0.3

59 12 2
                                    

Kesinlikle sıçtım. Hatta öldüm,yok oldum. Cesedimi kimse bulamayacak.

Ben çoktan ağlamaya başlarken Jisung beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

Boşuna çabalıyorsun Ji...
Şimdi unutsam bile evde unutamayacağım...

Sakin kalmaya çalışarak sıranın yanına gittim. Paramparça olmuştu. Asla eskisi gibi olamazdı. Asla...

Jisung da yanıma gelmiş beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Ben hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum.

Öğretmenler zili çaldığı için Jisung'un zoruyla sıraya oturmuştum. Test kitabının çöplerini çöp kutusuna atmış,geriye kalanları ise sıranın altına sıkıştırmıştı.

Keşke onlardan da saklayabilseydim.

Hocanın girmesi üzerine hızlı bir şekilde göz yaşlarımı silmiştim. Kendimi derse vermeye çalıştıkça evde olacaklar aklıma geliyor ve gözlerimin dolmasına neden oluyordu.

Acaba bu sefer ne kullanacak?
Kemer?
Oklava?
Belki de direk kendi gücünü kullanır?
Hangisi çok acıtır ki?
Bugün yemek yiyebilir miyim?
Uyumama izin verirler mi?
Hiç sanmıyorum...

"Felix!" Jisung'un bana seslenmesi ile -dolu dolu olan gözlerim ile birlikte- ona döndüm. Beni görünce yutkunmuş ve devam etmişti:

"Hoca sana sesleniyor deminden beri..."

Korkarak hocaya döndüm "A-Afedersiniz hocam. Dalmışım..." neden kekeledim ki şimdi?

"Evladım iyi misin sen?" hocanın sorusuna evet demeyi çok isterdim. Gerçi zaten evet diyecektim ama...

"Evet hocam. Ne sormuştunuz?"

"Kimse parmak kaldırmayıca seni kaldırmayım demiştim."

"Ah. Afedersiniz hemen geliyorum." beklemeden sıramdan çıkmış tahtaya geçmiştim. Hızlı bir şekilde soruyu çözdükten sonra geri yerime döndüm. Her zamanki gibi hoca tebrik etmiş beni örnek almalarını falan söylemişti. Ben ise onları örnek almak istiyordum. Normal bir hayat yaşamak...

Ders aynı sıkıcılıkta geçmiş sonunda zil çalmıştı.

"Gel kantine inelim. Hem bişeyler yersin hm?" Jisung'u her ne kadar red etmek istesem de beni dinlemeyeceğini bildiğim için mecburen onaylamak zorunda kalmıştım.

İkimizde direk olarak sınıftan çıkmış ve kantine inmiştik. Yine Hyunjin ve arkadaşları aynı masadaydı.

"Sen geç yanlarına ben de sana bir şeyler alacağım okey?" cevap vermeme dahi izin vermeden beni sürüklemişti. Ben masaya geçerken o da kantin sırasına geçmişti.

Hiç bir şekilde konuşmak istemiyordum. Sadece ağlamak geliyordu içimden. Zaten konuşmayı sevmezdim ama şu an asla konuşmak istemiyordum asla...

"Bi sorun mu var Felix? Durgun görünüyorsun." Chan'ın konuşması ile ona döndüm hemen. Gözlerimin dolduğunu bile yeni fark etmiştim.
Hızlı bir şekilde göz yaşlarımı sildim. Her zamanki mutlu maskemi takıp Chan'a cevap verdim.

"Kitabım hakkında bir şeyler düşünüyordum sadece."

Yalan ağzıma yuva yapmış...

"Yalan söylediğini biraz fazla belli oluyor sanki? Ne dersin?" Hyunjin insan sarrafı mı?

"Yalan söylemiyorum. "
Hayır yalan söylüyorum.
Hemde her zaman...

"Az önce gözlerin doldu Felix." adım onun ağzına fazla mı yakışıyordu?

you are my savior angelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin