The One With The This Is Me Trying

23 5 2
                                    

Beni kurtaran gizemli kurt adamın kim olduğunu bilmiyordum ve ona teşekkür edemeden gittiğini görmek bana acı veriyor. Tüm gece uyuyamadım. Bir sonraki gece de. Ondan sonraki gece de... Salı günü olan olay bende büyük bir etki bırakmıştı. Yakışıklı biriyle karşılaştım ay ne güzel derken pat geberdi, en sevdiğim festivalde korunma büyüleri olmasına rağmen kanlı kavga çıktı, gördüğüm kâbus. Bu ne biçim bir okul yılı. Hazırlanıp okula gittim. Etrafına her ruh hali değiştiğinde aura saçan insanlardan olduğum için yine herkesin moralini düşürdüm. Ruh halimi gören Profesör Simon ders çıkışı "Miss. Martinez okul çıkışı ofisime gelin lütfen." dedi. Ben de zaten onunla konuşmak istiyordum. "Peki." diyip arkadaşlarıma döndüm.

Maze'e hâlâ söz verdiğim olayı anlatamadığım için çıldırıyordu. Maze grubun terapisti gibi. İnsanların derdini dinlemeyi çok sever. Kaba ama yeri gelince çok kibar. Kitap okumayı aşırı seven birisi. Maze; kahverengi saçlı, tırnaklarına çok önem verir, sürekli gümüş takı takar. Ayrıca benden 2-3 cm kısa biri. Kesinlikle dalga geçmiyorum (!). Grubun annesi ama ben daha çok anacan biriyim. İkisi kesinlikle farklı şeyler. Maze beni dışarı çıkardı ve neler olduğunu sordu. Ben de yarın buluşup anlatmak istediğimi söyledim. Zil çalınca sınıfa çıktık. Maze, Helios ve Zayn bir öğretmenle konuşmak için gittiler. Beni de davet ettiler ama ben sınıfta durmak istedim. Defterime birtakım karalamalar yaparken Monica yanıma geldi.

"Ne oldu, neyin var?" dedi.

"Bir şeyim yok sadece biraz yorgunum. Teşekkürler." diyerek geçiştirdim.

"Salı günü olan olaylardan dolayı üzülme. O iyi." dedi. Arkadaşlarım sınıfa geldiği için kalkıp yerine geçti. Arkasından sadece şaşkınlıkla bakakaldım. Ne demek istedi o şimdi? Helios, Monica'yla beni yan yana görünce şaşırdı, duraksadı. "Olay ne?" diye sordu. "Bir şey yok." diyerek geçiştirmeye çalıştım. Monica içimde çok büyük bir soru işareti bıraktı.

Çıkışta Profesör Simon ile konuşmak için saatin gelmesini beklerken Monica'nın yanında salı günü gördüğüm çocuğu gördüm. O muydu emin değildim bu yüzden daha dikkatli baktım. Sanırım oydu. Ölmemiş! Topallıyordu, yüzü yara bere içindeydi ama yakışıklılığından hâlâ ödün vermemişti. Ne ya yalan mı söyleyeyim?! Şaşkınlıkla ona öküzün trene baktığı gibi bakmış olabilirim sanırım. Monica'yla konuşurken etrafına bakındı. Anlık göz göze geldik. Kalbim güm güm atıyordu. Yanında birkaç arkadaşı vardı. Beni görünce gülümsedi ama etrafındakilere bir şey çaktırmamak için önüne döndü. Evet kesinlikle oydu. Tüm bu yaşananlar bir anda rüya gibi geldi. Monica "O iyi." derken ondan bahsediyordu. Kafam allak bullak olmuştu. Sonra yanlarına birisi daha geldi. Siyah saçlı, beyaz tenli, ne yalan söyleyeyim çekici birisiydi. Yani crush listeme alacak kadar da değildi. Ben kumral çocuğa tutulmuştum sanırım. Peki o benim hakkımda ne düşünüyordu? Yaşını, adını, kim olduğunu bile bilmiyordum bile. Haftaya Monica ile konuşmam gerekecek sanırım. Bunları saklasam mı saklamasam mı emin değildim. Maze'e ne söyleyecektim peki? Maze beni öldürür. Tam düşüncelere dalmışken Profesör Simon beni çağırdı. Kendime geldim ve hemen ofisine doğru yola koyuldum.

Öğretmenler binası çok güzeldi. Koridorlar bej ve beyaz renklerdeydi. Beyaz rengi bana hep çok güzel gelmiştir zaten. Ofisinin önüne gelince önden geçmem için elini uzattı. Gülümseyip koltuğuna oturdum o da oturdu.

"Buyrun Miss Martinez. Sizi birkaç gündür bahçede görüyorum ve her gün diğer günden daha keyifsiz bir hâldesiniz. Anlatmak ister misiniz?" dedi ilgiyle. Profesör Simon'ı çok seviyorum. Kendisi müdür yardımcısı ayrıca ders öğretmeni. Çok keyiflidir ama yeri gelince çok ciddidir. Öğrencilerini çok sever. Uzun boylu, zayıf, hep mavi takım elbise giyer, 40'lı yaşlarda birisi. Ayrıca çok güvenilir birisi.

"Sizinle bir şey konuşmak istiyordum ama dersinizi bekledim." diyerek konuşmaya başladım ve rüyamı tüm detaylarıyla anlattım. Önce dinledi sonra düşündü. Yüzünde bir korku ifadesi vardı ama bana göstermemeye çalışıyordu sanki. Eline bir kitap aldı ve kule kartına bakmaya başladı.

"Kule kartı bir Tarot okumasında dik olduğunda, ani ve büyük bir değişikliği temsil eder. Geçmişi terk etmek zorunda kalacaksınız, bu da para kaybı, güvenlik veya kısa süreli mutluluk anlamına gelebilir. Bu bir kargaşa dönemi anlamına gelir, ancak felaketten yararlanabilirsiniz. Eski kulenizin bulunduğu yerde daha iyi bir şey inşa edin." dedi ve devam etti "Hayatında çok değişik şeyler olucak Phoebe. Bunlar için kendini hazırlamaya çalış. Birileri seni bu konuda uyarıyor. Dikkat et."

Kanım çekilmiş gibi hissettim. Maze'e de bahsettiğim manifest gerçekleşecekti sanırım. Ben ve asla durmayan mallığım. Betim benzim atmış olsa ki Profesör Simon bana bir bardak su verdi.

"Bugünlük bence bu kadar olsun. Sen kendini toparlamaya ve değişikliklere doğru kendini aç. Kendine iyi bak Miss Martinez." dedi Profesör Simon. Teşekkür ederek dışarı çıktım.

Geleceğim hakkında endişelenmeye başladım. Ne yapacaktım ben? Ne gibi değişiklikler beni bekliyor? İkinci tarot kart ne? Ben ne yapacağım bu düşünceyle? O kadar çok tutmuşum ki kendimi okulun ortak bahçesine adımımı atar atmaz ağlamaya başladım. Ağlamak benim için sorun çözmede etkili. Önce ağlar içimdeki kötü hislerden uzaklaşmaya çalışır sonra da düzgünce düşünüp çözmeye çalışırım. Sabahtan kalma üstümde bir hüzün vardı zaten daha da arttı ve her şeye ağlamaya başladım. Kafamı yerden kaldırmamla banklarda oturan kişiyle göz göze gelmem bir oldu. Bu beni kurtaran ve asla ismini bilmediğim çocuktu. Beni ağlarken görünce şaşırdı. Ben de ona bakmaktan kaçınmaya çalıştım. Eve bir an önce gidip rahatlamak istiyordum. Annem beni görünce soru soracaktı kesin. Annem çok tatlı birisi ayrıca kendisi bir şifa perisi. Periler normalde küçük olurlar ama annem onlardan değil. İnsan boyutunda olanları da var.

Eve girmeden önce gözyaşlarımı silip kendime çekidüzen verdim. Eve girdiğimde annem koşarak bana sarıldı ve neden geç kaldığımı sordu. Öğretmenimle konuşmam gerektiğini anlatıp üstümü değiştirmek için odama gittim. Annem geç kaldığımda sadece neden geç kaldın diye sorar çok da üstüme gelmezdi. Bana çok mu güveniyor ne anlamadım ben de. Odama geçtim ve kendimi tutmayı bırakıp tekrar ağlamaya başladım. Bugün tüm içimi dökeyim bir daha gerek kalmasın diye kulaklıklarımı takıp şarkı açtım ve daha çok ağlamaya başladım.

"...And it's hard to be at a party when I feel like an open wound
It's hard to be anywhere these days when all I want is you
You're a flashback in a film reel in the one screen in my town
And I just wanted you to know that this is me trying..."
-this is me trying, TS

WoodvaleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin