"Aklım mı... O, yüzsüz misali hep sende kalıyor. "
Cemal Süreya
...
İnsan yıllar boyu silahlar bulmaya, sahip olmaya çalıştı. Silah buldular ama doyamadılar ve hep daha iyisini bulmaya çalıştılar. Hep daha iyisi, daha iyisi, daha iyisi... Peki o silahları kime karşı kullandılar?
İnsanlara karşı.
Genelde o silahlardan zarar görenler zenginler değil yoksullar oldu. Zarar görenler pislikler değil masumlar oldu. İnsanlar kendini korumak için bıçaklar, silahlar, tanklar, bombalar icat etti. Korunmaya çalıştığı kendi türündekiler değil miydi?
Hayvanlar kendi kabilesini korumaya çalıştı, kendi türünden olan başka bir kabileye karşı. Hayvanlar da kendi türüne karşı savaştı.
Erkekler eşlerini, kadınlar eşlerini kıskandı. Peki kime karşı kıskandı? Kadınlar diğer kadınlardan, erkekler diğer erkeklerden.
Doğanın kanunu muydu bu? Herkes kendi türüyle illa savaşacak mıydı? Beraber daha güçlü olduklaına karşı savaşıp gücü tek başımıza taşıyabileceğimizi düşündüren nedir insanoğluna?
Güç ağırdı. Kimse tek başına taşıyamazdı. Güç sadece cezbedici bir bataklıktı. Bataklığa batanlar anlardı sadece gücün korkutucu yanlarını.
Olduğum yerde başıma ağır bir ağrı saplandı. İşte başlıyoruz.
"Bütün oyuncular bekleme salonuna. Tekrar ediyorum, bütün oyuncular bekleme salonuna. Acil durum!"
Yaptıklarımın karşılığı olacaktı elbet. Kurucunun benimle konuşmak istemesi elbet beni özlediğinden falan değildi. O herifin tek amacı oyundan ayrıldığım zaman zarfında onun hakkında bulduğum kozların sınırını anlamaktı. Aklı sıra lafı ağızımdan çekip alacaktı. Onunla konuşmak istemememin sebebi onu orada öldürebilecek kadar öfkeli olmamdı.
Kendimi sakinleştiremezsem binlerce insanın hayatını mahvedecektim.
Herkese karşı gülümsüyordum çünkü oynadığım kumarda kendi tarafıma insan toplamaya çalışıyordum. Şöhret kazanmaya, ünlenmeye çalışıyordum. Güven kazanmaya çalışıyordum. Oyunun sonunu ben çoktan belirlemiştim. Mahvolan olması gerektiği gibi mahvolacak, kazanacaklar da olması gibi kazanacaktı. İyilik perisi falan değildim, sadece olması gerekeni geri getiriyordum. Mahvolacakları mahvetmek içinde güven kazanmam gerekiyordu. En büyük mahvoluş güven kırıklığıdır çünkü.
Onunla konuşmamam damlayı taşıran son damlaydı sanırım onun için.
Gülmek geliyordu içimden ama kendimi tutup dehşet maskesini yapıştırdım yüzüme. Yutkundum. Bakışlarım odayı taradı hızla. Kaşlarımı çattım.
İki katlıydı. Oda demekte büyük hata etmiştim. Burayı özlemiştim. Üst katta bir yatak odası vardı ve alt katta kocaman bir mutfak olduğunu hatırlıyordum ama daha alt katı görmeyeli iki yıl geçmişti. Yatak odasındaki koca yatakta bağdaş kurmuş, oturmuştum. Arkamda Ayas alnını ovarken duyduğu sesle elini indirmiş ve kaşlarını çatmıştı. Asi Ayas'a tezat olarak kaşlarını kaldırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatbaz
Ficțiune adolescențiAdım, Kayla. 'Kötülükten uzak, masum' demekmiş. Tezatlıkları severim. Masum adı uygun görülmüş kızın kötülerin başında olması kimsenin beklediği bir şey değildi. Üzgünüm. İşe geri dönüyorum. Oyuna geri dönüyorum. "Herkes hazırsa söyle, Oyuna geri d...