"Bir şey biliyorsun." Draco kaynayan sudan gözlerini ayırıp Hermione'ye döndü.
"Ne?"
"Bir şey biliyorsun ve söylemiyorsun. Harry'e dün akşam kimin saldırdığını biliyorsun. Suçluluk duygun buradan hissediliyor. Ne yaptın?" Sarışın cevap vermeyip gözlerini tekrar kettlea çevirdi.
Kumral kız ileriye uzanıp sarışının yakalarını kavradı. "Seni gebertirim. Duydun mu beni? Arkadaşıma neden yakın davranıyorsun bilmiyorum ama. Seni gebertirim."
Draco boş gözlerle Hermione'ye bakmaya devam etti. "Harry'e bu akşam anlatıcam. Ondan önce senin bilmeni doğru bulmuyorum."
Kumral güldü. "Bu akşam mı? Burada kalmasına izin vereceğimi mi sanıyorsun?"
"Burada kalacağım." Mutfak kapısına yaslanmış esmer onlara doğru konuştu. Hermione ellerini Draco'nun yakasından çekti. "Harry-"
"Burada kalacağım 'Mione. Lütfen karşı çıkma. Gücüm yok." Kumral kız susup kafasını yere çevirdi. Biraz ayakta dikelip oturma odasına ilerledi.
"Arkadaşın zeki."
"Öyledir." Dedi Harry. Gözleri parlak yeşildi. Sanki pencereden giren ışığın kaynağı onlarmış gibi. Her an gözlerinden yansıyan ışık bir yerde kıvılcım başlatabilecekmiş gibi.
"Şu an ne hissediyorsun?"
"Sinirliyim." Odadan çıkmak için arkasını döndü. "Ve mantıklı bir açıklaman olduğunu umuyorum." Draco'yu mutfakta yalnız bıraktı.
******
"Görüşürüz 'Mione, Ron." Kumral kız tekrar dönüp arkadaşının yanağına bir öpücük kondurdu. "Bir şey olursa hemen haber ver, geliriz." Harry kafasını salladı.
Ron da saçlarını karıştırıp el salladı. Esmer kapıyı kapatırken bozulmuş saçını düzeltmeye çalıştı. Düzelmeyeceğini biliyordu. Saçları kendini bildi bileli şekil almazdı zaten. Yine de denedi.
Sarışın duvara yaslanmış dikkatli gözlerle ona bakıyordu. Sessizliği ilk bozan Harry oldu. "Dinliyorum." Dedi sakince.
"Nereden başlayacağımı bilmiyorum." Harry çizim odasına ilerledi. "Hemen karar versen iyi olur. Tek kelime etmeden gitmekten çekinmem çünkü."
Draco takip etti. Harry sabah oturduğu sandalyeye oturup bir sigara yaktı. Duman dudaklarının arasından süzülürken kaşlarını çatıp sarışını izledi. Tuvalin önüne oturan Draco iç geçirip anlatmaya başladı.
"Cedric. Sana saldıran Cedric'ti."
"Haksız değilmişim yani. Eski sevgilin falan mı?" Sigaradan bir nefes daha çekti.
"Öyle de diyebilirsin sanırım. Aslında çocukluk arkadaşım." Bir yandan hazırladığı boyayı fırçayla tuvale sürtüyordu. "Babası babamın iş arkadaşı gibi bir şeydi. Bizde olabildiğimiz kadar arkadaştık. Cedric karanlık diye tanımlayabileceğim çocukluğumda güneş gibiydi. Aldığım tonla dersin arasında beni özgür kılıyordu. Beraber babamdan, malikaneden kaçıp oyunlar oynardık. Onunla tanışmadan önce güldüğüme dair bir anım bile yok."
Harry dikkatli gözlerle bir şey demeden onu dinlemeye devam etti. " Aldığım derslerin arasında gerçekten dikkatimi çeken tek şey resim derslerimdi. Ve Cedric'i çizmeyi seviyordum. Ama... Ama bir süre sonra monotonlaşmaya başladı. Büyüdükçe yani. Sürekli aynı ifadeleri çizmekten bıkmıştım ve başka ne çizebileceğimi merak eder oldum."
Elindeki fırçayı kırabilecek kadar sıkı tutuyordu.
"Yakınlaştık. Olmamız gereken kadar yakın olduk. Hiçbir zaman adını koymadık ama sevgili gibiydik desem yanlış olmaz sanırım. Ama her türlü sağlıklı bir ilişkimiz yoktu. Sürekli kavga ediyorduk. Sürekli... Ve kavgalarımız onu bana daha çok bağlarken benim sadece uzaklaşmama sebep oluyordu. Daha sonra..."
Harry ilgiyle öne doğru eğildi.
"Babam, babasının iflasına sebep oldu." Birkaç saniye yutkunamadı. Yine de devam etmek için kendisini zorladı. "Ve ben kendimi o kadar kötü hissettim ki. Cedric'e hayır diyemez oldum. Ondan hoşlanmıyordum gerçekten. Yani onu seviyordum ama onun beni sevdiği şekilde değil. Şu ana kadar ne yaptıysa katlandım, sesimi çıkartmadım çünkü çocukluğuma dair bir şey düşündüğümde aklıma Cedric'ten başka bir şey gelmiyor. Ama bu son yaptığı..."
"Anladım." Dedi Harry. Ne diyeceğini bilmiyordu. Draco'yu suçlamıyordu. Yalnız olduğunun farkındaydı. Kendisi de yalnız kalmıştı. Ve Hermione, Ron onun için neyse Draco için de Cedric oydu. Kızılacak, küsülecek bir şey yoktu. Sadece çocukluk anılarını korumaya çalışan ondan uzun ve büyük olmasına rağmen şu an küçücük gözüken birisi vardı.
Harry itiraf etmek istemese de sarışından uzaklaşmak istemiyordu.
"Özür dilerim." Draco yanağından süzülen bir damla yaşı hızla sildi. "Sorun yok." Esmer ona doğru ilerledi ve sabah Draco'nun yaptığı gibi önüne çöktü. Elleri yanaklarını buldu ve uzanıp minik bir öpücük kondurma cesaretini gösterdi.
Esmerin yumuşak dudaklarının bıraktığı hissiyatla beraber sarışının dudaklarından bir hıçkırık kaçtı. Ve Draco suratını gizlemek için kafasını öne eğdi. Hayatı boyunca duygularını gizleyen birisinin başkası varken ağlaması dünyanın en acı veren şeyi olabilir.
Harry, Draco'yu ensesinden tutarak göğsüne yasladı.
Ve yanında birisi varmış gibi değil de sanki ikisi tek kişiymiş, birmiş ve iki ayrı bedende olmaları saçmalıkmış gibi -Harry'nin hissettiği gibi- hissetmesini diledi.
Odaya saçılmış, Draco'nun parmaklarına bulaşmış, tuvalde yer edinmiş esmerin her yeşil tonunun arasında koyu gri bir çift gözün hıçkırıklarını dinlediler.
**********
Ay bunlar da varmış. Niye atmamışıııım?!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coffee Breath || Drarry
FanfictionTatlı bir cafe au olsun diye başladım ama kişiliğim karakterleri rahat bırakmama izin vermiyor helpp ------------ Slight smut 🔞