Kafamı azda olsa toparlaya bilmiştim.En yakınımdaki bir marketten gazete buldum ve hemen satın aldım.Kasabanın bir kafesine girdim.Kafenin düzeni çok hoşuma gitti.Masalar,beyaz masa örtüleriyle kaplı,sandalyeler ise şampanya rengindeydi.Masaların üstü çiçeklerle süslenmişti.Hoş bir mekandı.
Gazetemi aldım ve bir masanın başına geçtim,çalışanlara rahatsız edilmek istemediğimi söyledim.Bunun ne kadar süreceğini
bilmiyordum.Gazeteyi bulmasına buldum,fakat o kadar çok isim vardıki hangisinden veya nereden başlıyacağımı bilmiyordum.
İsimlerin yanlarında numaralar da yazıyordu.
Tek tek aramaya,konuşmaya başladım.İlk onu o gün sabahtan akşama kadar zar zor bitirmiştim ve günün son sözünüde,
"Ne aptal insanlar var, bide dedektifim diye geçiniyorlar" olmuştu.Yorgunluktan ölüyordum fakat,ailemi öldürenlere karşı kinim ve öfkem dinmek bilmeyen bir intikam ateşi ile yanıyordu.Ailemin gidişi beni ne kadar yıksada bu intikam ateşi beni ayakta tutabilmişti bu gün.
Saat geç oldu,bu saatten sonra insanları rahatsız edemem,arasamda açmazlar,diye düşündüm.Kafamı kaldırdığımda kafede kimse kalmamıştı.Bana doğru yaklaşan uzun boylu,bi o kadarda hoş bir vücut kalıbı olan bir beyfendi,yanıma geldi ve şöyle söyledi.
"Hanımefendi kusura bakmayın,rahatsız edilmek istemediğinizi söylemişsiniz üzgünüm fakat kafemiz kapanmak üzere" Dedi.
Bir çalışana göre güzel bir ses tonu vardı.Kafeye ilk defa gelmiştim ve ilk olmasına rağmen çok güzel bi empati ile karşılaşmıştım.Bu hoşuma gitmişti.
Çalışan benimle yumuşak bir şekilde konuşmuştu.Kolumdaki babamın bana verdiği son hediyem olan gümüş üzeri taşlarla kaplı,camının içinde ailemizin fotoğrafı olan saatime baktım.Gerçektende de geç olmuştu,"Tamamdır sıkıntı yok,her şey için teşekkürler" diyerek kafeden çıktım.Arkamdan hafifçe bağırarak "Tekrar bekleriz" Dediklerini duydum.Bu yüzümde küçük bir gülümsemeye sebep olmuştu.Eve gitmek istiyorum ama ev hâlâ gözetim altında.O yüzden en yakın otele gitmek zorundayım.
Biraz önce polis ekipleri ailemi araştırırken fark ettikleri para geldi aklıma.Benim bilmediğim ama babamın bize söylemeden biriktirdiği yüklü miktarlı bir para var bankada ve bu para küçük bir miktar değil.Bu bana kalan büyük serveti saçıp savurmamalıyım.Bunu
yapmayacağım zaten.
Ve şansıma kafenin hemen yakınlarında bi tane otel vardı.Oraya doğru yola çıktım elimde bir kaç defter ve sayısız gazete vardı.Sonunda otele varmıştım.
Otele geçtiğimde lobideki çocuk dikkatimi çekti.Esmer,koyu kahve gözleri ve kıvırcık saçları dikkat çekmeyecek gibi değildi,vücudunu görmek zordu lobinin arkasında kalmıştı çünkü,fakat uzun olduğu her hali ile belliydi.Lobiye yaklaştım ve bi o kadar yakışıklı dikkat çeken çalışanın isim kartında yazan isim Tom'du.Tuhaf gelsede isime takılıcak durumda değildim,elimdekiler beni gerçekten zorluyordu."Pardon bakar mısınız?"
"Buyrun hanımefendi nasıl yardımcı olabilirim"dedi.İnce bir ses tonuyla."Acil bi kaç günlüğüne kalabileceğim bir oda istiyorum."Dedim.Kendimden emin bir şekilde.
"Tabi efendim hemen yardımcı olalım."Dedi.
Oda anahtarımı verdi ve bana odamı göstermek için,cılız bir hanımefendiyi çağırıp,odama kadar eşlik etmesini istedi.Kadın eli ile asansörün yolunu bana gösterdi.Asansöre bindiğimizde bana imalı bakışları hiç hoşuma gitmedi,kesinlikle sinir bozucuydu.
Kafamı kadına döndürerek sert bir bakış ile "Pardon bir sıkıntımı var"Dedim.Benden böyle bir tepki beklemediği yüzündeki aptal mimiklerden anlaşıla biliyordu. Asansörde ağzını bile açmadı,soruma cevap bile vermedi.Buna daha da çok sinirlendim,tam soruma cevap vermediği için yaptığı saygısızlığı yüzüne vuracakken,asansörün kapısı açıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arautos do morte (Ölüm Habercileri)
FantasíaAmara bir anda ailesinin ölümü ile göz göze gelen küçük kızımız kimin yaptığının öğrenmek için yola koyulur bu yolda yanında kim olucak? Katilin kim olduğunu nasıl öğrenicek? Bu hikaye okuduğum eserlerden,yaşadığım olaylardan esinlenerek yazılmıştır...