"Show your dance tonight
So I could kill you alright
I swear to God, you don't need to be
Mine just hit you right
Take you next level, next level
Just give me your best level
That space level"(Smoke Sprite'i damardan alabilsek keşke...)
***
Selamlar! Bölümü özellikle sahurda atıyorum çünkü fazlaca smut var ehehehe :))
UYARI: Neredeyse tamamen smuttan oluşan bir bölüm. Yani +18. ARTI ON SEKİZ!
Oy ve yorumlar için şimdiden çok teşekkür ederim, iyi okumalar diliyorum^^
***
Jin göğsüne uzandığı alfanın renkli dövmesinin üzerinden bir kalemle geçiyormuşçasına parmağını sürterek etrafını çerçeveliyordu. Alfanın çeşit çeşit dövmeyle kaplı vücudu ellerinin altındayken ve hala yanında uzanıyorken anın tadını çıkarmaya çalışıyordu.
Alfanın vücuduna hiç olmadığı kadar dokunma arzusu ile dolup taşmışken kendine engel olmak istemiyordu. Öyle ki genç alfanın feromonları, dokunuşları heatini tetiklemişken bedeni üzerindeki bu güçlü etkisini göz ardı edemeyeceğinin farkındaydı.
Alfadan uzak kaldığı o aylarda hiçbir alfaya gitmemişti. Zararlarını iyi bildiği halde bastırıcılar kullanarak heatlerini geçiştirmişti çünkü vücudunun alabileceği en büyük hazzı genç alfadan aldığını biliyordu. Daha azına razı gelmek istememişti. Ve tabi bir de başka birinin vücuduna dokunanacağı düşüncesi bile midesini bulandırmaya yetmişti. Hiç kimse alfa gibi vücuduna saf arzuyla dokunamazdı, kimse şefkatle yüzünü okşayamazdı... Kalbini hiçbir şey alfanın güzel sözlerinin erittiği gibi eritemezdi.
Alfayla geçirdiği birkaç gece iki ruhu da darmaduman etmeye yetmişti. Başlangıçta ikisi de zararsız partnerlik yaşayacaklarını düşünmüşlerdi. Bedensel hazların öne çıkacağı ve karşılıklı olarak ihtiyaçların giderileceği zararsız bir partnerlik... Ki öyle de olmuştu. Ama genç alfa mutfağında gördüğü dişli omegadan etkilenmeden edememişti. Belki ilk rutunu bu dişli, güzel omegayla geçirmesi ve belki de güçlü ve zeki omeganın kollarında tatlı ve savunmasız bir hale bürünmesiydi onu etkileyen. Tatlı kokusu, kendinden emin duruşu, meydan okuyan badem gözleri... Alfası beyaz pürüzsüz tene ilk dokunuşunun ardından dahi anlamıştı omegaya kapılmamasının imkansızlığını.
Teni ellerinin altında kıvama gelirken, hazla titrediği dakikalarda kirpiklerini altından kendisine bakan gözlerin büyüsünden kaçmanın mümkün olmadığını çabucak kabullenmişti alfa. Çünkü öyle öğretilmişti ona. Doğru kişiyi alfasının hissedeceğini söylerdi babası. Tek yapması gereken onu güzel sevmesiydi. Tıpkı babasının annesini sevdiği gibi. Annesi her zaman bir omeganın en büyük şansının onu güzel sevecek olan bir alfa bulması olduğunu söylerdi. Kendisinin bulduğu gibi...
Güzel bir ailede büyümüştü Jungkook. Güçlü bir alfa ve sağlıklı bir omeganın mutlu evliliklerinin tek meyvesi olarak dünyaya gelmişti. Abisi Namjoon, babasının ilk evliliğinden doğan alfa, bu mutlu aile tablosundan uzakta bir hayat kurmayı tercih etse de Jungkook için yapamayacağı bir şey yoktu. Küçük kardeşinin şimdilerde güçlü bir alfaya dönüşmesini gururla izliyordu.
Annesi Namjoon'u kendi öz çocuğu gibi gördüğünden olsa gerek en büyük hayali büyük oğlunun mutlu bir yuva kurmasıydı. Bunun için büyük uğraşlar vermişti. Sosyetedeki bütün davetlere katılır ve Namjoon'a layık omega listesi oluştururdu. Namjoon'dan ise her seferinde listeye göz atacağına dair söz alır ama hiçbir zaman olumlu bir dönüt alamazdı.
