2. Bölüm

472 30 2
                                    


     Saat 18:20 gibi Namjoon hazırlanmaya başladı. Aklı sabah gelen çocuktaydı.

''Umarım evde değildir.''

     Hazırlanıp evden çıktı. Elinden geldiğince yavaş gitmeye çalışıyordu, çünkü ne kadar geç giderse o kadar erken kalkardı. Yaklaşık 10-15 dakika sonra eve vardı. Yer bulamadığı için eve yürüme mesafesinde olan bir yere park etti arabasını. Daha sonra eve yürüdü. Eve vardığında derin bir iç çekti ve kapıyı çaldı. Kapıyı Jin açtı.

''Oh geldiniz! Bir an gelmeyeceğinizi düşünmüştüm. Baba! Bay Kim geldi!'' Babası oturduğu yerden kalktı ve ''Buyurun hoş geldiniz.'' diyerek koltuğu işaret etti. Namjoon derin bir iç çekti ve içeri girdi. Bay Geonu'ya selam verdi ve oturdu.

''Evet. Sizi dinliyorum.''

     Geonu Jin'den masanın çekmecesinde bulunan kağıdı getirmesini istedi. Jin fırlayıp hemen kağıdı getirdi ve yüzünde kocaman bir sırıtmayla Namjoon'un yanına oturdu. Namjoon Jin'e yan bir bakış attı ve ''Ah.. Tanrım.'' dedi kısık bir sesle. Geonu oturdukları koltukların önünde duran orta sehpanın üzerine kağıdı açtı, katlanmaması için uçlarına bir şeyler yerleştirdi.

''Bu gördüğünüz araziye bir şirket kurulacak. Biz de hem şirketin kurulumuna yardım edeceğiz hem de Min Eunu'nun Tokyo'ya yapısına yardım ettiği Aronia de Takazawa restoranının diğer şubesini açacağız.''

''Ow.. Sizce de bu fazla maliyetli olmaz mı?''

''Sizin için fark eder mi?'' dedi ve güldü Bay Geonu.

''Uhm, peki ama bunu sabahki toplantıda neden dile getirmediniz?''

''Diğerlerinin bu teklife sazan gibi atlayacağını biliyordum. Ben bu işi sizinle gerçekleştirmek istiyorum Bay Kim. Lütfen teklifimi bir düşünün.''

     Namjoon buraya gelirken boş şeylerle uğraşacağından emin bir şekilde gelmişti. Ama şu an aldığı teklif karşısında donup kalmıştı.

''Bence düşünmeme gerek yok. Beni baya şaşırttınız Bay Geonu. Kabul. Sizinle bu işi yapacağım.'' dedi ve elini uzattı. Geonu memnun bir sırıtma ile Namjoon'un elini tuttu. Jin bir hışımla oturduğu yerden kalktı ve yüzünde tekrar kocaman bir gülümseme belirdi.

''O zaman bunu kutlamalıyız!''

''Oh aslında benim kalkmam la-''

''Olmaz öyle!'' dedi Jin. ''Lütfen beni kırmayın. Sadece birazcık, n'olur.'' dedi ve tatlı tatlı Namjoon'a bakmaya başladı. Namjoon çocuğun tatlılığı karşısında bir şey diyemedi ve suratına bakarak güldü.

''Oh pekala. Biraz kalalım madem.''

''Yaşasın!'' dedi ve salonla birleşik olan mutfaktan -Amerikan mutfak-  biraz soju ve bardak aldı. Alırken bir yandan da ''Hıh.. bana gülümsedi'' dedi kendi kendine. Jin soju ve bardakları içeri getirdi. Namjoon istemsizce kendini genç çocuğu izlerken ve gülerken buldu. Bunu farkında olmadan yapıyordu ama fark ettikten sonra da yapmaya devam etti. 

     Biraz durdu ve onlara veda edip evden çıktı. Tam arabasının yanına geldiğinde arkasından bir ses duydu.

''Bay Kim!''

     Jin, elinde bir ceketle Namjoon'un yanına geldi. Peşinden koştuğu için nefes nefese kalmıştı.

''Ce.. Ceketiniz.''

''Oh doğru ya! Unutmuşum sağ ol da.. koşmana gerek yoktu..'' deyip Jin'e sırıttı. Jin'de ona karşılık verdi.

''Her neyse. İyi geceler Bay Kim.''

''Bana hyung diyebilirsin.''

''Cidden mi! Tamam öyleyse. İyi geceler hyung!'' dedi ve güldü.

''Hah. İyi geceler'' dedi ve Namjoon'da güldü. Jin sevinçli bir şekilde el sallayıp gitti. Namjoon'da yüzündeki sırıtmayla arabasına bindi ve evine gitti.

     Eve gelip kapıyı açtığında köpeği Moon heyecanla zıplayıp sahibinin kollarına atladı. Namjoon ceketini çıkartıp askılığa astı ve gidip ellerini yıkadı. Moon ise hala sahibinin peşinden koşup havlayarak zıplıyordu. ''Sabırsız şey. Bekle, hemen oynayacağız.'' dedi ve ellerini kuruttu. Üzerine rahat bir şeyler giyip salona geçti. ''Tamamdır koca oğlan. Artık oynayabiliriz.'' dedi. Köpek bunu anlamış olacak ki Namjoon'un kucağına atlayıp zıplamaya başladı. Moon Namjoon'un ailesini kaybettikten sonraki neşesi, tek dostu, tek ailesi olmuştu. Yani şimdilik..

Babacık | namjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin