Biz yine geldik! Nasılsınız♥️
Ben biraz yoğun, birazcık da yorgunum ama enerjimi sizlerden toparlamaya geldim. Keyifli okumalar diliyorum😍 Oy verip bolca yorumla satır aralarını doldurmayı unutmayın.🌿BŞ: Boğaz'da Yangın Var, Ayda. (Akustik)
"Neyin çarpması bu?
Bir iç deniz gibi durgunluğa teslim
Çöktüm dizlerimin üstüne
Ne acı, aşkı yalnız yaşaması"🩹
Tanyeri.
Güneşin doğmak üzere olduğu sırada, ufukta hafifçe aydınlanan yer olarak geçer sözlüklerde ancak bazısı için; çok daha doğrusu bizim için, bambaşka bir anlamı, bambaşka bir yeri vardır. Kocaman İstanbul'un içinde küçücük kalan, onlarca insanın sığdığı dar sokaklı bir mahallenin adıdır. Evimizin adı.
Kendi içinde sahip olduğu düzeni korur ve bir sürü insana ev sahipliği yapardı Tanyeri. Yaz kış fark etmez, insanını bir arada tutardı. Büyükler küçükleri korur, kendi hâlindeki bütün mahalleli daima birbirine destek olurdu.
Aynı şekilde işin özünde, o mahallenin içinde de kocaman bir aile olarak yaşardık. Farklı hayalleri paylaşsak da, yaşadığımız birbirine komşu evlerden çıktığımızda yine birbirimize kadardık. Yan yana, bir arada ve kol kolaydık. Elbette kendi içimizde tartışmalarımız, kavgalarımız ya da sorunlarımız oluyordu ama mahallenin büyüklerinin de daima dile getirdiği gibi, Tanyeri bizi birleştirmek konusunda derin bir çaba gösteriyordu. Yollarımızı birbirine çıkarıyordu. Bizi var ediyordu.
Buluyor, toparlıyor ve yine bir araya getiriyordu.
Zeynep'in bakışları benim ve elimde tuttuğum demliğin arasında dolanırken son bardağı da doldurup çayların hepsini tepsiye yerleştirdim. Bakışlarımız buluşunca yamuk bir ifadeyle güldü.
"Hazır mısın kurtlar sofrasına dalmaya?"
Kaşlarımı kaldırdım hızla. "Vallahi çok ayıp Zeyno, söyleme öyle. Biri duyar falan, çok ayıp olur. Geç hadi önden."
Zeynep gülerek omuz silkti. Ardından masadaki şekerliği alıp önümden geçti ve salona doğru ilerledi.
Eh, o gün bugündü.
Büyük salonun her bir tarafını dolduran mahallenin gün ekibi, ellerindeki tabaklarla bu ayın gün evine, yani bize gelmişlerdi. Büyük sehpanın üzeri dünden beri annemle, Zeynep ve Figen ablanın da yardımlarıyla birlikte hazırladığımız çeşitli yemeklerle doluydu. Kısır, patates salatası, avcı böreği, su böreği, elmalı kurabiye, ıslak kek ve birkaç çeşit daha tatlı ve tuzlu süslüyordu geniş masanın üstünü. Sırayla, en baştan sona kadar hepsine çaylarını tek tek servis ettikten sonra tepsiyi yeniden mutfağa götürdüm ve salona geri döndüm. Büyük masanın bir ucundaki sandalyede Zeynep, onun yanındaysa ben oturuyordum. Annem, tekli berjere oturttuğu Figen ablanın hemen yanında, minderli sandalyedeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANA UZAK YAKINLAR
RomanceKoskoca dünyanın kendine kıyasla, küçücük bir mahallenin ismiydi Tanyeri. Kendi içinde büyük dertleri olan, onlarca insana ev sahipliği yapar ve ayrı ayrı korurdu her birini. Füsun, üniversiteyi bitirdikten sonra, evine artık mesleğini yapmaya hazır...