0.5

57 11 2
                                    

Korkak adımlarla eve varmıştım. Jisung ile evlerimiz zıt düştüğü için okuldan çıkar çıkmaz ayrılıyorduk ne yazık ki.
Her ne kadar ayaklarım geri geri gitmek istese de o lanet yere gelmiştim. Saat altı olmuştu. Bir saat sonra ise ailem tarafından verilmiş ödevler kontrol edilecekti. Ses çıkarmadan yukarı çıktım. Rastgele bir test kitabını çıkarıp çözmeye başladım.

Bir saat çok çabuk geçmişti. Hemde çok çabuk...
Kapının aniden açılması ile yerimde sıçradım korkuyla. Babamın elindeki kemer öldüğümün göstergesiydi. Annem ise hemen babamın yanı başında bekliyordu.

"Çıkar." annemin oldukça sert ve bir o kadar da otoriter sesi ile çantamı almış titreyen ellerim ile parçalanmış olan test kitabını çıkardım.

Kitabı çıkarmam ile sandalyeden fırlatılmam bir olmuştu.

"BİZ BOŞUNA MI PARA VERİYORUZ HA? BU KİTABIN HALİ NE?" bir yandan bağırıyor diğer yandan vurmaya devam ediyordu. Tek yapabildiğim şey ağlamaktı. Karşı gelirsem canım daha çok acırdı. Biliyordum.

Bağrışmalar, kırılma sesleri, tenime çarpan sert kemerin sesi odayı doldururken özür dileyip duruyordum. Ağladıkça daha sert vuruyordu. Burnum, ağzım ve vücudumdaki bir kaç yer kan içinde kalmıştı. Bileğim morarmış, bacaklarım tutmaz hâle gelmişti.

Annem tüm olanları bir film edasıyla izlemişti. Babam sonunda çekildiğinde sıra annemdeydi...

"Bugün ve yarın yemek yemiyorsun. 5000 soru çözüyorsun. Eğer tek bir yanlışın olduğunu görürsem banyoyu boylarsın."

Demesiyle birlikte beni banayoya sürüklemesi bir olmuştu. Her ne kadar yalvarsam da bir işe yaramıyordu. Üstümdeki kıyafetler buz gibi suyla ıslanmaya başlamıştı. Kış gelmek üzere olduğundan dolayı zaten soğuk olan hava hasta olacağımın habercisiydi.

Ben yalvarmaya devam ederken annem beni umursamıyorsu bile. Küvet çoktan buz gibi suyla dolmuştu.

"Yarım saat burdasın. Kapıda bekliyorum."

Yaralı bedenim buz gibi suda tek başına kalmıştı. Akan kanlar suya karışırken göz yaşlarım durmak bilmiyordu.

Soğuktan çenem titremeye başlarken kendimi ısıtmaya çalışıyordum. Az önce bir saat ne çabuk geçmişti. Şimdi ise yarım saat geçmek bilmiyordu.

Vücudumun uyuştuğunu hissetmeye başladım. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken açık tutmakta zorluk çekiyordum. Eğer bayılırsam bunun için de dayak yerdim.

Ailem kesinlikle normal değildi.

Kimse beni kurtarmaya gelmiyordu. Çığlıklarımı kimse duymuyor, yaralarımı görmüyordu.

Uyanık kal Felix
Uyanık kal Felix
Uyanık ka-

"Kalk." her ne kadar kalkmak istesem de kalkamamıştım. "Kalk!" korkuyla yerimde sıçramış "Ka-kalkamıyorum..." demiştim titreyen sesimle.

Saçlarımdan tuttuğu gibi havaya kaldırmıştı. Canımın acısıyla ağzımdan bir inleme firar ederken annem saçımı bırakmış kolumdan tutarak beni odama sürüklemişti.

"Üstünü değiştir ve testinin başına geç Lee Felix." başımla onaylamaktan başka bir şey gelmiyordu elimden. Titrek adımlar ile dolabımın önüne geçtim.

Kapının kapanma sesini duymak göz yaşlarımı serbest bırakmaya yetti. Bedenim titremeye devam ederken rastgele kıyafetler seçtim. Dudaklarım ve bedenim hâlâ titriyordu. Zar zor hareket ettirdiğim bacaklarım ile banyoya girdim. Islak kıyafetlerimden kurtulup yerine yenilerini giydim. Hâlâ titriyordum ve donuyordum. Bu hâlde soru çözecek olmam ise trajikomikti.

you are my savior angelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin