4

147 14 8
                                    

Harry suratına çarpan güneş ışığıyla homurdanarak gözlerini araladı. Tanıdık olmayan odayla kaşlarını çatıp doğruldu. Hala her yeri sızlıyordu.

Çıplak göğsüne bakarken dün gece ne olduğu hayal meyal gözünde canlandı. Telaşla ayaklarını yataktan aşağı uzattı. Yatak başlığına bırakılmış tişörtü alıp üstüne geçirdi. Komodindeki cüzdanını ve telefonunu alıp cebine koydu. Üstündekiler kendi kıyafetleri değildi. Draco büyük ihtimalle dün gece onun için bunları bırakmıştı.

Hızlı adımlarla kapıya ilerledi. Telaşla hareket ederken kapının yanındaki masaya çarpıp dosyalardan birinin yere düşmesine sebep oldu.

Ufak bir küfür savurup eğildi ve kağıtları toplamaya başladı. Eline aldığı bir resim gözüne çarptı ve kağıdı yüzüne yaklaştırıp daha dikkatli baktı.

Kendisine benziyordu. Hayır benzemiyordu. Resimdeki kendisiydi.

Yeni çizilmiş olduğu belliydi. Çünkü dudağındaki yara ve gözünün altındaki hafif morluk resmedilmişti.

Gözleri kapalı ve saçları dağınıktı. Harry yapmaması gerektiğini bildiği halde diğer resimlere göz attı.

Çoğu tezgahın arkasından çizilmiş resimlerdi. Bazılarının kenarlarında farklı yeşil tonları denenmişti ama hiçbiri resimlerin üstünde değildi.

Harry bir sonraki resme geçmek üzereyken kapı açıldı. Esmer panikle elindekileri düşürdü.

"Napıyorsun?" Dedi Draco. Sesi sinirli geliyordu. Kendini kontrol etmeye çalışır gibi.

"Özür dilerim." Dedi esmer. " Yanlışlıkla-"

Sarışın lafını tamamlamasına izin vermeden kağıtları ve dosyayı sertçe elinden aldı.

"Draco gerçekten özür dilerim. Masaya çarptım, yere düştüler ben toplamaya çalışırke-"

"Tamam, sorun yok." Dedi Draco. Ama sinirli olduğu gözlerinden ve kaşlarını çatışından belli oluyordu. İç geçirip dosyayı tekrar masanın üstüne bıraktı.

"Nasılsın?"

"Daha iyiyim." Gözlerini kaldırdı, suçlu olduğunun farkındaydı.

Draco görmezden geldi. "Aç mısın?"

Formaliteden sorduğu sorunun cevabını beklemeden mutfağa ilerledi. Harry de arkasından takip etti.

İçeriden gelen kahve kokusuyla elinde olmadan keyifle mırıldandı esmer. Draco oturması için sandalyeyi işaret edip dolaptan iki bardak çıkardı.

Harry kafasını eline yaslayıp sarışını seyretti. Kahveyi bardağa dökerken kol kaslarının hareket edişini izledi bir süre.

Dün yaptığı şey aklına gelince çarpan kalbinin üstüne elini yerleştirip susturmaya çalıştı. Yanakları yanıyordu.

"Şey..." Draco elindeki bardaklarla ona döndü. Bardakları masaya yerleştirirken soran gözlerle esmere baktı. "Dün bir şey yaşandı mı? Ben çok hatırlamıyorum da..."

Sarışın gülümsedi. "Ne kadarını hatırlıyorsun?"

Harry gözlerini kaçırdı. Draco'nun dudaklarına çarpan nefesini, belindeki elini, gözlerine düşen saçlarını...

O kadar net hatırlıyordu ki. Ama birbirlerine eğildikleri kısım... Sonrası eksik kalmış gibi. Kopan film şeridi gibi.

"Neredeyse hiçbir şey?"

Draco, Harry'nin karşısına masaya oturdu. "Bir şey yapmadık merak etme."

Parmaklarını sıcak bardağın etrafına sardı. Evin içi sıcak olsa bile her zaman soğuk olan ellerindeki hafif yanma hissi onu rahatlatıyordu. "Sen sarhoştun ama ben değildim. Kendinde olmayan kimseye dokunmam."

Esmer yanan yanaklarını görmezden gelmeye çalıştı. Nedense bu cevap onu tatmin etmemişti. Kendinde olmasa bile sevgi gördüğünü bilmek isterdi. Birisinin ona dokunduğunu, saçını okşadığını...

Uzun zamandır kimsenin ona sarılmadığını düşündü.

Ama dün Draco onu sıkıca kavrarken ve kimsenin yapmadığı şekilde onunla ilgilenirken sevildiğini hissetmişti.

Her ne kadar bir yabancı olsa da.

Ortada sevgi diye adlandırabileceği bir şey olmasa da.

"Peki koridorda olan şey? Nasıl durduk?"

Sarışın kendini tutamayıp güldü. "Hani hiçbir şey hatırlamıyordun?"

Harry kaşlarını çatınca eliyle gülüşünü bastırmaya çalışıp ağzını kapattı. Pek başarılı olamasa da umursamadan konuşmaya devam etti.

"Sızdın. O yüzden bir şey hatırlamıyorsun. Taşıması kolay birisi değilsin bu arada..."

Esmer masanın karşısından uzanıp hafifçe koluna vurdu. Şakayla karışık olan bu hareket Draco'nun daha çok gülmesine sebep oldu. Harry suratında oluşan minik gülümsemeye engel olmadan sarışının gülüşünü izledi. Kahkahası sabah güneşiyle birleşip ona sahip olduğunu unuttuğu bir çocukluk anısı bahşetti. Annesinin gülüşü...

"Çizimlerine baktığım için özür dilerim." Draco'nun gülümsemesi suratında asılı kaldı. Fakat hemen kendisini toparladı. "Önemli değil."

"Hayır. Bakmamam gerekirdi. Cidden, özür dilerim." Sarışın gözlerini kaçırıp kahve bardağına sabitledi. "Beğendin mi bari?"

"Evet, çok!" 

"Göz rengini tutturamıyorum. Tonu denk gelmiyor. Sanki... Sanki gözlerin renk değiştiriyormuş, her gördüğümde başka bir yeşilmiş gibi." Harry utanarak gülümsedi. Demek ona dik dik bakıp durmasının sebebi buydu. Gay olduğundan değil...

"Seninle ilgili bir şey değil. Gözlerim biraz... değişik. Amcam Sirius'un dediğine göre sürekli renk değiştiriyorlar. Bazen gözlerim öyle bir  maviye dönüyormuş ki, babamı gördüğüne yemin edebilirmiş." Esmer burukça gülümsedi. Draco'nun gözlerini üstünde hissedebiliyordu. Ama kafasını kaldırmayı reddedip ellerine bakmaya devam etti. "Ne kadar doğru bilmem... Babamı sadece fotoğraflarda gördüm."

Sarışın bir süre cevap vermedi. Daha sonra boğazını temizledi. Ne söylerse söylesin bir anlamı olmayacağının farkındaydı. Karşısındaki kişinin acısını hiç yaşamamıştı sonuçta. Babası her ne kadar duygusal olmasa da fiziksel olarak hep oradaydı Draco için. Bazen bütün benliğiyle olmamasını dilese bile. Kahvesini kavrayıp ayaklandı.

"Hadi gel." Esmer kafasını kaldırdı.

"Nereye gidiyoruz?"  Draco sigara paketini cebine sokuşturdu. 

"Madem sürekli renk değiştiriyor. Biz de her tonunu resmederiz o zaman." Gözleri esmerin sıcak bakışlarına döndü.

 "Seni çizebilir miyim, Harry?"


**************

Selammm. Bölümü yarım bırakmışım bitirmemişim. Neyse Barış bahane oldu ben de oturup yazmış oldum. İyi okumalar <3

Coffee Breath || DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin