"İlk karda üşür söyleyeyim bakışların."&
Bir kelime daha edemem ama anla, diyor ya Teoman, bazen bu sözü alıp yanıma gelen herkese göstermek istiyordum. Çünkü bir kelime daha etmeye mecalim yoktu, kelimeler çıksa da dudaklarımın arasından hissizdi. Soğuk ve yalandı bütün kelimeler, kahkahalar.
İnsanlar ısrarla konuşmaya çalışıyordu, soru soruyordu. Durgunsun sanki. Seni mutsuz görmeye alışık değilim. Gülümsesene. Karadeniz'de gemilerin mi battı. Aşık mı oldun.
Kulaklığı takıp uzaklaşmak istesem de olmuyordu. Abim öleli iki hafta olacaktı neredeyse ve bu iki haftada üç kere kavga etmiştim. Elbette saç baş girişmemiştim kimseye ama kantinde kahvemi döken alt dönemlerle bile laf dalaşına girmiştim. Oysa eskiden güler ve bana kahve borcu olduğunu söylerdim.
Belki de haklıydı, sorun bendeydi.
Yorgan altında geçen haftasonundan sonra pazartesi okula gelmek işkence gibiydi. Tam anlamıyla işkence. Cuma günü okuldan çıktıktan sonra telefonumu kapatmıştım, hiçbir aramaya ya da mesaja tahammülüm yoktu. Telefonumu hala açmamıştım, açmayı da düşünmüyordum. Telefonsuz hayat daha güzeldi.
Okulun siyah eteğinin altında beyaz çorap vardı. Beyaz çorabın altında ise siyah vanslarım. Beyaz gömlek ince olduğundan üstüne gri süveter giymiştim ki bu okulun süveteri oluyordu. Koyu renk saçlarımı bugün farklılık yaparak öndeki tutamlarını arkada siyah bir tokayla tutturmuştum. Baya farklılık. Saçlarım belime geliyordu, uzun ve sağlıklıydılar. Bu herkesin sandığı gibi genetik değildi, baya para döküyordum bu saçlara.
Evden çıkmadan önce annemin elime tutuşturduğu oversize kot ceketi kolumdaydı, giymemiştim. Çantam tam anlamıyla bomboştu, sadece kalem ve silgi vardı. Diğer her şeyi okuldaki dolaba tıkmıştım. Ödevlerimi ise yapmamıştım.
Bütün bunlara rağmen büyük bir boş vermişlikle okulun bahçesine adım attığımda güvenliğin yanında oturan Enes'le göz göze geldik. Üzerinde yine ütülü okul kıyafeti vardı. Ve kot ceketi. Pişti olmuştuk.
Gülümsemeye çalışarak yanında gittiğimde o da oturduğu sandalyeden kalkmış bana doğru yürüyordu.
"Günaydın!"Dedi hayatımda duyduğum en neşeli sesle.
"Günaydın." Dedim esnerken ağzımı kapatarak. Bu halime güldü ve ellerini kot ceketinin cebine koydu. "Ne bu enerji?"
"İki bardak kahve içtim."
"Sabah sabah?" Kaşımı kaldırdım. "Delirdin mi sen?"
"Olduk olduk, deli de olduk bu okul yüzünden." Sahte bir sıkıntıyla dediği şeylerle gülümsedim. Elimle yürümesi için yok verdiğimde durdu ve gözüyle kolumu işaret etti. İlk önce ne dediğini anlamadığım için boş gözlerle baktım ona, sonrasında ise aydınlanma yaşayarak "haa" ladım .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Kekre Dünyada|| yarı texting
Teen Fictionbulutkoc: niye ağlıyorsun? 12.34 görüldü. 14.08 Unutulmuyor ne tuhaf dünya işleri, seninle bir döşekte sevişirken bile.