"Abi sonunda ya götüm döndü dışarıda!"
Sonunda çıkan izin ile bütün yurttan rahatlama sesleri yükseliyordu. Chan kucağındaki Changbin'i yatağına yatırıp üzerini güzelce örttükten sonra kargaşa içerisinde yokluğunu fark etmediği Hyunjin'i görememesi ile kaşlarını çattı.
"Hyunjin'in nerede olduğunu gören oldu mu?"
Gelen soru ile herkes yokluğunu yeni fark ettikleri arkadaşlarını görmek umudu ile etrafa baktılar. Minho elindeki montu yatağının üzerine bıraktıktan sonra derin bir nefes aldı.
"Gitti."
Chan aldığı cevap ile kaşlarını mümkünmüş gibi daha da çattıktan sonra sordu.
"Nereye gitti?"
Herkes Minho'dan gelecek cevabı beklerken Minho cevaplamakta gecikmedi.
"Bilmiyorum.. en son onu ağlarken gördüm, "benim yüzümden" diye sayıklıyordu. Ben onunla konuşmaya çalışınca koşarak yurttan çıktı."
"Ve sen peşinden gitmedin mi?!"
Minho başını onaylar şekilde salladıktan sonra konuştu.
"Gidecektim.. ama sen çağırdın"
"Sence bu bahane mi?! Çocuk hiçbir yeri bilmiyor ya kaybolursa? Onu hemen bulmalıyız"
Minho ile birlikte hemen kapıya yöneldi, çıkmadan önce peşlerinden gelmek için hareketlenen arkadaşlarına dönüp konuştu.
"Siz gelmiyorsunuz. Eğer Yoongab soracak olursa Minho, Hyunjin ben bir yere kadar gittik. Felix diğerlerine sahip çık."
Hiçbirinin cevabını beklemeden hemen binadan çıktılar. Çıkış kapısından geçip çıktıkları sokakta etrafa bakındılar. Chan sıkıntı ile iç çekti.
"Nereye gitmiş olabilir?"
Minho ellerini attığı saçlarını çekiştirdikten sonra sıkıntı ile konuştu.
"Bilmiyorum, bilmiyorum.. çok uzaklaşmış opamaz, biraz daha bakmaya devam edelim.
Hyunjin:
Dibine çöktüğü duvara verdiği sırtından destek alarak oturuyordu Hyunjin. İçinde kör bir ateş varmış gibi yanıyordu içi, kalbindeki sızı suçluluk duygusu ile harmanlandığında bir hançer edasıyla batıyordu kalbine. Kendisine yardım eden insanları kandırmanın vicdan azabını her bir zerresinde hissediyordu. Onlara söylemek istiyordu ama ailesinin başına gelenlerin kendi başına da gelmesinden korkuyordu. Ama en çokta kısacık zamanda kendini evinde gibi hissettiren arkadaşlarının, Minho'nun kendisinden uzaklaşmasından korkuyordu.
"Özür dilerim.. gerçekten çok özür dilerim.."
Güzel gözlerinden yaşlar pürüzsüz yanaklarına izinsiz akarken sayıklıyordu. Gerçekleri kendisine bile itiraf edemezken onlara nasıl söyleyebilirdi ki? Kafasındaki düşünceler her geçen saniye daha da ağırlaşırken kafasını arkasında duran duvara vurmaya başladı.
"Aptal, aptal, aptal! İşe yaramzsın! Bir sikim bile beceremiyorsun! Aptal!"
Bu yalnız sokakta sadece yakınmaları ve hıçkırıkları yankılanırken duyduğu sesler ile ayaklarına kadar titrediğini hissetti.
"Hyunjin!"
Minho ve Chan aynı anda bağırarak kendisine doğru koşmaya başladığında hemen ayağa kalktı. Yanına ilk ulaşan Minho hemen kollarını beline sardığında içindeki ateşin buz gibi sulara dönüştüğünü hissetti Hyunjin. Üzerine çöken rahatlama ile yaşlar tekrar yanaklarına hücum ettiğinde kollarını kendisine sarılan adama dolayıp ağlamaya başladı. Omzuna konan Chan'in elinden çekip sarılamaya onu da kattığında üçü birbirlerine kaybetmekten korkarcasına sarılıyorlardı.
"Neden gittin ki?! Bu yaşlı adamı kalpten göndermek mi istiyorsun sen?!"
Chan'in şaka ile karışık isyanına küçük bir kıkırtı bırakıp daha da çok sarıldı kendisinden büyük iki adama. O an Minho sarı saçların bütün kokusunu ciğerlerine hapsetmek istermiş gibi derin bir nefes aldı. Ve o an anladı, bu adamdan hoşlanmaktan daha da fazlası vardı içinde.
•
Oy vermeyi unutmayın lütfen.
Birazcık🤏🏻 geç bölüm attığım için kusura bakmayın.
Umarım güzel ilerliyordur çünkü harika planlarım var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Loss of Memory -Hyunho-
Fanfiction(Lee Minho x Hwang Hyunjin) Marketten dönen yurt gençleri sokakta baygın buldukları çocuğu yurtlarına götürür, gencin yurtta kalmaya başlaması ile yurtta garip olaylar yaşanmaya başlar.. The Neighbourhood- Flawless: Sen bir oyuncak bebeksin, kusursu...