The One With The Vampire

14 5 4
                                    

~
15. yüzyılda bir panayırdayım. Ortalık savaş alanı. Her yer yanıyor, herkes savaşıyor. Hava kıpkırmızı. Etrafıma bakınıyorum. Bir anda üstüme doğru birisi geliyor. Bana saldırıyor, ben de kendimi savunuyorum. Kavga ediyoruz. Elimdeki kılıcı göğsüne saplıyorum. Oracıkta ölüyor. Her yerim kan. Her yerim öldürdüğüm kişinin kanı. Yara bere içindeyim. Nefes almak zorlaşıyor. Herkes birbirini vahşice öldürüyor. Koşmaya başlıyorum. Nereye doğru gittiğimi bilmeden koşuyorum. Üstümdeki pelerinin şapkasını örtüp kimliğimi saklıyorum. Çarmağa asılmış birini görüyorum. Ters bir şekilde asılmıştı elleri de arkada bağlıydı. Bu kişi Mason. Mason'ın bir ayağı diğer ayağının arkasında 90 derece duruyor. Ayakları 4 şeklinde. Köy halkı onu yakmaya çalışıyorlar. Kalabalığın arasından en öne geçiyorum. Mason beni görüyor ve bitkin bir şekilde gülümsüyor. Her yeri kırbaçlandığı için kan içindeydi. Canımdan bir can gittiğini hissettim. Tam ona doğru ulaşmaya çalışırken biri beni sertçe yere itti.

"...I looked around in a blood soaked gown and I saw something they can't take away..."
-you're on your own, kid, TS

~
Tam ruh halim düzelmişken böyle bir kâbus görmek çok hoştu gerçekten (!). Birkaç dakika kendime gelemedim. Geldiğimde de hemen not aldım. Bu rüyaları not etme fikri çok mantıklıydı. Rüya ve tarot işlerine sadece kâhinler bakabiliyor. Kâhin olmayı çok isterdim.

Okula gitme saatim gelmişti. Hemen yataktan kalktım ve hazırlanmaya başladım. Bugün nedense saçımı örmek istedim. Yarısına kadar ördüm ve pembe bir kurdele taktım. Bugün saçım ve kombinim güzel olduğu için keyiflendim. Okul üniformamız beyaz gömlek ve siyah pantolondan ibaret. Bir de uzun bir cüppemiz var. Çoğu kişi sevmiyor ama ben çok seviyorum.

Kurt adamları sabahın erken saatlerinde Midnights Dağları'na gitmeleri gerekiyor. Acaba ya kurt adamsam diye düşünmeye başlayıp kafamda binbir senaryo oluşturmaya başladım. Çantamı alıp evden çıkmamla Mason ile karşılaşmam bir oldu. Onu görmeyi beklemiyordum. Korkuttu beni. Kapımızın önünde dikilmiş beni bekliyordu.

"Üzgünüm, korkutmak istemedim. Sadece nasılsın diye merak ettim." dedi mahçup olmuş bir şekilde.

"Ha, yok önemli değil. İyiyim ben, de neden ki?"

"Bilmiyorum. His." diyebildi sadece. Gözlerimin içine bakıyordu. Çok heyecanlıydı. Yerinde duramıyordu.

"Kurt adam hislerin sanırım. A bir dakika senin yola çıkmış olman gerekiyordu. Bugün dolunay var. Neden hâlâ buradasın?"

"Bence küçük bir kaçamağın kimseye zararı yok." dedi gülümseyerek.

"Yaa ne kadar tatlısın ama benim kaçamak yapmak için fırsatım yok çünkü geç kalıyorum." dedim alaycı tavrımdan sonra bir anda ciddileşerek.

"Neden ki? Belki göle falan gideriz, konuşuruz. Hoş olmaz mı?"

"Daha dün beraberdik ne bu hemen aşık mı oldun?" dedim.

"Bilmem. Sen olmadın mı?" dedidalga geçercesine. Pek de dalga geçmiyor gibiydi sanki. Gözleri tüm içimi okuyor, en derinlere iniyormuş gibi hissettim. Bu cevap beni gafil avlamıştı. Sadece "Efendim?" diyebildim. Gülmeye başladı. Ben hâlâ doğru mu duydum anlamaya çalışıyordum. Şaka yaptığını da söylemedi. Aramızda garip bir sessizlik oluştu. O sadece gülümseyerek bana bakıyordu. Dışarıdan çok soğuk biri görünüyordu aslında. Ne hikmetse beni görünce bi gülme geliyor beyefendiye. Bana da o gülünce gülme geliyor.

"Neyse ben okula gideyim artık. Geç kalmak istemiyorum." dedim aramızdaki sessizliği bozarak.

"Peki o zaman. Kararlıysan yapacak bir şey yok. Yarın görüşürüz Phoebe." Yüzü düşmüştü. Adım onun ağzına çok yakışıyordu. Saatlerce dinleyebilirdim. "Görüşürüz." diyerek hızlı adımlarla okula yetişmeye çalıştım. Neden evimin önüne gelmişti? Amacı neydi? Sapık mıydı yoksa benden mi hoşlanıyordu? Cevapsız sorular. (PS: sustu bu geceeee. karardı yine ay. kaldı geriye cevapsız sorulaarr.)

WoodvaleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin