KGE | yalancılar birbirlerini her daim bulur, geçmişte ve gelecekte.

15 2 0
                                    

Ne başı ne de sonu olan belirsiz bir hikâyenin ilk sayfasının, ilk cümlesiyim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ne başı ne de sonu olan belirsiz bir hikâyenin ilk sayfasının, ilk cümlesiyim.

Işığının sönmesine ramak kalmış bir gece lambasının zayıfça ışığıyla aydınlattığı bir salondayım. Gece lambası, korkmadığım ancak korktuğumu söylediğim karanlıktan kendimi korumam için var. Ya da birilerinin beni korumasını istediğim için.

Korunma arzusuyla yakılmış bu gece lambasıyla aydınlanan evde, bu salonun içinde yalnızım.

Hemen sağımda, kapısı kapalı olan odadan bir kızın ağlayışlarını duyuyorum. Neden ağladığını bilmiyor, onu görmüyorum bile fakat çaresizliğini yalnızca sesinden bile hissedebiliyorum. Neye ağlıyorsa, hangi acı gözlerinden yaş diye dökülüyorsa kalbimde hissedebiliyorum. Sanki onun acısı, benim de acımmış gibi. Gözlerim doluyor.

Onu tanıyor muyum?

Karşı çaprazımda kapısı açık olan yer bir mutfak. Şu an o mutfakta hiç kimse yok, uzun zamandır da kimse olmamış gibi görünüyor. Ancak gözlerimi kapattığımda, sıcak yemek kokusunun burnuma dolduğunu hissediyorum. Neşeli kıkırtılar eşliğinde konuşan iki kişinin sesleri önce kulaklarımda sonra zihnimde anlam buluyor. Ne hakkında konuştuklarını bilmiyor, gülüşmelerinin sebebini anlamıyorum bile ancak seslerindeki neşe beni mutlu ediyor. Sanki onların neşesi, benim de neşemmiş gibi. Dudaklarımda bir tebessüm beliriyor. 

Beni ağlatan, beni gülümseten bu anılar kime ait?

Bu evde yalnızım, hiç kimsenin olmadığını en başından beri biliyorum ama... Yine de buraya izinsizce girmişim gibi huzursuz edici bir his içime doluyor. Şu an bu evde kimse yok, fiilen yok ancak birilerinin geçmişi, burada benimle birlikte.

O geçmişin içinde birileri, bu evin içinde bir yerlerde gülüyor, bir yerlerde mutlu ve bir yerlerde ağlıyor. Ben bunların artık tekrarı olamayacak anılardan ibaret olduğunu biliyorum. Ve bir üzüntü sızıyor düşüncelerimin içine. Geçmişteki o kız için üzülüyor, o kız için korkuyorum.

Dışarısı çok fazla karanlık ve yanan gece lambası bile bu karanlığın içindeki yalan korkuyu teselli edemiyor. Tüm bu düşüncelerle, olmamam gereken bir yerde, başka bir geçmişin içinde ve inandığım yığınla yalanla, kendime doğrulttuğum bir silahla öylece duruyorum. Bu kendimi inandırdığım ilk yalanım değil, kendime doğrulttuğum silah da beni ilk kez vurmayacak.

 Ama ben, kendime zarar verirken kaybettiğim kanı durdurmadıkları için insanlardan nefret edeceğim.

Adımlarım kapısı kapalı olan odaya yöneliyor, açtığım kapının ardındaki yatak odasının içinde adımlıyorum, salonun ışığı az çok aydınlatıyor burayı. Ancak aydınlatmasa da olurdu, diye düşünmeden edemiyorum. Bu odayı tanıyor, biliyor gibiyim. Korktuğum karanlığın içinde pencerenin önüne yürüyüşüm öylesine rahat ki, kendi yalanımdan bihabermişim gibi. Pencerenin önüne geldiğimde duruyorum ve yırtık pırtık perdeleri çekerek pencereyi açıyorum.

 Soğuk, tüm dikenleriyle bana sımsıkı sarılan bir kaktüs gibi batıyor tenime. Tüylerimi ürperten, canımı yakan cinsten bir soğuk var fakat bundan şikâyet etmeye de yok yüzüm. Bu defa canım gerçekten yanıyor ama tüm insanları yalanlarımla kaybettiğimden, gerçeklerimi görecek kimsem de yok.

Bakışlarım sokağın sonuna uzanıyor. Sokağın sonunda, tıpkı salonu aydınlatan gece lambası gibi işe yaramayan, güçsüz bir ışıkla yalnızca etrafına aydınlık sunan bir sokak lambası var. Sokak lambasının yanında, geçmişten ve gelecekten bir adam duruyor.

Onu tanıyorum ya da tanıdığımı sanıyorum sadece.

Yalanlarını görüyorum. Çünkü biz yalancılar, birbirimizi daima fark ederiz.

Benim korkuyor gibi yaptığım karanlıkta, o korkmuyormuş gibi davranıyor.

Etrafımı aydınlatan bir ışık olmadığından, beni görmüyor olsa gerek çünkü etrafına attığı gergin bakışları fark etsem de defalarca pencereme değen bakışları beni göremiyor.

  Saniyeler birbirini kovalıyor, saatler sürüyormuş gibi geliyor hatta bana. Oysa üzerimizi örten zaman, birkaç dakikadan ibaret. Sokak lambasının altına yürüyen tanıdık, minik kız çocuğunu görüyorum. İçinde bulunduğum evi, bu evin geçmişini bilmiyorum, bu evde gülüp ağlayan kızı tanımıyorum ancak o küçük kız çocuğunu tanımam saniyeler bile sürmüyor. Kendime dair yalnızca, onun yüzünü hatırlıyorum. Geçmişim, o adamın yanında duruyor. Başını kaldırıp ona bakıyor ama adam onu görmüyor.

Çünkü ikisi, aynı zamanda değiller.

Çocukluğum henüz yalan nedir bilmiyorken, yalanlara batmış bir adamı kurtarmak istiyor.

Bunun için büyümesi, yalanları öğrenmesi gerektiğini henüz bilmiyor.

Sonra bir anda, sokak lambası büyük bir gürültüyle patlıyor. Karanlığa gömüldüklerinden, onları artık göremiyorum. Yalnızca o küçük kız çocuğunun ağlayışını işitiyorum. Korku dolu ağlayışı kalbimin sıkışmasına sebebiyet veriyor. O, karanlıktan gerçekten korkuyor.

Onlar karanlığa gömüldüğünde geriye çekilip pencereyi kapatmak istiyorum ancak gece lambasının da gürültüyle patlayışını duymak, adımlarımı olduğu yere çiviliyor. Patlayan gece lambasını görmemiş olmama rağmen, arkamı dönersem beni içine hapsedecek karanlıkta boğulacağımı biliyorum.

Artık hiçbir yerde, ışığı göremiyorum.

Ne başı ne de sonu olan belirsiz bir hikâyenin son cümlesiyim. Karanlıktan korkmak benim için bir yalana dönüşürken geçmişten birisi, karanlıktan korkan o kız çocuğuna fısıldıyor.

Korkma, buradayım.

Seninleyim, her zaman seninle olacağım. 









06.05.2020 - 27.03.2023

Nazlı. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 28 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KÜLDEN GECENİN ERVAHIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin