İlke 2

66 9 0
                                    

İlke 2: istemediğin bir şeyi yapma.

O günden sonra Louis'yi bir hafta boyunca görmedi. Yedi gün boyunca içi içini yedi durdu. Elde edemediği hiçbir şey olamazdı. Kendine ihanet etmeyecekti.

"Bana hemen parfümü kazanan adamın numarası gerek." Resepsiyonist hiç tereddüt etmeden numarayı verdiğinde Harry bahşişi eksik etmeden oradan ayrıldı.

"Kiminle görüşüyorum?" Doncaster aksanı dolu dolu kulaklarına dolunca gülümsedi. Gıcığın tekine katlanmak yeterince zorken bir de aksanıyla uğraşacaktı. "Harry Styles. Zeki karizmatik ve her istediğini elde eden bir milyarder."

"O halde sen istediğini bir şekilde elde edebilirsin, ben kapatıyorum."

"Dur! Teklifini kabul ediyorum. Beni sekizde sana atacağım konumdan al. Parfümü getirmeyi unutma." Tam telefonu kapatacağı sırada, "um... üzgünüm çoktan kardeşime verdim." dedi.

"Zeki olduğumu söylemiş miydim?" Louis onaylayınca telefona doğru gülümsedi. "Hayır vermedin Louis. Beni o kadar çok istiyorsun ki teklifini kabul edeceğime tüm kalbinle inandın."

"Madem çok istiyorsun, sana atacağım konuma sen gel."

"Dalga mı-" telefon kapanınca Harry küfretti. Ondan nefret ediyordu.

Saat sekize yaklaşınca hazırlanmaya başladı. Oysaki onu bekletmeyi çok isterdi.

Saçını elden geçirip yüzüklerini de takınca, henüz satışa çıkmadan elde etmesi iki saniyesini almayan Maserati Mc20'sine bindi.

Louis'nin attığı konuma varınca ne yaptığını sorgulamaya çekildi. Bir parfüm için tanımadığı biriyle yemek yiyecek kadar zavallı mıydı? Hayır o sadece ilkeleri doğrultusundan şaşmayan, yürüyen özgüvendi.

Koltuğunda beklediği sırada camına tıklatan Louis'yi gördü. Camı açtığı sırada, "bir centilmenlik yapıp kapımı açmayacak mısın?" dedi. Gözlerini devirip arabanın içinden uzanıp Louis'nin kapısını açtı. "Bu hiç hoş değildi Harold."

Harry elinde parfüm yerine piknik sepeti görünce kaşlarını çattı. "Herhalde yemek sepetinin içinde?"

"A- hayır. Sen sür ben gideceğimiz yeri söyleyeceğim."

"Gün sonu elimde olmazsa sana başka şeyler de yediririm." Louis gülünce istemsiz o da gülümsedi.

"Bir centilmen sözünden çıkmaz, bazılarının aksine."

"Öyle olsun." Her zaman son sözü söylemek zorundaydı.

Principle ProblemsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin