4. Seviye

59 3 3
                                    

"Aklımdan çıkmıyor... Aklım çıkıyor ama o çıkmıyor."

Oğuz Atay

...

Sessizlik bir ses olabilir miydi?

Sessizlik dediğimiz gerçekte neydi peki? Boşluk muydu ruhumuzu dinlendiren, yoksa o boşluktaki tiz çığlık mıydı kulağımızı delen?

Gerçek sessizliğin kalpte olduğuna inanırım. Geçek sessizliğin akılda olduğuna inanırım ama sessizliğin kulaktan geldiğine inanmam. İnandığım şeyden zor vazgeçerim. Kalpten değil ama akıldan inandığım şeyden ise hiç bir şey beni vazgeçiremez. Kendim bile, kalbim bile.

Sessizliğin tanımına, sessizlik işitilebilir sesin kısmen ya da tümüyle yokluğudur demem ben. Eğer sessizliğin tanımı bu olsaydı hiç bir ses duymadığımda beynimdeki sesler yerine, sessizliğin boşluğunu duyardım. Bana kalırsa sessizlik ikiye ayrılırdı;

Kalp sessizliği, Akıl sessizliği

Kalp sessizliği huzursuz edici olan sessizliktir. Sessizlik değildi huzursuz eden, Beyninden yükselen seslerdir ağlama isteğini körükleten. Beyninden yükselen seslerdir göğüs kafesindeki yakıcı ateşine odunlar yığdıran.

Akıl sessizliği ise, gerçekten hiç bir ses duyamadığın rahatlatıcı sessizliktir. Beynindeki sesler sonunda susturulmuş ve seni azat ettikleri sessizliktir. Sonunda nefes aldığın sessizliktir.

Yıllardır Kalp sessizliğinde nefes almak için çabalıyordum.

Oysa kimse bana beynimdeki sesleri susturmayı öğretmemişti. Herkesin aksine ben o sesleri susturmaya çalışmadım, bunu tek başıma başarmaya çalışmadım. Ben o seslerle yaşamayı öğrendim. Ben o sesleri kendime yalnızlığımdaki tek sırdaş yaptım.

Ayıp oluyor ama neyse.

Sen ayrısın iç ses. Seni değişmem kimseye.

Bana isim bulmayı düşündün mü? İç ses falan hiç hoş değil.

Feriha mı diyeyim? Cemile mi diyeyim? Nazlanma sende iç ses. Bakarız.

Şu bakarız sözünün geçerli olduğu bir evrene ışınlayın beni. İmdat!

Ya bir sus sende.

"Şimdi," dedi boğazını temizleyip. Kollarını göğsünde bağlarken geriye yaslandı. "Sana çok seveceğin bir haberim var." dedi. Derin bir nefes aldım ve başımı salladım. "Kurucu seni görmek istiyor." dediğinde ilk başta duraksadım, sonra "Bu beklediğim bir şeydi." dedim şaşırmamışçasına. Cevabımdan memnun olmuş gibi başını salladı. Aklımda tiksindirici bir gülüş yankılandı. Ava'nın gözlerine daha derin baktım. İşte şimdi Ava'nın bahsettiği tilki olmanın zamanı gelmişti.

Sonunda.

"Beni bu halde onun yanına nasıl götürmeyi planlıyorsun peki?" diye sordum alaycılığın hüküm sürdüğü sesimi hala kısık tutarak. Eğer uyanırsa duymaması için uğraşıyordum. Ava bilmişçe gülümsedi, "Hafife alıyorsun sen beni."

"Uçacak mısın oraya? Ancak öyle gideriz ben bu haldeyken." gözlerimi devirerek konuştum. Başını olumlu anlamda salladı. Kaşlarımı şaşkınca kaldırıp, "Teknoloji çok gelişmiş." düşünceli sesime ek şaşkın suratım ona kahkaha attırdı. "Ona görüşmek istemediğimi ilet." dedim kahkahasını bölecek sert bir sesle. Uzaktan biri baksa nazlanıyor gibi duruyor olabilirdim lakin görüşmek istemememin sebebi katliam çıkarmaktan korkuyor oluşumdu. Kendimi dizginlemek için zamana ihtiyacım vardı. Aklımdakileri gözden geçirmem gerekiyordu. İşimi riske atmamam gerekiyordu. Ufak bir riskte ölürdüm. Riskler benim aleyhime işliyordu.. Ava beklemediği karşılığımdan dolayı duraksadı. Ciddi olup olmadığımı anlamak için bir süre gözlerini yüzümde gezdirdi. Oldukça ciddi görünüyoruz Kayla, böyle devam.

HayatbazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin