AİLE BAĞLARI

31 8 57
                                    

Bölümü fikirlerini benimle paylaşıp bana moral veren Epidia_009'a ithaf etmek istiyorum. 

Bazen bazıları sizi kan bağınız olanlardan daha çok sever, daha çok dinler, yaralarınızı daha kolay fark eder, size daha rahat merhem olurlar.

İşte öyle insanlar birbirlerini bulduğunda kader kendine özgü aile bağlarını oluşturur.

Bu aile bağları kan bağıyla oluşmaz ama bazen aralarına kan bağınızın olduğu kişiler girebilir.

Vesta'nın aile bağları olduğu kişilerin başında gelen kişi onun en büyük çaresizliği olan Meva'ydı. İkincisi derin bir sevgi beslediği Samael'di. Üçüncüsü her koşulda yanında olacak ama henüz tam anlamıyla tanışmadığı Silvia'ydı.

Silvia; cesur, zeki, sevgi dolu, güçlü biriydi. Dış görünüşte böyleydi demek daha doğru olurdu. Herkeste olduğu gibi onda da yaralar vardı.

Beklentilerin ağırlığı, kayıpların acısı...

Silvia yüzyıllardır mutsuzdu.

Eksik, parçalanmış, doğumundan bu yana gördüğü ölümlerle yara bere içinde kalmış, sorumluluklarıyla boğulmuş, boğuldukça kaybolmuş ve kayboldukça güçlenmişti.

Onun gücü kaybettiklerinden geliyordu. Kaybetmek zorunda kaldıklarından...

Onu mutlu edecek kişiyse çok uzaklarda değildi. Gökyüzünden yeryüzüne inse, ağaçların etrafında biraz uçsa bulabilirdi mutluluğu.

Belki de kendi ayakları ile gelecekti mutluluk ona.  Tabi öncesinde yapması gereken tonla şey vardı ve bunlardan en önemlisi kuzeni ile tanışıp Meva konusunda uyarmaktı.

Vesta'nın odasına girmesiyle karşılaştığı manzara yüzünde küçük bir tebessüm oluşturdu. Samael Vesta'nın kalbinin üzerine başını koymuş uyuyorken Vesta'nın elleri Samuel'in saçlarında ve kanatları etraflarını lanetlerden korumak istercesine sarılmış durumda bekliyordu.

Birbirleri için yaratılmışlar.

Aklından geçen ilk şey buydu. Samael'e tekrardan baktı. İlk gördüğünde karşısında varolabileceklerin en lanetlesi olduğuna emin olduğu bu adam aslında çok masum biriydi.

Ön yargıya kurban edilmiş bir ruh daha.

Uyandırmaya kıyamasa da en kısa sürede Meva'nın ruhundaki lanetten bahsetmeli ve kuzeni ile tanışmalıydı. Güzel bir uyandırma yöntemi olması açısından bir Kristal Frewa olan kuzeninin ilk defa bir Frewa gibi uyanmasına vesile olmak amacıyla odanın çeşitli yerlerine yerleştirilmiş cerntleri tek tek topladı ve huzurun ahengi ile dokunmaya başladı.

Cerntler kırmızı,turuncu,sarı,yeşil,mavi ve mor yani gökkuşağı renklerinden oluşan ve her renge özgü tını ve sesi olan büyülü taşlardı. Bu taşlar Asgell'lerin kraliyet ailesinin saflıklarını korumak amacıyla huzur ve güven ile bezenmişlerdi.

Silvia kuzeni için sarı, yeşil, mavi ve turuncuyu ilk sıraya dizerken kırmızı ve moru ikinci sıraya ve turuncuyu ise son sıraya dizmişti.

Başlatmak için yapması gereken tek şey istemekti.

İstediği anda etraftaki tüm lanetli düşünceler ve lanetin izleri ortadan kayboldu. Samael ve Vesta uykularından huzurla uyanmışlarken Samael vücudundaki lanetin azaldığını hissediyordu.

Tabi bu nasıl hissedilirse!

Asgell'lerin bu saflığa karşı verdikleri önem Samuel'in Meva'yı lanetle kaplı halini kullanma isteğinin nedeniydi.

VESTA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin