Ben Kimim?

19 0 3
                                    

"Cidden nedir hayat? Ne için geliriz? Kim için yaşarız? Kimlerin yüzünden ağlarız? Bu döngülerin arasında kalmışız. Çıkın o düşüncelerden. Kurtulun zincirlerinizden. Siz başkalarını değil bırakında başkaları sizi dinlesin"...

Eşyalarını aldı ve gitti. Üniversite sınav sonuçlarımın açıklanmasına 10 gün vardı. Tam hayallerim gerçek olacak derken. Arkasına bakmadan gitti. Giderkenki sözleri ise "" Benim seni okutacak gücüm yok. Artık size bakmak istemiyorum. Kendi başınızın çaresine bakın"...

"Zor olan neydi? Bu zamana kadar gitsin diye gözünün içine baktığın adamın gitmesine sevinmek mi? Tam üniversite zamanı hiçbir maddi imkanın olmadan bırakıldığına üzülmek mi?"...

Ben kim miyim? Adım İren. Benim olduğu gibi ismimin de bir hikayesi var. Ama ondan önce Benim dünyaya gelme sebebeplerim olan annem ve babamın hikayesiyle başlıyım anlatmaya...

2002 yılında başlıyor aslında benim kaderim, babamın annemi fırında ekmek alırken görmesi ile. "Keşke görmeseydi, dedim yıllarca ama olan olmuş artık..." Babam annemi görür görmez aşık olmuş dediğine göre, ama annem o zamanlar otoriter ve şiddete meğilli bir babanın kızı olduğu için evlilik düşüncesini bırak, erkek kelimesinden bile nefret edermiş. Dedem namı değer "Mustafa ağa" köyün en bilindik insanlarından biriymiş. Annem Dila'nın ve iki kız kardeşinin öz annesi onlar çocukken onları terk etmiş. Dedem ikinci evliliğini yapmış ve Ömür adında bir eşi olmuş. Annemleri de Ömür anneannem büyütmüş.

"Olay biraz karışık gibi geldi dimi?Benimde bunları karıştırmamam epey bir vaktimi almıştı"...

Annemin ismi Dila. Annemin ablası Fatma, kız kardeşi de Hilal teyzemdir. Annem ortancı çocuk yani. Ömür anneannemden olma iki kardeşleri daha var. Birisi Yeşim teyzem birisi Yakup dayım. Dedem çok otoriter ve şiddet uygulayan, kız çocuklarının hiçbir hakkı olmadığını savunan ataerkil düşünen, dışarıya karşı mantıklı ama evin içine karşı geri kafalı biridir. Annemler de bu evin içinde büyüdüğü için kaderleri ilkokul mezunu, belli bir yaşa gelince de evinin hanımı olarak çizilmiş. Okuma hakları yokmuş. Annem 18 yaşındayken evlilik çağına gelmiş bir kızmış onların gözünde.

Babam görmüş annemi. Dedemlere haber vermişler. Annem istememiş, sevmemiş babamı. Ama dedem vermiş annemi babama.

Biraz babamdan bahsediyim. Babam ismi Harun, fırıncıdır kendisi. Babası askerdeyken vefat etmiş. O da baba sevgisi görmediğini anlatırdı hep. Babamdan çok bahsetmek istemiyorum zamanla nedenini anlayacaksınız...

Annem kaçmış evden babamla evlenmek istemediği için. Ama dedem yani Mustafa ağa bulmuş onu bir güzel dövmüş ve 19 yaşında temmuz 12 de evlendirmiş annemi babamla. İşte asıl hikaye burdan sonra başlıyor.

Annem evliliklerinden 3 ay sonra boşanmak istemiş. Ama unuttuğu bir detay varmış. Ben karnındaymışım. Bizim sülalede bide hacı,hoca işleri meşhurdur. Annemi bir sürü hocaya götürüp. Babamı sevdirmeye çalışmışlar. Bilmiyorum işe yaradı mı yaramadı mı ama evli kalmışlar. Tabi bu süreçte annem beni düşürmek için çok uğraşmış ilaçlar falan içmiş ama benim çekecek çilem varmış.

30 temmuz 2004 yılında ben dünyaya gelmişim. Burdan sonra da benim asıl hikayem başlamış. 6 yaşına kadarki süreci pek hatırlamıyorum, 6 yaşındakini de pek hatırlamıyorum aslında ama şimdi şimdi ne olduğunu anlıyorum. Küçük bir kız çocuğu 6 yaşında babasının tacizine uğruyor. Ben o zamanlar babam bizi seviyor sanırdım. Ama artık rahatsız olmaya başlamıştım. Çocukta olsa hoşuna gitmiyormuş insanın hayal gibi benim için şuan hatta kabus. Benim bir kız kardeşim bide erkek kardeşim var benden küçük. 2008 de kız kardeşim Gökçe, 2010 da erkek kardeşim Alparslan doğdu.

Babam alkolik nerdeyse her gün bizi döven biriydi. Annem onun alkol parasını, evin ihtiyaçlarını görmek için her gün çalışırdı. 7 yaşında 2 tane kardeşimi de bana bırakırdı. "Evet 7 yaşında alındı elimden oyuncaklarım. 7 yaşında verildi omzuma hayatın sorumluluğu." Çocuk olamadım hiç. Parka gitmedim 7 yaşından sonra. Biri 3 biri 1 yaşında iki bebekle kaldım evde. Hatta bir gün onların karnını doyurmak için, cam tabakla çorba ısıtmaya kalmıştım. İlk yanığım o gün oldu cam tabak patlamıştı. Ve o günden sonra anlamıştım tek başıma olduğumu. Hatamı telafi edip her yeri temizlemiş ve demir tencerede ısıtmıştım çorbayı.

Herkes hata yaparak öğrenirmiş doğruyu. Ama ben o günden sonra hata yapmamaya çalıştım. Çünkü öyle bir lüksüm yoktu. Alışmıştım da aslında. Anne olmaya çünkü kardeşlerim bana anne demeye başlamıştı. Mutluydum. Bütün hayatım onlar olmuştu. Tabi babam en ufak bir hatada ya da canı sıkkın olduğunda annem evde yokken çok döverdi beni. Bide annene söyleme diye döverdi. Annem bir gün eve eksik para getirsin bir gün babamın borçlarını kapatmasın babam annemi öldürseyi döverdi. O zamanlar elimden gelen tek şey kardeşlerimi alıp başka bir odaya geçmek olurdu.

Annem babama sinirlenip, babamdan çıkaramadığı öfkesini bizden alırdı. Özellikle büyük olduğum için benden annemde çok döverdi beni. Anlayacağınız günah keçileri bizdik. Bir gün yine annemle babam çok kötü kavga etti. Babam annemi çok dövdü. Ben 12 yaşındaydım. Gece saat 3 tü. Kardeşlerimle aynı koltukta yatıyorduk. Üzerimde bir baskı hissettim. Nefes alamayarak uyandım. O an anladım. Annem elinde yastıkla beni boğmaya çalışıyordu. O gün bizi öyle bir dövdü ki yattığımız koltuk bile kırıldı. Bizi o koltuğa çarptığı için. İşte o günden beri ben geceleri uyuyamıyorum. "Ne kadar acı bir şey dimi, ailenin sende kapanmayacak yaralar açması. Travma yaratması. Ve o aldığın yaralardan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmuyor."

Annemin psikolojisi gittikçe bozuluyordu. Büyüdüğümüzde ona bu boğma anını anlattığımızda sizi de kendimi de öldürüp gitmek istedim bu dünyadan derdi. Şimdi diyorum ki keşke yapsaydı. Annem git gide kötüye gidiyordu. Şiddet uygulama şekilleri bile değişiyordu. Bıçakla kesmeler,camla yaralamlar hortumla, ütü kablosu, ayıt kımçısı ile dönüyordu. Bizim sırf canımızı yakmak için özel kaynar su kaynatıp damla damla işkence ederdi bize.

Ben artık böyle yaşamaya alışmıştım. Bu sefer kız kardeşim babamın taciz ettiğinde şikayetçi olmuştu bana. Benimde kafamda şekillenmeye başladı. Anneme hatta dedeme bu konuyu söyledik. Ama annem "Çocuklar iç çamaşırlarını ortaya koymasa Harun böyle bir şey düşünmez demişti." o sözden sonra kimsenin bize inanamayacağını anlamıştım. Ve biz bunu söyledik diye de o babam olacak adamdan öldüresiye dayak yemiştim.

Artık hayatım, sabah kalkıp babam ve çocukların karnını doyurup yemek yapıp evi temizlemek olmuştu. Bir yandan da okula gidiyordum. İlkokul ve ortaokul da dereclerim vardı. Türkiye birincilikleri, il ilçe birincilikleri, okul birinciliklerim vardı. Her sene hemde. Baktım ki hayattan bana fayda yok bende derslerimi çalışmaktan başka bir şey yapmamıştım. Doktor olmak istiyordum. O zaman için. Ortaokulda futbol takımında oynuyordum. Forvet oyuncusu olarak. Hocalarım bize maçlar düzenlediler. Ve çıktığımız her maçı kazanıyorduk. Bir gün bir hocam bende olan yetenek üzerine futbol alt ligde oynamak isteyip istemediğimi sordu. O kadar heyecanlanmıştım ki. Gönülden istemiştim. Ama ailemle konuşmam gerektiğini söylemiştim.

Eve geldiğimde, durumu anneme anlattım annem okul konusunda her zaman destekçim olmuştu, annemin kötülüğü kadar iyiliği de vardı evet bizi çok döverdi ama çoğu konuda da tek destekçimizdi. Olayı akşam yemeğinde utana sıkıla babama anlattım. Babamdan öyle bir tokat yedim ki o kulağımın çınlaması hala aklımda. "Biz seni okula orospu olmaya mı gönderiyoruz? Adam akıllı derslerine çalış". Demişti. Odama geçip sabaha kadar saatlerce ağladım ve o gün dedemin paketinden sigara kaçırıp çatıda kimseye görünmeden sigara içmeye başladım. 12 yaşındaydım sigarayla tanıştığımda.

Dedem benim için çok iyi biriydi. Beni dövmeyen bugün nasılsın diye soran tek kişi olabilirdi o zaman için. O da sigara içerdi. Biz ne zaman onun yanına çıkıp dayak yedik diye ağlarsak o zaman balkona çıkıp karanlıkta oturup sigara içerdi. Bende o zaman için ona özenmiştim. Çocukluk aklı işte. Gerçi ilk defa bu konuda çocuk olmuştum...

Sahi ne çok kırdılar bizi. Ne çok üzdüler. Güvenimizi ne çok kırdılar bizim. En yakınlarımızdı hayatımızı karartan. Hep biz sustuk. Hep biz sabrettik. Karşılığında acı ve kederden başka bir şey görmedik dimi?

Yarınlar da güzeldi, yaşanabilseydi...

BİŞNEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin