Harry geldiğinden beri ilk defa molaya çıkmanın rahatlığıyla kapıya adımladı. Yavaş attığı adımlar sessiz kafenin içinde yankılanıyordu.Hava kararmaya başlamıştı. Laciverte bürünmüş gökyüzünde birkaç yıldız göz kırpmaya başlamıştı bile.
Kapıdan çıkar çıkmaz suratına çarpan soğuk havayla irkildi. Birkaç saniye nefeslendikten sonra elini cebine atıp paketi çıkarttı. İçinden bir sigara çekip aldı ve dudaklarının arasına yerleştirdi.
Paketi geri cebine koydu ve çakmağını yokladı. Cebindeki çakmağın tanıdık şişliğini hissedemezken havaya doğru bir küfür savurdu.
Çakmak için içeri geri dönmeyi düşünüyordu ki ona doğru bir el uzandı. Tanıdık bir el.
Harry gözlerini kaldırınca kafedeki sarışın çocuğu gördü. Avcunun içinde siyah bir çakmak esmerin onu almasını bekliyordu. Çekinse de uzanıp aldı. Sigarayı yakınca çakmağı geri uzattı.
"Teşekkür ederim."
Ama sarışın çakmağı almaya yeltenmedi. Onun yerine Harry'nin gözlerine bakmaya devam etti. Sanki bir şeyi aklında tutmaya çalışır gibi bir yüz ifadesi vardı.
"Sende kalabilir." Dedi çakmak hakkında. Harry yumuşacık görünen dudaklardan nasıl böyle sert bir sesin çıktığına şaşırdı. Sarışının tezatlığın içinde yaşattığı büyüleyici bir güzelliği vardı.
Esmerin yüzünü biraz daha inceledikten sonra cevap vermesini beklemeden çantasıyla beraber yürümeye başladı.
Harry ne diyeceğini bilemez bir şekilde arkasından tekrar seslendi. "Teşekkür ederim!"
Sarışın tepki vermeyince gözlerini elindeki çakmağa indirdi. Mat siyah çakmağın arkasını çevirdi. Üstünde gümüş renginde bir yılan sembolü vardı.
Harry bir yerden tanıdık geldiğini düşünse de pek üstünde durmadan çakmağı cebine sokuşturdu.
Sarışın boş sokakta kaybolmuş geride sadece az önce uzattığı elin sıcaklığını bırakmıştı.
Esmer iç geçirdi. İzmariti söndürüp içeri girdi.
**********
Draco göğsüne yaslanan ellere tiksintiyle baktı. "Ne bok işin var yine burada?"
"Seni görmeye gelemez miyim?" Dedi Cedric kendisini içeri davet ederken. Gözleri sarışının suratındaki boya lekesine takılı kalmıştı.
"Ne çiziyorsun?" Dedi meraklı bir şekilde.
"Sanane." Aldığı cevap moralini bozmamıştı. Sarışının ukalalığına alışıktı ve her seferinde moralini bozmasına izin vermiyordu.
Draco iç geçirerek kapıyı kapattı. "Cedric ayrıldığımızı unutmadın değil mi?"
Sarışının sorusu sarkastik değildi. Aksine kumralın histerik olma ihtimalini göz önüne almış ciddi bir soru sormuştu.
"Unutmadım Draco." Göz devirdi. "Dakka başı hatırlatmana gerek yok."
Ayaklarını sürüyerek sarışının çizim odasına ilerledi. Draco ne yapmaya niyetlendiğini anlamış arkasından gitmişti. Cedric izin istemeden içeriye girdi.
Tuvallerin, etrafa dağılmış boyaların ve eskiz kağıtlarının tanıdık dağınıklığı içinde ilerledi.
Draco kapı eşiğine yaslanmış onu izliyordu. Eninde sonunda sıkılıp çıkacağının farkındaymış gibi.
Öyle de oldu. Kumral kapıya ilerlemeye başladı. Çıkmasına birkaç adım kala gözleri yeni açılmış bir tuvale takıldı.
Üstünde genç bir çocuğun resmi gibi duran bir taslak vardı. Draco ne kadar yeşil boya bulabildiyse etrafa yığmış. Doğru tonu tutturmaya çalışıp başaramamış gibi hepsini karıştırmıştı.
