu eden şey Kerem'im ilk on birdeydi.

"Senin ki de geldi." İmalı bakışlarını üzerime fırlatmıştı İrem.

"Senin ki değil, enişte diyeceksin." O kadar emin konuşmuştum ki bir an bende kendime inanmıştım. Tam o anda kafama güçlü bir cisim geldi. Ya Allah'ın özene bözene yarattığı bu güzelliğe hangi gerizekalı şut çekebilirdi. Burnumdan gelen sıvı ile kafamı geri attım. Beni kan tutuyor!

...

İrem

İcardi'nin sert şutuyla kardeşimin yüzü dağılmıştı adeta. Gerçi ona şut çekenin İcardi olduğunu söylesek İcardi'den yoluna çıktığı için özür dileyebilirdi. Arsızlık denilince akla ilk gelen sülalede her zaman Elfida'dır.

Neyseki maçı 2-1 skorla Galatasaray kazanmıştı ki Elfida yüzüne boşuna şut yememişti.

Kafasına yediği ağır darbeyle bir yeri kırılmasada, kan tuttuğu için hastanede ayılmasını bekliyorduk.

Telefonumla ilgilenirken yavaş yavaş gözlerini açan Elfida'yı fark ettim.

"İrem." Seslenmesiyle kafamı ona çevirdim.

"Efendim."

"Hangi göt lalesi bana şut çekti?" Kıkırdadım. Cidden birazdan Icardi'nin fotoğrafına bakarak özür dileyecekti.

"Mauro Emanuel İcardi Rivero." Dememle gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

"Ne!?" Şaşkın bir sıfatla bakıyor, kızarık yüzü daha da kızarıyordu. Kendine gelince çemkirmeye başladı. "Bu ne ya!? Hem Allah'ın özene bözene yarattığı bu yüze şut çekiyorlar hemde etrafta yoklar. Bir özür bekliyorum, banane ya!?" Oldukça şımarık tavırı insanı kahkaha atmaya zorluyordu.

"Maç yeni bitti ve kazandınız. Ayrıca birazdan bir kaç takım arkadaşıyla özür dilemeye gelecek. Menajeri öyle söyledi." Bu sefer gözlerini daha da açmıştı. Bir kaç dakika bekledi ve konuşmaya başladı.

"Özür hediyesi olarak Wanda'yla ayrılmasını istesem bence pekte ağır bir hediye olmaz." Dediğinde tekrardan bir kahkaha attım.

"Sen hediyeni aldın ki." Anlamaz gibi baktı, açıklamaya başladım. "Bugün Mertens ve o bir gol attı ve o golleri sana hediye ettiler." Şuan bayılabilirdi. Kapı bir kaç kez tıklatıldı ve içeriye Mauro İcardi, Kerem Aktürkoğlu ve Dries Mertens girdi.

Ah Talha'm da bana şut çekseydi de ayağıma gelseydi, gıkım çıkmazdı.

"Biz çok özür dileriz. Yüzünüze topun gelmesinin bir sebebide biziz, cidden çok özür dileriz." Elfida 'Böyle kuru kuru özür mü olur?' Dercesine bana bakıyordu. Yani şaşkın bir biçimde bakıyordu ama öylede nitelendirilebilir. Ve benim kibar(!) kardeşim konuşmaya başladı. Allah'ım rezil olunurda üç tane dünya yıldızının yanında mı rezil olunur?

"Ya asıl ben sizden özür dilerim, yolunuza çıktığım için." Yerin dibine bu kadar rahat girebileceğim hiç aklıma gelmezdi. Bunu demesiyle Kerem gülerek telefuz etti ve üçüde kahkahalara boğuldu. Sonra Kerem elindeki kağıt ve kalemi uzatarak konuşmaya başladı.

"Buraya şahsi numaranızı yazın. Önümüzdeki günlerde sizi Nef'te ağırlayalım." O kağıt benim canım kardeşim için dünyalar demekti. Hemen kağıdı aldı ve numarasını yazdı. Allah'tan hafızası yerindeymiş, yoksa ömür boyu çekilmezdi bu balık hafızalı.

Bir kaç kere özür diledikten sonra gittiler. Odadan çıktıkları itibaren oda Elfida'nın çığlıklarıyla doluştu. Bir ara kafasındaki sargıyı çıkarıp horon tepecekti, zor tuttum.

...

Ben bu kitabı final yapmıştım ama tekrardan başlama kararı aldım, yani gitmedik hâlâ buradayız rahat oluunn

Alyeska, Kerem AktürkoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin