SUY - BAYRAM ÖZEL

11K 811 248
                                    

Merhaba🥹 Mahalleye hoş geldiniz🏡
Minicik bir sürpriz getirdim size çoook seveceğinizi ve sarıp sarmalayacağınızı bilerek ve düşünerek. Umarım keyifle okursunuz.
Hepinize biraz geç de olsa iyi bayramlar canlarım. Sizi çok seviyorum.❤️‍🩹

BŞ: Öyle Kolaysa, Mabel Matiz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BŞ: Öyle Kolaysa, Mabel Matiz

Öyle kolaysa gel başımdan
Kaldır at sevdanı
Dertli saz bu boşa çalınmaz
Çaldığın reva mı?

🩹

Birkaç yıl önce,
Korkut Bakırcı'dan...

Bayram sabahlarından hoşlanan bir çocuk olmadım hiç.

Çünkü bayram demek yalnızlık demekti benim için.

Babamın gölgesinde, çocuk yaşımda büyüdüğüm, daha doğrusu büyümek zorunda bırakıldığım, bir hayatın içinde geçmişti belki en çok anı biriktirmem gereken zamanlarım.

Onun o sert çehresinden bir tebessüm alabilmek için çabalayarak, belki bana sevgisini bir an olsun gösterir diye umutla peşinden dolanarak ve ne söylerse söylesin, hepsini sineye çekip onun için daha iyisi olmaya çalışarak büyütülmüştüm. Yıllarca sözlü şiddetin ne kadar korkunç yaralar açabileceğini görmüş, zaman zaman fizikseliyle de karşılaşarak hep hor görülmüştüm. Metin Bakırcı pek örnek sayılabilecek bir baba olmamıştı. Aynı zamanda da beni anneme bırakamayacak kadar narsist ve acımasızdı.

Annemin eline gitmem yerine, kendi elinde can çekişmemi isteyecek kadar korkunç bir adamdı. Babadan öte bir diktatör, belki de mazoşist olarak adlandırılabilirdi.

Babamın, beni annemden uzak tutmak için gösterdiği özel bir çaba vardı. Bu yüzden de en başında, annemin eli benim üzerimde öyle kısa süre kalmıştı ki, zihnimde ondan yana pek fazla şey yoktu.

Ondan kalan hatıralar ve yüzü, o kadar silikti ki, bazen kendimi; onu unutmamak için yüzünün nasıl olduğunu, yanağına dokunduğumdaki teninin yumuşaklığını, kokusunun hangi çiçeklerin karışımına benzediğini ve gözlerindeki bakışın bana nasıl duygular hissettirdiğini yazarken bulurdum. Küçük bir çocuk için fazlasıyla acımasız, belki acınası bir hayattı ama ben, sadece bana verileni yaşamayı kabul edecek kadar sakin ve uysaldım.

Ancak elbette bu da bir yere kadardı.

Annemin eksikliği, hayatımdaki her alanda karşıma çıkmaya başladığında ve bunun bana gösterdiğim yüksek ölçekli hırçınlıklar, öfke patlamaları ve sinir krizleri olarak döndüğünü gören babam, beni ara sıra ona vermeye razı olmuştu.

Zamanla bu süre artmıştı ve en sonunda, kendi maddi özgürlüğümü ve kişisel bağımsızlığımı kazanarak ondan ayrılacak gücü bulmuştum. Metin Bakırcı, hayatımın geçmişinde kalan silik bir iz gibiydi. Artık onunla iletişimim haftada, hatta belki ayda bir yapılan telefon görüşmelerinden ibaretti. Ona kalsa çok daha fazlasını hak ediyordu fakat bunu ona vermeyeceğimi çok iyi biliyordu. Elindekiyle yetinecek kadar da akıllıydı.

SANA UZAK YAKINLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin