1. 26 PLATFORMU

481 33 34
                                    


1

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1. 26 PLATFORMU

Dört Dört İki, Kim Ölü Kim Diri

Kelebeğin yükü ağır,―kırılmış kanatları sırtında bir yama, öldür beni altı ayın sonunda; göremediğini ev sanır. Bana bilmediğim bir masal anlatıyorsun, sonuna kadar yaşayacağımı ümit ederek. Oysa dikiş ipleri koptu, sen izi hâlâ yaşamak zannediyorsun. Dikiş izleri müebbettir.

🪡

Bilmediğin ölümlere uyandığın sabahlar olur.

Suyun sesini dinlemek, bazı vakitler altında boğulmaktan daha fazla şey anlatacaktır.

Bazı vakitler altında boğulmaksa, bin nasihatten daha yegâne olacaktır. Farkında olmadığın bu hayat; suyun derinlerinden yukarıya doğru acı ve korkuyla, boğazını darağacına asan ve ciğerlerini havasızlıkla dolduran suya inat, çırpınan sana çok şey anlatabilir.

Küvetin içinde kalçamı aşağıya kaydırdığım zaman, dalgalanan suyun toy vuruşları çıplak göğüslerime doğru yükseldi ve açık renk saçlarım suyun derinliklerine karışırken, başımı geriye doğru yatırdım. Su, yüzümü iki yanından kuşatırken sessizce tavanı izliyordum. Ölümü arzulamak... Başarısızlık, kabul edilemeyecek kadar acı verici olurdu.

Yitirilmiş bu acınası hayatın sayfasına son günahımı yazmakla mükelleflendirilen kalemin ucu misali aşınmış tırnaklarım, sanki bu istek hiç tükenmeyecekmiş gibi avuçlarımın içerisine saplandı ve kan damlalarının kızıl bir çiçek gibi büyüyerek suyun derinliklerine karışmasını umursamadan; öfke nöbetleri geçirdiğim her vakit kopartma arzusuyla ısırdığım, kuru bir kabuğun sardığı dudaklarımın arasından kaçacak inlemeyi durdurmayı zor da olsa başardım.

Dişlerim, acı sanki kafeslenmesi gereken bir yırtıcıymış gibi alt dudağıma kapandı ve kanın metalik tadı dudaklarıma bulaşırken başımı inleyerek geriye attım. Küvete çarptı.

Siktir. Siktir. Siktir.

Parmaklarımın arasına süregelen bu zaman silsilesi içerisinde sıkı sıkıya tutunan neşter, küvetin kenarına uzattığım dikiş ve kapanmamış iğne izleriyle dolu koluma yerleşti ve dudaklarım acının beraberinde getirdiği şuursuzlukla beraber iki yana kıvrılırken, neşterin kör ucunu tenimin üzerinde derin bir yarık oluşturacak şekilde aşağıya doğru hareket ettirdim. Neşter, derinin üzerinde omurgamı sarsacak kadar ağır volümlü bir elektrik akımı misali kaydığı saniye, kan damlaları yağmurun habercisi olan çiselemenin ilk başta verimsiz damlalar halinde pencereye çarparak var oluşu ve ardından bir başka damlanın içine karışıp, aktığı gibi çoğaldı ve bileğimden aşağıya süzülmeye başladı.

SAÇLARI RUHUMA URGANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin