özel bölüm

883 31 8
                                    

Yaman Öztürkten

Kapım bir hışımla açıldığında ne olduğunu anlamayarak oraya döndüm. “Ne oluyor Eren?” dedim.

“Birce” diyerek bana baktığında ona bir şey olduğunu anladığım noktadaydım.

Telefonum titrediğinde kimin mesaj attığına bakma gereksinimi duymayarak ayağa kalktım.

“İyi ama değil mi?” dedim. Eren susup bir şey demediğinde ona baktım. “Bir şey desene” diye bağırdım.

“Barının mekanına silahlı saldırı düzenlemiş o psikopat adam” dediğinde kanımın donduğunu hissettim.

“Sorum  bu değil Eren” dedim. “Kardeşim durumunu bende tam olarak bilmiyorum” dedi. “Hadi gidelim. Kardeşim yalnız kalmasın orada bizi bekliyordur” diyerek dışarıya adımladım.

Hastaneye geldiğimizde Komiserimin burada olduğunu görmüştüm. Komiserim nerede kardeşim” dedim. “Bilmiyorum Yaman kimse bir şey demiyor” dedi. “Nasıl kimse bir şey demiyor nerede benim kardeşim” dedim.

“Ahmet kızım nerede?” diye bir ses duyduğumda arkamı döndüm. Babam gelmişti. Arkasında dolu gözleriyle bana bakan Bulutu görünce ona baktım. “İkizin iyi olacak abicim” dedim.

Önünde durduğumuz kapılar açılınca oraya döndüm. “Kızım Birce Öztürk bu hastaneye getirilmiş” dedi babam. “Birce Öztürk adında bir hastam yoktu” dediğinde ona döndüm. “Peki nerede kardeşim?” dedi Sarp. “Acile sorabilir misiniz? Oraya götürülmüş olabilir” dediğinde kafamı sallayarak acile yöneldim.

Acilin önünde duran danışmaya doğru ilerledim. “Birce Öztürk hakkında bilgi alabilir miyim? Hangi ameliyathanede?” dedim. “Hemen bakıyorum” dedi. “Kendisi herhangi bir ameliyathanede gözükmüyor” dediğinde aklıma gelen şey ile konuşmaya başladım. “Barın Ateş onada bakabilir misiniz?” dediğimde kafasını sallayarak bana baktı.

“Oda gözükmüyor. Beyfendi ikisininde kaydı yok. Bu hastaneye hiç getirilmemiş olabilirler ya da olay yerinde ölmüş olabilirler bu yüzdende kayıtlarını ben göremeyebilirim” dedi.

İkinci dediği şeyin gerçekliğini düşünmemek için kafamdan atmaya çalıştım fakat o düşünce oramda hep durdu.

Kendime gelmem uzun bir süremi aldı.

“Abi yine olmaz değil mi? O adam bu sefer ya onu gerçekten öl-” diyip sustuğunda ona sarıldım sıkı sıkı.

"Hayır öyle bir şey olmayacak" dedim. O kolumun altında iken asla gitmek istemediğim yere doğru adımladım.

"İki hasta da burada" dedi. Babam bana baktığında ona döndüm.

"Ben yaparım zaten kardeşim değildir" dedim. Adımlarım içeriye düştüğünde gözlerimi kapattım.

"Vücudunda 21 kurşun vardı" dediğinde kardeşim olmaması için dua ettim.

Oysa ne yapardım bilmiyordum.

Doktor beyaz örtüyü kaldırıp bana baktığında gözlerimi açmak için zorladım.

Gözlerim kardeşimin yüzü ile buluştuğunda istemsizce elim nabzına gitti.

Atmıyordu.

Kardeşimin nabzı atmıyordu.

Bircem ölmüştü.

Kafamı önün yüzüne eğerek göz yaşlarımı serbest bıraktım.

O adamı öldürmek istiyordum.

Kapı açıldığında bakmadım.

"Yaman bırak kardeşim lütfen" dedi Eren. Kolumu tuttuğunda hızlı bir şekilde kolumu çektim.

"Yapma" dedim. Bulut yanıma geldiğinde ona sarıldım. "Bakma aklında böyle kalmasın ne olur?" dedim sesim titriyordu.

İyi değildim.

Ama ben abiydim.

Kardeşlerim için iyi olmak zorundaydım.

Bakışlarım dışarıyı bulduğunda Sarp'ın bomboş gözleri ile duvara baktığını gördüm.

O hep böyleydi.

Hep içinde yaşardı birşeyleri.

"Abi biz ikiziz birlikte doğduk birlikte ölmemiz gerekmiyor mu?" dediğinde ona baktım.

Doktor örtüyü kapatacakken kolunu tuttum. "Hayır" dedim. "Beyefendi lütfen yapmayın" dedi. Yan tarafta duran Barının yanına gittim.

"O da tanıdığınız değil mi?" dediğinde Erenin kafasını salladığını gördüm.

İkisini de öldürenlerin cezasını vermek için elimden geleni yapacaktım.

Zorlukla dışarıya çıktığımda babama baktım. Ona kızgındım. Hep de öyle olacaktı.

O adamı başımıza takmasaydı kardeşim ölmeyecekti.

"Kızım nerede? Siz niye buradasınız?" diye bir ses duyduğumda yan tarafıma döndüm.

Çınar ve annem gelmişti.

"Abi, Bircem nerede?" dedi Çınar. Sesi titriyordu. Anlamıştı.

Gözümden bir damla yaş yere düştüğünde herşeyin yalan olmasını bir kere daha istemiştim.

Babam ayağa kalktığında ona baktım. Gözü Erenin belindeydi. Daha doğrusu belindeki silahtaydı.

Ani hamlem ile ayağa kalkıp alacakken silahı bana tuttu.

"Yapma oğlum lütfen. Ben olmasaydım. O adamı başımıza takmasaydım. Kızım ölmeyecekti. Bu sefer gerçekten öldürdü onu" dedi.

Annem dizlerinin üstüne düştüğünde Bulut zorluk ile kalkarak yanına gitti.

"Baba ver şu silahı bana" dedim sesimin yükselmesini umursamadan.

"Her şey senin yüzünden oldu. Seni asla affetmeyeceğim. Ama sende gidersen ben o adamdan intikam alamam. Sana ihtiyacım var baba. Senin gibi bir polis memuruna ihtiyacım var" dedim.

"Benim yüzümden kızım öldü. Onun sevgilisi öldü. Bu ne demek sen biliyor musun?" dedi.

"Bizim de kardeşimiz öldü baba. Bırak o silahı. Sende bırakma bizi" dedi Sarp.

Babam Sarpa döndüğünde hızlı bir şekilde silahı elinden alarak komiserime verdim.

Babama sarıldığımda hıçkırarak ağlamaya başladığım noktadaydım.

Kardeşim ölmüştü.

Gerçekten ölmüştü.

Onu koruyamamıştık. Hiç birimiz.

Onu birazda biz öldürmüştük.

O gün sadece Birce değil bütün aile fertlerinin duyguları öldü.

Kızlarıyla, kardeşleriyle birlikte.

Yaman'ın tek bir isteği vardı intikam.

O adamın cezasını çekmesini istiyordu.

Sarp her şeyin bir yalan olmasını istiyordu.

Çınar hem kardeşinin hemde arkadaşının asla ölmemiş olmasını diliyordu. Her gece yatmadan önce duası buydu.

Bulut ise ikizi ile neden ölmediğini anlamıyordu.

Minik Alya ise ne olduğunu anlamıyordu.

Ablası yoktu.

Oda gitmişti.

Annesi ve babası gibi.

İstemeselerde gitmek zorunda kalmışlardı.

BİRCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin