Eileen'in içindeki korku duvarı yıkılmıştı ya da Eileen, kendi korkusuna tutunarak o duvarın üzerine çıkmıştı. Ağzından çıkan inanılmaz cümlenin ardından bir an bile bakışlarını adamın kapkaranlık gözlerinden ayırmamıştı.''Ne demek bu, kadın? Açıkla.'' diye kükredi adam. Eileen'i her kelimesinde daha da sıkıyordu. Bıraktığında kollarında morluklar olacağından adı kadar emindi. Duvarla adam arasında kalmıştı ve nefes almakta güçlük çekiyordu artık. Adamı, vücudunun her yerinde hissetmesi de işini kolaylaştırmıyordu. Güçlükle derin bir nefes aldı ve doğrudan adamın gözlerinin içine bakarak konuştu.
''Kalenin reisi karşınızda dedim. Bu basit cümlenin hangi kısmında kafanız karıştı?''
Karşısındaki adam, gerçekten kükreyecekmiş gibiydi. Yüzünden öfkesinin artışını okuyabiliyordu. Öfkesinin alevinin her artışında cüssesi de büyüyormuş gibi geliyordu Eileen'e ama korkunun ötesine geçmişti artık. Geri adım atmayacaktı. Adamın onu öldüreceğinden emindi ne de olsa Campbell soyunu ortadan kaldırmak için gelmişti ama en azından kızkardeşine biraz daha zaman verebilirdi.
Tanrım bana yardım et.
Ağzından hangi sözcükler dökülürse dökülsün aklında dönüp duran cümle buydu aslında.
''Bir kadından kale reisi olmaz. Kocan nerede? Yoksa o korkak domuz kaçtı mı?'' diye gürledi.
Eileen sakince gülümsedi. Kadının gülümsemesiyle Lachlan dehşete kapılmıştı. Lanet olası gamzeleri vardı. Genç kadın sakin görünmeye çalışsa da öfkesi ve gururu teninde parlıyordu adeta. Lachlan kendini yeniden ona hayran olurken buldu.
''Hangi korkak domuzdan bahsettiğiniz hakkında bir fikrim yok ancak fark etmiyor. Babam, kalenin lordu, Lord Jeremy Campbell da varisi ağabeyim Lord Gregori Campbell da artık hayatta değil.''
Bu, Eileen'in daha önce asla yüksek sesle kurmadığı bir cümleydi. Söylemek, yaşanan her şeyi gerçek hale getirecekti ve Eileen bu cümleden hep korkmuştu. Saklanması gereken bir sır, omuzlarındaki büyük bir yüktü yalnızca. Karşısındaki onu öldürmek için gelen adama bile söylemiş olsa omuzlarındaki yükün biraz da olsa hafiflediğini hissetmişti. Her hatırladığında kalbine saplanan acıdan kaçamamıştı. Bu durumda bile acı oradaydı.
Gözünden bir damla yaş düşerken gözlerini adamın karanlık bakışlarından ayırmadan fısıltıyla ''Hepsi gitti. Yalnızca ben varım.'' dedi.
Lachlan MacLaine, sersemlemişti. Genç kadının ifadesinden korkunç bir acıyla birlikte saf dürüstlük okunuyordu yalnızca. Yalan söylediğine dair hiçbir bulgu yoktu. Genç kadının gözyaşlarına baktı bir an için. Bu, inanılmazdı. Ufacık bir kadın, ona kılıcıyla karşı koymuş, yenildiğinde ise korkusundan değil üzüntüsünden ağlamıştı. Kadına yeni bir farkındalıkla baktı. Yıllar önce, Campbell kalesine bir çocuk olarak ilk kez geldiğinde yaşadığı bir anı gözünde canlandı. Campbell reisinin ihanetinden yalnızca bir kış önceydi. Leydi Campbell'ın kucağında tuttuğu, büyük bir sevgiyle şarkı söylediği, minik, alev kırmızısı birkaç tel saçı olan minik bebeği hatırladı. Lachlan, o zaman daha ihanetle ve nefretle tanışmamıştı. Annesinin kollarındaki minicik, savunmasız bebeği sevimli bulabilecek kadar masumdu. Hatta annesi onu beşiğine bırakıp salondaki ziyafete katılmak için yanından ayrıldığında ona yakından bakmak istemişti. Dadısının odadan çıkmasını bekleyip sessizce bebeğin yanına gitmişti. Kendi ellerine bakıp gamzelerini ortaya çıkararak gülen bebeğe dokunmak istemişti. Daha önce hiç böyle bir şey görmemişti. Gamzelerine dokunmak için parmağını uzattığında bebek parmağını ısırmıştı!
''Eileen Campbell?'' dedi şaşkınlıkla. Genç kadının onaylamak için hafifçe başını sallamasıyla tutuşunu biraz gevşetti ve bir elini kadının çenesine götürdü. Başını kaldırıp daha dikkatli baktı ona.
''Peki kocan? O nerede?''
Eileen, çenesini kurtarmak için başını oynattı ancak bu yalnızca adamın onu daha sıkı tutmasına neden oldu. ''Evli değilim. Kocam yok. Çocuğum yok.'' Dedi kesik kesik. ''Başka kimse kalmadı. Yalnızca ben varım.'' dedi yeniden.
''Ne zaman öldüler?''
Kadın, tek başına kaldığına göre fazla uzun süre olmuş olamazdı. Lachlan neredeyse kaçırdığına üzülecekti.
''Beş kış geçti üzerinden.''
Lachlan, şaşkınlıktan bir an için konuşamadı.
''Bu sürede tek başına mıydın, kadın?''
Başka bir zamanda ve yerde Eileen gülebilirdi. Efsanevi İskoç Aslanı, tam anlamıyla dehşet içindeydi.
''Evet.''dedi sakince. ''Bulmayı beklediğinizin bu olmadığını biliyorum. Onları katletmek için geldiniz ancak kader, sizden erken davrandı.''
Lachlan, kaşlarını çatıp kadına baktı yalnızca. ''Campbell soyunun yaşayan son üyesi benim.''
Eileen'in sesi çıkmıyordu artık. Cümleleri acı dolu bir fısıltıya dönüşmüştü. Dışarıdan gelen çığlıklar ve duman onu mahvediyordu. Onların topraklarında yaşayan insanların suçu yoktu. Bu şekilde öldürülmelerine katlanamazdı.
Adamın tutuşuyla mücadele etmekten vazgeçti. Lachlan'ın onu tutuşu da iyice gevşemişti. Gücünün son kırıntısıyla derin bir nefes aldı ve boğazındaki kor gibi yanan yumruya rağmen yutkundu.
''Eğer içinizi soğutacaksa, bu savaşı bitirecekse beni de öldürün. İstediğiniz benim kanım. Onların bir suçu yok.''
Lachlan MacLaine kararsızdı. Adamlarına sivil halka dokunmama emri vermişti ancak Eileen'in bunu bilmesine gerek yoktu. İstediği onun kanıydı gerçekten ama artık o kanın dökülmesini istediğinden emin değildi. O bebeğin yüzünü hatırladığından beri onu öldürme fikri geri planda kalmıştı.
Kollarındaki kadına baktı yeniden sonra da pencereden dışarıya baktı.
''Onları korumak istiyor musun, kadın?''
Eileen'in gözleri şaşkınlıkla açılırken başını salladı hızlıca. Lachlan, avını yakalayacağını bilen bir aslanın özgüveniyle gülümsedi. Son bir hamlesi kalmıştı. Sonrasında avı, avuçlarının içinde olacaktı.
''Kanını istiyorum ancak seni öldürmeyeceğim. Benimle evlenecek ve çocuklarımı doğuracaksın.''
Lachlan, alabileceği en iyi intikamı bulmuştu. Kaleyi ele geçirip yerle bir etmektense onun sahibi olacaktı. Kendi kanının, MacLaine kanıyla karışması ve kaleye hakim olması Lord Jeremy Campbell'dan alınabilecek en iyi intikamdı.
Hayal dünyamı paylaşan herkese teşekkürler :) Yorum yapmaktan çekinmeyin. Sevgiler 🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAZAP
Historical FictionLeydi Eileen Campbell hayatı boyunca bir çok kez kendini korkunç durumların içinde bulmuştu. Annesinin, babasının ve ağabeyinin kaybı... Küçük kız kardeşiyle birlikte İskoçya sınırındaki küçük kaleleri ve verimli toprakların da sorumluluğunu almak d...