2.Bölüm

673 43 9
                                    

(Mardin)

Hawar terasta oturmuş Behma ve Dilaram'ı düşünüyordu. Ne olduğunu şuan ne durumda olduklarını merak ediyordu. Ferzender ağadan korkmuyordu ama endişeleniyordu. Ferzender ağa konaktan çıkarken Behma ve Dilaram'ı öldürüp, cesetlerini Adar ağa'ya teslim edeceğini söylemişti.

Hawar'ın içini korku sardı, ya yaptıysa. "Hayır, hayır eğer yapsaydı babam beni arardı." diye mırıldandı ama son yaptıklarını hatırlayınca, gözleri fal taşı gibi açıldı. Babası, Behma ve Dilaram'a yardım ettiğini öğrendiyse onu aramamakla kalmaz eve geldiği gibi Hawar'ı cezalandırdı. Hawar babasının hiç bir şey öğrenmediğini umuyordu ama babasının gitmeden önceki bakışlarını hatırlayınca" kesin öğrendi. "diye içinden geçirdi.

Belki de öğrendiği için Hawar'ı aramıyordu. Ama Hawar garip birşey olduğunu fark etti." Babam bana kızgın olduğu için aramıyor, onu anladım da Dilber hanımı niye aramadı? "kendi kendine konuşuyordu Hawar. Babasının iki gündür haber vermemesi Hawar'ı korkutuyordu. Neden aramamıştı? Ağrı'da bir şey mi olmuştu?

Düşüncelerinin onu daha fazla bunalttığını fark edince düşüncelerinden sıyrılıp. Açık olan saçlarını toplamaya karar verdi ama eli saçına değdiği an gözleri doldu. Babasının dediğine göre; annesinin en büyük isteği Hawarın saçlarıyla oynamakmış. Ama Hawar üç aylıkken annesi hayata gözlerini yummuştu. Ne Hawar'a anne sevgisi
Nasip oldu ne de Zümre'ye evlat sevgisi nasip oldu. İkiside sevgilerini tadamadı.

Hawar başını gökyüzüne çevirdi. Mardinin üstünde sanki kara çarşaf varmış gibi her yer kapkaraydı. Pırıl pırıl parlayan yıldızları görünce, yüzünde küçük bir tebessüm oluştu. Yıldızlar asilliğini göstermek için sanki birbirleriyle yarışıyorlardı. Tebessümü yüzünden silinip gitti. Babası, annesinin bir yıldız olduğunu söylerdi. Zümre o kadar güzeldi ki Adar ağa onu bir yıldıza benzetirdi. Yıldızlar gibi ışıl ışıl parlardı. Bakan bir daha bakmak istiyordu. Ama Adar ağa'nın yıldızı artık yeryüzünde değil gökyüzündeydi. Ve o şimdi annesinin hangi yıldız olduğunu arıyordu ama bulamıyordu.

Kehribar gözlerinden iki damla gözyaşı yavaşça yüzünden süzülüp eline düştüğünde, ağzından ufak bir inilti çıktı. "Bu acımasız dünya da ne günahım vardı ki, beni annesiz bıraktın ya rabim." sesini bütün mardine duyurmak istermişcesine bağırmak istedi ama insanlar onu duymayalı yıllar olmuştu. Hawar'ın sesi Mardin'in semalarına kadar ulaştı ama hiçbir insana ulaşamadı. Bu hep böyle olmuştu Hawar'ın sesini hep mardin duyardı, sanki insanların kulaklarını tıkamışlardı. Hawar'ın acısını bir yukardaki Allah, bir de Mardin biliyordu.

"Ooo, bizim sulu göz yine çeşmeleri açmış." gelen ses ile irkilen Hawar, sesin geldiği yöne döndü. Merdiven başında gülümseyen Şilan'ı görünce rahatlamıştı. Şilan, Hawar'a doğru ilerlerken konuşmaya devam etti. "Hawar yeter be! Baban gittiği günden beri buraya gelip ağlıyorsun." sahte bir kızgınlıkla Hawar'ın yanındaki mindere oturdu.

Hawar derin bir nefes aldı. Sağ elini kaldırıp kalbinin üstüne koydu. Sanki kalbi ağrıyormuş da acısını bastırmak için kalbinin üstüne eliyle baskı uyguladı. Dolu gözlerini Şilan'ın gözlerine çevirdi. "Annemi özlüyorum." dedi boğuk bir sesle. Şilan gözlerinin dolduğunu hissetti. Hawar'ı böyle görmek Şilan'ı üzüyordu. Ama yapıcağı bir şey de yoktu.

Hawar yutkunmaya çalıştı ama yutkunamadı. Nefes almak istiyordu ama her nefes alışında kalbine bir hançer saplanıyormuş gibi hissediyordu. Öksüz, yetim. Bu kelimler ne kadar can yaktığını sadece annesi ve babası olmayan çocuklar bilir. Sizin için sadece bir kelimedir ama onlar için ateşin üstünde yürümek gibidir.

Şilan karşısında hıçkıra hıçkıra ağlayan dostunun elini tuttu. "Kurban olayım kendini daha fazla yıpratma, hem kendini hem de bizleri üzüyorsun baban seni bu halde görürse mahvolur." diyerek Hawar'ı sakinleştirmeye çalışıyordu ama Hawar'ın hıçkırıkları daha da çoğalıyordu. Şilan gözlerinden akan gözyaşlarını sildi ve Hawar'a döndü."Hawar" dedi ağlamaklı bir sesle ama devamını getiremedi.

DİLJİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin