Şarkı sesi tüm evi sarmışken Beomgyu gözlerini yumdu. İlk defa onun seninden başka bir ses vardı evin içinde. Sanki evde birisi varmış da rahatsız olacakmış gibi hep kulaklıkla dinlerdi müziğini. Ama bu sefer yalnızlığı ona o kadar dokunmuştu ki, tüm evi Billie'nin sesini sarması onu rahatlatmıştı.
'sen Billie seversin Taehyun.' diye fısıldadı Beomgyu. 'sadece bende seviyorum diye itiraf edemiyorsun.'
Beomgyu'nun sevdiklerini sevmeyecek kadar uzaklaşmışlardı ikili. Beomgyu'ya en çok koyan da buydu. Jihoon aralarına sonradan katılmıştı ama Taehyun onu çok benimsemişti.
Beomgyu 'geç kaldım' diye fısıldadı yalnızlığına. Geç kalmıştı, eğer ona açılan ilk kişi o olsaydı işler bu şekilde olmayabilirdi.
Zilin çalmasıyla Beomgyu gözlerini açmıştı. Saat gece üçtü.
Kalbi korku ve heyecanla atarken diz üstü bilgisayarını kapattı. Ayağa kalkıp penceresine yaklaştı ve ucundan kaldırıp dış kapının oraya baktı. Gelen kişi ile nefesi kesilmiş, zaten zayıf olan bünyesine de bu iyi gelmemişti.
Gözleri kararınca duvara tutunmuş sevdiğini bekletmemek için umursamadan kapıya koşturmuştu.
Elini kapı kulpuna attığı sırada aklına Taehyun'un nasıl birisine dönüştüğü geldi. Kendisini nasıl geri çevirip küçümsediği geldi. Nasıl aşağıladığı geldi. Bünyesi yemek yemeği kabul etmeyince hastanelere düştüğü için okula gelemeyince nasıl orospu damgası vurması geldi.
Hassaslığı yüzünden gözleri dolmaya başlayınca başını kapıya yaslanıp gözlerini dinlendirdi. 'biz neden bu haldeyiz?'
'nasıl bu hale geldik?'
Kulpu indirdi en sonunda. Tam da Taehyun'un umudunu kesip gitmek için arkasına döndüğü anda açmıştı kapıyı. Gördüğü şeyle sorduğu ilk soru "neden ağlıyorsun?" Olmuştu Beomgyu'nun.
Taehyun içeri davet edilmediğini görünce usul usul ağlamaya devam etti. Önceden olsa Beomgyu ona sevinçle kapıyı açmış olurdu, o da hiç sormadan içeriye dalmış olurdu.
Kapı pervazına yaslanıp dizlerinin üzerinde çöktü yavaşça. Bu süre zarfında sadece izliyordu Beomgyu. Sevdiğinin nasıl ayağının ucunda iki büklüm oluşunu izliyordu. ''sen haklıydın, sen hep haklısın."
Beomgyu inanırdı, karşısındaki sevdiği çocuktu. Ama inanmanın yanında Taehyun'u tanıyordu da. "Kalacak yerin yok öyle değil mi?"
Doğru ya, Taehyun yoksa neden Beomgyu'nun ayağına gelsin?
Taehyun susarak onayladı. "Duy dedin, duyamadım. Gör dedin, göremedim. Gelme dedin ama yine geldim."
Beomgyu yumruklarını sıktı, sarılmak istiyordu. Deli gibi sarılmak istiyordu. Senin suçun değil o senin gözünü boyadı demek istiyordu. "Ölüyor gibi hissediyorum Beomgyu. Nefes alamıyorum."
Beomgyu güldü. İçeriden hâlâ şarkı sesi geliyordu, bekledi. Şarkı ana nakarata gelene kadar bekledi. Eş zamanlı olarak ise kapının önünden geçip "sevmenin sırası değil dedin, bende şimdi diyorum ki ölmenin sırası değil." Demişti.
Pişman olacaktı Beomgyu.
Çok pişman olacaktı.
Kendisine yapılanları yine görmezden gelerek çok pişman olacaktı ama zaten son günlerindeyken bu o kadar da umurunda değildi.
***
Eva-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Time To Die / Taegyu
FanfictionÇünkü artık onların hikayeleri yarım değildi, aynı şarkıları gibi. Şarkımız ve hikayemiz.