Sarışın içerde dolanan çocuğun gözlerini takip edip baktığı yeri buldu.
Fark eder etmez kumralı kolundan çekip odadan çıkartması bir oldu. Cedric çatık kaşlarının arkasından ona baktı.
"Kimdi o?"
Draco iç geçirdi. "Seni ilgilendirmez."
Cedric güldü. Alaycı bir gülüştü bu. Gözlerindeki kıskançlığa tezat düşen bir gülüş.
"Kimdi o?"
"Ne önemi var?" Cevapladı sarışın kaşlarını çatarak. "Seni ilgilendirmez." Dedi tekrar. Hatırlatmak istercesine.
"Birisini takıntı haline getirişini biliyorum Draco." Cedric gülümsedi. "Umarım aşk sanıp kendini kandırmazsın. Eninde sonunda bana geri geliyorsun çünkü."
Sarışının dudaklarına uzun bir öpücük kondurdu ve kapıyı çekip daireden çıktı.
Draco kolunun tersiyle dudaklarını sildi. "Siktir." Diye mırıldandı kendi kendine.
"Siktir."
*********
Harry yorgun gözlerini ovuşturdu. Erken kalkmaktan nefret ediyordu. Demlenen filtre kahvenin fokurtusunu dinleyerek yanağını eline yasladı.
Kargalar bokunu yememişken buraya gelmenin ne anlamı vardı ki?
İç geçirdi. Kapının tanıdık şıngırtısıyla kendisine gelirken doğruldu. "Hoş geldiniz." dedi güçsüz sesiyle. Aceleci adımlar ona yaklaştı. Esmer kafasını kaldırdı ve bir çift mavi gözle buluştu. "Nasıl yardımcı olabilirim?"
Sarışın huysuz bir şekilde "Filtre kahve." dedi. "Orta boy."
Harry hala demlenen kahveye baktı. "Sizi 5 dakika bekletmem gerekiyor. Kahve hala demleniyor çünkü. İsterseniz siz oturun ben getireyim?" Soran gözlerini sarışına çevirdi. Çatık kaşlarla karşılaşınca modu daha da düştü.
Karşısındaki çocuk kafa salladı ve cebinden bir miktar para çıkartıp tezgaha bıraktı. Harry parayı kasaya koydu ve eline büyük boy boş bir kap aldı. "İsminiz?"
"Draco."
Draco.
Harry ismi bardağın üstüne yazarken kendisini yanına küçük bir kalp eklemekten alıkoyamadı. Sorun olmaz diye düşünüyordu.
Birkaç dakika bekledikten sonra sonunda hazır olan kahveyi sarışının oturduğu yere götürdü.
Draco kahvenin gelişini görünce ayaklandı. Bardağı esmerin ellerinden aldı. Harry ise birbirine sürten parmaklarınının elektriğiyle hafifçe titredi.
Sarışının teninin sıcaklığı onun soğuk ellerine akmış, görmezden gelmesi mümkün olmayan bir his bırakmıştı.
Harry ellerini sırtının arkasında kavuşturdu ve baş parmağını işaret parmağına sürttü. Duygunun geçmesine izin vermek istemiyordu.
Draco mavi gözlerini kaldırıp kirpiklerinin arasından esmere baktı. Gördüğünden beri kendisini çekemediği yeşil gözlere...
Ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne kadar boya karıştırırsa karıştırsın yine de tonunu tutturamıyordu. İç geçirerek gözlerini elinde tuttuğu bardağa indirdi.
Düzgün harflerle yazılmış ismine baktı ve yanındaki küçük kalbe.
"Teşekkür ederim." Hala önünde dikilen esmere doğru mırıldandı. Harry çekingen bir şekilde kafasını salladı. Ve arkasını döndü.
Draco kapıdan çıkmadan önce tekrar seslendi.
"Kalp için de teşekkürler."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coffee Breath || Drarry
FanfictionTatlı bir cafe au olsun diye başladım ama kişiliğim karakterleri rahat bırakmama izin vermiyor helpp ------------ Slight smut 🔞