♪♬ Dreamcatcher - Because ♬♪
⚜
"Ah... Kimsecikler yok. Kameralar dahil. Heeseung-shi, bunu senden istemem gerek. İki senedir bu herifi bulmak için gecemi gündüzüme kattım. Ve şimdi de, masum bir kızın ırzına gireceklerdi. Elinde silah var. İntikam, intikamdır. Kafasına, karnına ve kalbine isabet ettirmemeye çalış. Ettirsende benim açımdan sıkıntı yok. Nefsi müdafaaya girer." ~Hyunjae
"Seve seve..." ~Heeseung
Heeseung'ın bir elini ben tutarken, o da bir elinde silahı tutuyordu.
Jihoon'a doğrulttuğu silahı bir saniye bile düşünmeden, gözünü bile kırpmadan ateşledi.
Silahın sesi ile boşta kalan elimi kulağıma götürdüm. Bu sesin beni rahatsız edeceğini bile bile neyi bekledim bilmiyorum.
Aptallaşmış gibiyim. Sarhoş gibi...
Jihoon, bacağından vurulduğu için yerde acıdan kıvranıyordu.
Buna karşılık güldüm. İşlediği suçları duyunca bacağından yaralanması dalga geçmek gibi bir şeydi.
"Hadi be, sana kafasına bile ateş edebileceğini söylemiştim. O zaman mermiler boşa gitmesin, şunlar öylece duruyor. Öldür onları. Yoksa ben öldüreceğim." ~Hyunjae
Hyunjae kafa mı buluyordu yoksa ciddi miydi buna karar vermek çok zordu.
"Öldüremem. Ama onları iyice döveceğim..." ~Heeseung
Şu an beni bırakmanı istemiyorum. Onları dövmek için, benim elimi bırakacaksın. İstemiyorum...
"Neden Jihoon'u vurdun da, onları dövüyorsun? Bırak, kanları aktıkça daha fazla acı çeksinler." ~Cheonsa
Aklıma gelebilecek en hızlı bahane buydu. Başka bir şey düşünememiştim.
"... Peki." elindeki silahı bu sefer yan yana duran iki adama doğrulttu. "Sağ-sol, bang..." bu sefer o silahı ateşlemeden önce bir faydasını göremesemde kulaklarımdan birini kapamıştım.
"Bak bu akıllıcaydı. Kol daha çok acıtıyor, biliyor muydunuz? Şimdi, hepiniz, arabaya yürüyorsunuz. Ama anlaşılan sığmayacağız." ~Hyunjae
"Hangisini bagaja kapatacağız?" ~Cheonsa
"Ee... Psikopat mısın sen?" ~Hyunjae
"Evet. Bazen işin ucunu kaçırıyor." ~Heeseung
Bazen...
"Ama güzel fikir. Hoşuma gitti. Yine de bu araç kamerasına yansır." ~Hyunjae
"Biz yürüyerek geleceğiz." ~Heeseung
Bana da sorsan daha iyi olurdu sanki?
"Peki. Ama silahı almak zorundayım." ~Hyunjae
"Bende kalsın istemem zaten." ~Heeseung
Heeseung elindeki silahı Hyunjae'ye verdi ve benimle birlikte, kendini arabaya sürüklemeye çalışan Jihoon'un yanına yürüdü.
"Her şey farklı olabilirdi... Eğer bize geldiğin günki gibi davransaydın. Ama o zaman da kaçaktın büyük ihtimal... Görüşürüz samchun, mezarına ailecek geleceğiz." ~Heeseung
"Haha... Cidden onu bırakamıyorsun... Bakışlarını gördüm... O an herkesi öldürebilir gibi bakıyordun. Bu sadece sinir ve korkuydu. Onun için birilerini öldürmen gerekecek Heeseung... O kızı kimse rahat bırakmaz. Ben sadece patronumun dediklerini yaptım. Diğer adamların yaptığı gibi. Haberlerde birinin öldüğünü duyunca korkan sen, sırf bir kız için birilerini öldüreceksin. O gün tekrar görüşelim Heeseung. Sana bakıp saatlerce kahkaha atacağım..." ~Jihoon
"Hastaneye kadar yetişebilirsen tabii..." dedim, Jihoon'un bacağındaki yaraya ayağımla bastırarak.
"İçinizde baya biriktirmişsiniz anlaşılan... Sizin için silah taşıma iznini bir an önce çıkarttıracağım. Ama bir silah olacak. Daha fazla tehlikede olmanızı istemem. Ve her şey gibi, o silahtan çıkan iki kurşun, sır olarak kalacak. Sadece o öldürme isteğini bende gözlerinde gördüğüm için. Tek seferlik..." ~Hyunjae
Biz yürüyerek devam etmeye başladık. Hyunjae polis arabası ile yanımızdan hızla gitmişti.
"Lütfen, geç kalmadığımı söyle..." ~Heeseung
"Geç kalmadın. Ben sadece korkuyordum..." ~Cheonsa
"Şükürler olsun... Bir an geç kaldığımı düşündüm." ~Heeseung
"Seni hep yanımda istiyorum..." ~Cheonsa
Bunu demekle iyi bir şey mi, kötü bir şey mi yaptım bilmiyorum. Sadece içimdeki ona sarılma isteğini bir 14 ay daha tutabileceğimi sanmıyorum.
"Bende... Eskiye geri dönmek istiyorum. Eskisi gibi olalım istiyorum. Yeniden sevgili olalım istiyorum..." ~Heeseung
"Olalım..." ~Cheonsa
Bir anda beni durdurdu. Yürüyen adımlarımız birbirine bağlıydı sanki, aynı anda durmuştuk aslında.
"Bana olan sinirine ne olacak? Senin hayatını mahvettim. Düzenini alt üst ettim." ~Heeseung
"Sen gittin diye olduysa, geldin diye düzelir belki." ~Cheonsa
"Sana yemin ederim, bir daha asla seni bırakmayacağım. Sana açıklama yapmadan hiç bir işe kalkışmayacağım." ~Heeseung
"Bu sefer akıllanırsan, fena olmaz." ~Cheonsa
"Bu ilk kural mıydı?" ~Heeseung
"Hayır. Bu üçtü. Öncekileri unuttun mu yoksa?" ~Cheonsa
Birbirimize sıkıca sarıldık. Belki de olması gereken buydu. Ondan daha fazla ayrı kalmamalıydım. Belki bir şeyler tekrar rayına otururdu.
"Ah, bir de... Kolye..." ~Heeseung
Cebindeki kolyeyi çıkarıp bana uzattı.
"Annemin kolyesi... Sen... Nasıl buldun?" ~Cheonsa
"Gece çıkıp biraz aradım..." ~Heeseung
"Sen mükemmelsin!" yeniden sarıldım yüzümdeki gülümseme ile. Çok iyi hissettiriyor ona sarılmak...
Bu duyguları, bu heyecanı tekrar yaşamak...
Kalbimin deli gibi atmasını bile özlemişim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge Game (EG2) ⚜ENHYPEN⚜
Fanfic(Slow Update) Biz, artık kendi yolumuzu çiziyoruz... Yürüyeceğimiz yolu kendimiz çizeceğiz. "Bu yolda yürü" nefret ettiğim bu sözün artık bir önemi yok. 𝚂ı𝚗ı𝚛da kalan bir intikam... 𝙸̇𝚕𝚔 𝚐𝚞̈𝚗den beri yanıp tutuşan kalpler ve akan göz yaşla...