07

1.3K 90 105
                                    

Elfida

Kaşlarımı çatarak, uykusuzluğun verdiği sinirle yazmaya başladım.

@elfdasimsekr: Seni ilgilendirir mi?

@cengizunder: İlgilendirsin mi?

@elfdasimsekr: Hayır, uzak dursun.

Yazıp telefonu kapattım ve yanıma attım. Şuan kimseyle uğraşacak halim yoktu. Bu kişi dünyaca ünlü bir futbolcu bile olsa...

...

Kafamı meşgul eden bir ton düşünceyle yine sabah etmiştim. İrem ve Talha antrenman için erkenden gitmişlerdi. Bende hazırlanım arkadaşım Hümeyra'yla buluşacaktım.

Galiba en sade olacak şekilde hazırlanmıştım. Son kez aynada kendimi inceledim ve anahtarı alıp evden çıktım.

Hümeyra'ın attığı konumu taksici abiye tarif ettim. On dakika süren bol sohbetli yolculuk çok güzel geçmişti.

Kafeye girer girmez en köşedeki masada oturan Hümeyra'yı fark ettim ve yanına yöneldim. Yanına ulaşmamla konuşmaya başlaması bir olmuştu.

"Kızım neler olmuş öyle ya!?"

"Oldu valla Hümeyra ya."

"Ay konuşmadın mı daha?"

"Ben onunla daha konuşmam!"

"Of kızım, bu kadar da inatçı olma ya."

"Olurum." Kafamı kapıya doğru çevirdiğimde anlık bir şok yaşadım, Cengiz gelmişti. Beni görmesiyle bizim masamıza doğru yürümeye başlamıştı.

"Oha lan Cengiz Ünder." Hümeyra senin ses tellerine tekme atabilir miyim? Hümeyra'ya ellerimi dudaklarıma götürerek 'sus' işareti yaptım.

"Napıyorsun sen burada!?" Hafif yüksek sesim pekte dikkat çekmiyordu.

"Seni gördüm." Kafamı 'Ee' anladımda salladım. "Seninle konuşmam gerek."

"Niçin?"

Hümeyra'ya baktı ve gözleriyle işaret etti. "Yabancı değil dimi?" Kafamı 'hayır' anlamında salladım. "O zaman direkt konuya gireyim. Benim sana bir teklifim va-"

"Ay yeter ama bana teklif felan etmeyin artık ya."

"Ya sen bir dinle." Sustum ve kollarımı karnımda birleştirdim. "Senin Kerem'le fotoğrafını gördüğün kız benim sevgilim Simge. Yani senin aldatıldığın gibi bende aldatıldım."

"Eee."

"Üç  gün sonra bir davet var. Milli takım oyuncuları çağıralacak. Duyduğuma göre Simge ve Kerem beraber gidiyorlarmı-"

"Benim, seninle gelmemi istiyorsun yani."

"Yani tabi istersen."

"İstemiyorum, başka bir şey var mıydı?" Hümeyra boş ve şaşkın gözlerle bize bakıyordu.

...

"Sen ne yaptın peki?" Karşımda İrem ve Talha'ya olanları anlatıyordum.

"İstemiyorum dedim."

"Kızım sen salaksın."

"İyi yapmışsın baldız, futbolculardan hayır gelmez." Talha'nın bunu demesiyle, İrem'le ben Talha'ya sert bakışlar atmaya başladık. "Ben bir havaya girdim ya." Diye durumu toparlamaya başladı.

"Ya teklif gelmiş işte ne diye ben sadığım ayaklarına yatıyorsun. Kerem seni aldatmış, hemde aldattığı kızla şuan bir davete gidecek, sende başkasıyla gitte aklı başına gelsin." İrem'in tavsiyelerini dinlerken kapı çalmıştı.

Kapıyı açtığımda karşımda takım elbiseli bir adam boş gözlerle bana bakıyordu.

"Bunu Cengiz Bey size gönderdi." Ay o kadar itici bir şekilde söyledi ki elbiseyi alıp, kafasına fırlatıp kaçasım geldi. Ama ben nazik bir İstanbul Hanımefendisi'ydim. Bu yüzden tüm insanlara kibar davranmam lazımdı.

"Teşekkürler." Deyip elbise olduğunu tahmin ettiğim askılı poşetle, büyük iki kutuyu aldım.

İçeri geçtiğimde paketleri bir köşeye attım ve odama doğru yürüdüm.

"Kutunun üzerinde not var." Sırf meraktan, notu alıp odama doğru yürüdüm.

Kabul edeceğine eminim.
-Cengiz

Ay he kanka he.

...

Kapı zilinin üst üste çalmasıyla içeridekilere bağırmaya başladım.

"Kapıya bakın!" Zil çalmaya devam edince daha yüksek sesle. "Kapıya baksanıza!" Üçüncüyü bağıracakken ikisininde gittiğini hatırladım ve günün otuz iki saati beraber olduğum yatağımdan ayrıldım.

Kapıyı açtığımda yine dün ki adam karşımdaydı. Aynı iticilikle ve aynı ses tonuyla, "Bunları Cengiz Bey gönderdi." Bende yine aynı suratsızlıkla kutuları elinden aldım.

Dün ki kıyafete bakmamıştım, ama bunu bir tık daha merak ettim denilebilir.

Kocaman kutuyu açtığımda içinden bir ton çikolata çıkmıştı. Büyük, paketli kutudan da boyum kadar bir ayı çıkmıştı.

Bu seferki not kutunun dibindeydi.

Depresyona iyi gelir diye düşündüm.
-Cengiz

Sen göndermeseydin iyi gelebilirdi.

...

Yine yatağımla birleşmiş, yavaş yavaş ölmeyi bekliyordum. İrem'le Talha Cenk'lere yemeğe gitmişlerdi. Bana da yalvarmışlardı(!) Ama ben gitmek istemedim. Şaka şaka, İrem gelmemem için acilen evden çıkmıştı.

Kapının o gıcık zil sesini işittiğimde artık o abiye sövecektim. Sert biçimde kavradığım kolu duvarın sert sesini işitecek kadar büyük güçle ittirdim.

"Abi yeter getirme artık bir şey!" Bu sefer karşımda o abi yoktu. Direkt, kanlı canlı Cengiz vardı, hemde ellerinde çiçekle.

"Sinir olduğunu hissettiğim için bu sefer o abiyi göndermedim, direkt kendim geldim."

"İyi bok yedin." Sahte bir kahkaha atmıştı.

"Bak gel diye ısrar etmiyorum a-"

"Allah'tan ısrar etmiyorsun."

"Etmiş halimi görmek istemezsin."

"Ben direkt seni görmek istemiyorum desem."

"Böyle burda konuşmaya devam edecek miyiz, yoksa beni içeri davet edecek misin?"

"Yo."

"Çok açık sözlüsün." İtici bakışlarımı atmıştım.

"Öyleyimdir." Sabrı taşmış gibi gözüküyordu.

"Bak sana son kez söylüyorum. Bu gece benim için çok önemli, Simge'nin o surat ifadesini görmeden Türkiye'den gidemem. Anlayabiliyorum seni de ama sende beni anla, yarın gel lütfen." Simge denilince yine gıcık olmuştum ya.

"Tamam lan, kabul ediyorum. Ama elin elime değerse gece sonunda ben karışmam." Bu dediğime güldüm ve çiçeği bana doğru uzattı.

"Tamam tamam, teşekkür ederim." Çiçeği alıp kapıyı suratına kapattım.

...

Bu bölüm hiç içime sinmedi ya. Neyse oy vermeyi unutmayın💗

Alyeska, Kerem AktürkoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin